
Gitmek zorunda kaldığı yerden başlıyoruz, ilk bölüm. Cella'ya ithaf edilmiş metin, Norman'ın eşine. Metin boyunca tekrarlanacağını gördüğümüz çoğu cümleden biriyle daha en başta karşılaşıyoruz: "İnsan Cennet'te, başka her yerde olabileceğinden daha iyi durumdadır." (s. 13) New York'ta nispeten sakin bir yaşam. Stalin'in bloklarına benzeyen binalardan birinde kalıyor Norman, Cennet'in orta yerinde. Hiçbir eksiği yok. "Yeni yaşamın dokuzuncu yılı" sürülüyor, ikinci sürgünde geçen dokuz yıl. Cennet'in vatan niteliği kazanıp kazanmadığını anlayabiliyoruz devamında. FBI tarafından uyarılıyor Norman, Mircea Eliade -din âlimi, Türkçeye çevrilmiş çok sayıda metni var- ve Demir Muhafızlar arasındaki ilişkiyi bir makaleyle irdeleyen Profesör Ioan Petru Culianu'nun Chicago Üniversitesinde güpegündüz öldürülmesinden sonra dikkatli olması yönünde bir tavsiye alıyor. Rejim dünyanın öbür ucunda bile etkili, ajanlar infazları gerçekleştirmede bir sıkıntı yaşamıyorlar. Üstelik Jormanya'ya dönecek Norman, bütün uyarılara rağmen. Geçmişin kısa bir muhasebesi var burada, Norman tetikçilerden çok iç içe geçmiş şeylerin kördüğümünden korktuğunu söylüyor ve düğümle yavaş yavaş uğraşmaya başlıyor. Ailenin ortaya çıkışı. Ariel'in, büyükbabanın kuzeninin okuduğu bir kitaptan bahsediyor Norman, Nasıl Holigan Oldum'dan. Holiganlığın birçok anlamından kendisine en uygun olanını yakıştırıyor. Sirk palyaçoları metaforu da burada ortaya çıkıyor, Celan'ın şairin yalnızlığına dair söylediği bir sözden. Depresyonun bir kişilik kusuru olmadığı, bir kimya kusuru olduğu fikri tekrar tekrar hatırlatılacak. Dönüşten önceki son günlerde arkadaşların, kişisel ve toplumsal tarihin önceden atılmış adımları tekrar atılacak ve kısa süreli ikametler, yolculuklar tekrar hatırlanıp büyük anlatıya iliştirilecek. Almanya, İsviçre, İtalya, pek çok ülkede geçirilen zaman ve bu zamandan kalan anılar, imgeler Norman'ın hatırladığı kadarıyla ele alınıp yolculuk öncesinde hikâyenin pekleşmesini sağlayacak.
İlk Geri Dönüş (Kurgu Olarak Geçmiş) ikinci bölüm, ailenin köklerinden başlayarak ABD günlerine kadar uzanıyor. "Doğumdan önceki anılar" diyor Norman, hatırladığını düşündüğü olaylar aslında annesinden ve babasından dinlediği şeyler ama baskının derecesi bütün zamanları bir kılıyor, ailesinin yaşadığı bütün haksızlıklar sanki kendi başından da geçmiş gibi. Fişlendikleri için öyle de gerçi; babanın suçunu çocuklar çekiyor, tersi de mümkün. Sonuçta giderek totaliterleşen, aslında en başından beri zincirleri sıkı tutan bir muktedir ve tayfası var. Çarklar iyi çalışıyor, tehdit olarak algılanan her birey bir şekilde toplumdan ayrıştırılmaya çalışılıyor. Mühendislik okuyan Norman'ın partiden ihraç edilmesi, iş bulma konusunda yaşadığı sıkıntılar, babasının hapse atılması, annesinin yaşadığı problemler, bir sürü şey var burada. Annenin yasak aşkı engellediği bölümle en sonda yer alan başka bir bölüm arasında bağlantılar ortaya çıkabiliyor, aslında Bernhard'ın sarmal anlatısına benzer bir yapı var burada ama her bir bölümle başka bir detayın üzerinde durulmuş, biçimsel olarak ayrışan nokta.
Viyanalı Doktorun Divanı'ndan sonra İkinci Geri Dönüş (Gelecek Nesiller) geliyor, dört bölümmüş aslında. ABD'den Romanya'ya yolculuk ve geçmişin dünyasında kendini var etmeye çalışan bir adamın mücadelesi. Norman için tam bir yüzleşme, taşıdığı ağırlığı usul usul duyuruyor.
Ben bu metni okumadan önce Manea'nın şu röportajını okumuştum aylar önce, çok etkilenmiştim. Denk geldi, bir şeylere bakınırken hatırladım. Gospodinov'a hayranlık duymuştum ama Manea acıyı anlatmanın verdiği coşkunun nasıl çeşitlenebileceğini daha geniş bir alanda gösteriyor. Röportajda da söylüyor zaten; bu bir terapi onun için. Metin düz ama şiiri eksik değil, okuma ediminden koparıp imgelerin peşinde koşturuyor. Ve mutsuzluğuna rağmen belleği diri tutmaya çalışmanın inceliği. Ve her zaman bir yere dönüş, ilk defa gidilen bir yere bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder