
Altı ay sonra ilk Gezgin iniş yapıyor, çıkarılan bir kanunla bu varlıkların öldürülmemesi gerektiği söyleniyor. Rölativizm gereği. Zaman hızla ilerliyor, Jones güç topluyor ve insanları etkilemeyi sürdürüyor, kendi kültünü yaratan bir peygamber artık. İsa'nın dünyaya tekrar geldiğini düşünüyorlar, insanların mevcut halden uzaklaşmaları için bir kurtarıcıya ihtiyaç duymaları anlaşılabilir. Nina da bu insanlardan biri, zaman aralıklarıyla birlikte anlatının niteliği de değişiyor, bazen sadece Jones'a odaklanırken Nina'nın değişimiyle birlikte Cussick-Nina ikilisinin odakta olduğu başka bir bölüme geçiyoruz. Nina, Jones'un adamlarıyla takılmaya başlıyor, başka bir hayat istiyor ve Cussick'ten kopuyor, aşırı saykedelik olayların ortasında özgürlüğüne kavuşuyor. Bardalar, uyuşturucu alıyorlar, Nina bedenini yeni baştan keşfetmek istiyor ve oğlu Jackie'yle eşi Cussick'i kolaylıkla geride bırakabiliyor. PKD aileye de el atmış oluyor böylece, Rölativizmin bağlayıcılığını günümüz dünyasındaki erklere denkliyor, kadının bağımsızlığına kavuşmasını Cussick'in biraz acı çekmesi dışında hiçbir olumsuz sonuçla eleştirmeden olumluyor, süper. Cussick için sıkıntı çıkıyor tabii, Nina bir ajan olarak görülmeye başladığı için Cussick de şüpheli konumuna düşüyor, her ne kadar Jones'un Rölativizm karşıtı hareketlerine karşı çıksa da güvenilirliğini kanıtlaması zor. Kaminski'nin Jones'un ajanı olduğu ortaya çıktıktan sonra daha da zor. Jones toplumsal bir kurtuluş istiyor, insanlığın yıldızlara gitmesi gerektiğini ve zihinlerin özgürlüğünü istiyor, bu yüzden karakoldaki memurlar birer birer kayboluyor ortalıktan, Jones'un saflarına katılıyorlar. Pearson'a göre Kaminski'nin çalıştığı projenin bu kayboluşla ilgisi olabileceği için Cussick doğruca Rafferty'nin yanına gidiyor, böylece anlatının en başındaki sahneye gidiyoruz, çemberin uçları kapanıyor ve başka bir doğrultuda ilerlemeye başlıyoruz. Aslında süper bir teknik bu, Jones'un bakışıyla okuyormuşuz gibi düşünün. Bir yıl sonraki sahneyi en başta gördük, hikâye sürerken güncel yaşantımıza döndük ve en sonunda bir yol sonraya vardık, böyle bir şey. Aradaki zaman bir yıldan fazla ama olsun, zaman atlama mevzusu Jones'u biraz olsun anlamamızı sağlıyor.
Sonlara geliyorum. Mutantların, minik cinlerin Venüs'e yollanacaklarını öğreniyoruz, projeye göre Venüs'ün atmosferinde doğal yaşamlarını sürdürebilirler, biyolojileri başka bir gezegenle uyumlu. Jones'a düzenlenen suikast başarısızlığa uğruyor bir yandan, Dünya'da Gezginler yüzünden krizler çıkıyor, amibe benzeyen canlıları öldürüyorlar, tek hücreli dev varlıklar yaprak gibi süzülüp düşüyorlar ve başkaları tarafından öldürülmezlerse sıcaktan ötürü ölüyorlar. İntihar görevine benziyor ama başka bir mesele var altta, Venüs'e varan mutantlar başka bir varlıkla daha karşılaşıyorlar, Gezginler'in içine girip kozaya kapanmalarını sağlayan ikinci bir varlıkla. Bu yaşam formları gezegenleri rahim gibi kullanıyorlar, kozadan çıkan varlıklar uzayın derinliklerine doğru hızla geri dönüyorlar. Jones'a göre insanlığı Güneş Sistemi'ne hapsedecekler, insanın ne derece yıkıcı olduğunu biliyorlar ve Dünya'daki çürümenin evrene yayılmaması için ellerinden geleni yapıyorlar, Jones'a göre birkaç gezegene yayılmanın dışında sistemin dışına çıkışlar yasak, duvar örüyor Gezginler. Savaş başlıyor, Jones göremediği öte zamanla kumar oynuyor ve bir yıldan uzun süren çatışmalar sonucunda insanlık kaybediyor, Gezginler durmadan iniyorlar çünkü, durmadan. Jones güç kaybediyor, kendi sonunu görüyor: Ulaştığı en yüksek yaşam seviyesinden daha azına razı olmak zorunda, bir sonraki yaşamında hayvan olacak, bir sonrakinde bitki, en sonunda hiçlik, hiçliğe dönüş. Nina geri dönüyor tabii, Cussick'le Nina birlikte yola çıkarak Jones'u görüyorlar ve Jones'u öldürdükten sonra -burada spontane hareketlerin "kader" diye adlandıracağım "mutlak çizgiyi" değiştirip değiştiremeyeceğine dair şahane bir numara var, etkileyici- Venüs'e zıplıyorlar, oğulları Jackie'yi de alarak. Eskinin tecrit edilmiş varlıkları olan mutantlar bu üç yeni insan için bir sığınak inşa ediyorlar, kısacası olay tersine dönüyor, bu kez insanlar rahim şeklindeki bir alanda yaşamlarını sürdürüyorlar.
PKD'nin diğer metinlerini düşününce bunu bambaşka bir yere koyasım geliyor. Tek bir çatışma yok, tek bir zaman çizgisi yok, dağınıklığa varan bir karakter ve olay karmaşası varmış gibi gözüküyor ama her şey en sonda toparlanıyor, açıkta kalan bir nokta yok. İlginç, okunası.