29 Haziran 2014 Pazar

Vercors - İnsan ve İnsanlar

Öğretmenlik yaptığım yerde kısa süre sonra kapanacak bir fabrika var. Tesislerin yarısı terk edilmiş durumda, koca yapı çürüyor. Metruk bir binaya girdik, kütüphaneymiş bir odası. Bakındım bir, teknik kitaplar çoğunlukta ama bir şey buldum ki of.

Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi, beş cilt. Çürüyor. Aldım açıkçası, çürümesine gönlüm razı olmadı. Sahaflar 500 TL'ye iteliyorlar birkaç cildi. İstanbul'a getiremedim, orada kaldı ama bir dahaki sefere kütüphanemin baş köşesine koyarım bunu. Definecilik olayı keyifli bir şey.

Mevzuya gelirsek, insanın birey ve toplum hallerini anlatan Jean Marcel Bruller, Vercors müstear ismini kullanıyor. Ben de böyle yazmayı uygun gördüm. Uygun görmeyenler varsa kıçımı arayıp şikayet edebilirler.

Doğru düzgün bir fotoğrafını da bulamadım kitabın, bu idare eder. Vercors, genelde fantazya ve bilimkurgu metinleriyle tanınan bir isim, 1963'te Sylva ile En İyi Roman dalında Hugo Ödülü için aday gösterilmiş. Ödülü ustamız PKD almışsa da kendisinin yeri BK için önemli.

İnsan ve İnsanlar, Vercors'un insanlığa ve uygarlığa dair birtakım fikirler paylaşıyor, biraz İnsan Nasıl İnsan Oldu? tarzı ama çok daha kısa. 60 sayfacık bir şey. Dört bölümden oluşuyor.

İnsanın Başkaldırması: Çeviren Azra Erhat. Vercors, öncelikle insan kavramını tanımlıyor ve ardından insanla hayvan arasındaki temel farkı veriyor. Soyutlama gücüne sahip olmak. Güdülere göre yaşamayı bırakıp bu açıdan doğadan bağımsız olmak, semiyolojinin doğuşu ve nesneleri isimlendirmek, insanı insan yapan ilk detaylardan birkaçı. Anlamlandırma çabası da bu detaylarla birlikte geldi; insan yaşadığı ortamı anlamlandırmaya çalıştı, başarılı olduğu ölçüde bağımsızlığına kavuştu. Vercors, bunu baş kaldırma olarak görüyor ve "Sürgün sürgününe karşı koydu." (s. 17) şeklinde özetliyor. Anlamlandırma çabasıyla birlikte bir noktada insanın tekilliği de başlamış oldu; doğayı ve insanları tanırken edinilen bilgi, insanı benzerlerinden daha farklı bir yere koydu ve onu diğerlerinden ayırdı. Şu cümle çok hoşuma gitti mesela: "Bâbil Kulesi masalı dillerin efsanesi değil aslında, yalnızlığın efsanesidir." (s. 20) Gerisi toplumsal bir eleştiri; baş kaldıran insanın doğayı aşma çabası, devletle olan ilişkisi ve daimi yenilgisi. Bu yenilgiye rağmen yine de insan olmak baş kaldırmayı gerektiriyor, Vercors bunu söylüyor. Bir de özün varoluştan önce geldiğini. Yaşamdan önce insanın doğası geliyor.

İnsan ve İnsanlar: Sabahattin Eyüboğlu-Vedat Günyol çevirisi. Adalet, hak vs. gibi kavramların fosilleştikleri zaman insanoğlunun ayvayı yemesi konulu kısacık bir metin.

İyi Niyetli İnsanlar İçin: Çeviri yine ikiliye ait. İyi niyetli insanların kötülükler karşısında bir süre sonra zıvanadan çıkması ve bilinçsizce olsa dahi kötüler kadar kargaşa çıkarabilmeleri üzerine. Cehenneme giden yolla ilgili sözü hatırlayıp devam.

Ahlak ve Eylem: İnsanın insanla, toplumla, dinle, totalitarizmle bağları. Çok kısa oldu ama böyle.

Hoş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder