Hakan Bıçakcı'nın yine nereden ne çıkaracağının belli olmadığı bir roman. Entry girseydim böyle girerdim. Girmedim.
Bir otobüste, hattın son durağında ve hiç bilmediği bir yerde uyanan bir adam var. Kendisi fotoğrafçı. Gecenin bir körü otobüsten iniyor. Gidecek pek bir yer yok, yakındaki lokanta dışında. Gidiyor, çorba morba içiyor. Adamın evinde kalıyor, sonra şimdiyle geçmiş arasında bazı acayip bağlantılar kuruyor, kaçıyor oradan. Yaralar belirmeye başlıyor vücudunda. Fotoğrafçı olmak için yaptığı korkunç yolculuk var bir de, İstanbul'a gelişi ve kendi dükkanını açana kadar geçen sürede yaptığı düğün fotoğrafçılığı. Yaralar çoğalıyor, her şey birbirine giriyor, adam ne olduğunu anlamıyor, bağlantılar kurmaya devam ediyor. Herkes, her şey birbirini andırıyor. Böyle.
Okurken kelimelere, olaylara dikkat edilirse daha ilk sayfalardan mevzu ortaya çıkarılabilir. Otobüs yolculukları, bürokrasi mavisi, doktor, falan. Bir de müzikler var ama sadece var, olaylara bir fon oluşturmuyor, bir katkı sağlamıyor. Adamımız müzik dinliyor, o kadar.
Geriyor, bir noktaya kadar anlamak istiyor insan neler olduğunu. Hakan Bıçakcı'nın istediği zannediyorum King'in isteğiyle aynı; olağan insanların olağanüstü durumlardaki tepkilerini sınırları çizilmiş ve ipuçları verilmiş bir gizemin etrafında kurmak. Başarılı ama büyük umutlarla okunmamalı sanıyorum.
Kısa, böyle. Güzel. Sahafta görülürse kaçırılmasın.
Hakan Bıçakcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakan Bıçakcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
22 Eylül 2012 Cumartesi
29 Mart 2012 Perşembe
Hakan Bıçakcı - Bir Yaz Gecesi Kabusu
Hakan Bıçakcı'yı nasıl biliriz? Ben Boş Zaman'la bilirim, bir de Ahmet Hamdi Tanpınar sevmesiyle. Tanpınar durumu yok hikâyelerinde, o başka bir şey.


Hakan Bıçakcı'nın hikâyeleri nasıl anlatılır? Formül bile var aslında.
Karakter + Garip Olay + Garip Son
Her hikâye için geçerli değil tabii, çoğunluğu böyle diyeyim.
Richard Burton Matheson'a, Ramsey Campbell'a birazcık aşina olanlar Hakan Bıçakcı'yı da pek severler. Onlarda olduğu kadar derin bir korkutuculuk mevcut değil, fakat başka şeyler var.
Hande'ye Tecavüz. Rüyalararası diye bir kelime uydursam bu öyküye cuk otururdu. On numara.
İlk öykü, adını unuttum. İki sayfalık, fakat ilk üçe alırım ben sanıyorum.
Üşenmeden kitabı alıp geldim.
Tesadüf Beklentisi. Arkadaşları tarafından gece vakti mezarlığa gönderilip bir mezara kazık çakması konusunda gazlanan çocuğun öyküsünü bilir miyiz? Çocuk kazığı saplar, o sırada piç bir arkadaş beyaz bir çarşaf giyerek çocuğun üstüne koşar. Çocuk kaçamaz, çünkü ceketinden tutulmaktadır. En sonunda korkudan geberir. Ceketini tutan da o heyecanla kendi ceketine de sapladığı kazıktır aslındaymış da bilmem neymiş. Onun gibi.
TV, Gizli Kamera güzel hikâyeler. Damdaki Adamla "Tarihi" Konuşma adlı, buram buram Ferit Edgü kokan hikâye de güzel.
Kitap güzel, 6 TL'ye Kadıköy'deki bir sahaftan almıştım. Alın bence.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)