15 Haziran 2014 Pazar

Charles Bukowski - Güneş, İşte Burdayım

Buraya pek yazamadım, bunu yazmaya niyetlendiğimde iki ay öncesiydi, nikah tarihi belliydi ve nişanlanmaya pek az kalmıştı. Her şey patladı. Dört yılın finali muazzam bir çöküş oldu. Stres, kilo kaybı (bu iyi oldu gerçi), arka arkaya yakılan sigaralar falan derken zamansızlıktan vakit ayıramadığım yazılara dönüş. Süper olay. Bu da biten çoğu şey için:



Bukowski okuma rehberi olabilir; anlatılarındaki olayların ve kişilerin pek çoğuna röportajlarda rastlamak mümkün. Hayatından başka bir şey pek yazmayan biri için Bukowski'nin röportajları bir yol hikâyesi demek aynı zamanda.

"Duvarların, daktilon, kağıdın ve biran varsa nerde yazdığın önemli değildir. Bir yanardağın kraterinde de yazabilirsin." (s. 19)

Bukowski, gençliğinde bir iki öyküsüyle kendini gösterdikten sonra yazamadığına karar veriyor ve ardından bunaltıcı yıllar arka arkaya geliyor. Alkol, kadınlar ve iş hayatının cenderesinde geçen onca yılın ardından yeterli yoğunluğa ulaşınca şiirler ve hikâyeler arka arkaya geliyor, kitaptaki çoğu röportajda bu dönemle ilgili pek çok bilgi var. "'Bukowski,' diyor insanlar bana, 'sen kaybetmeyi seviyorsun, acı çekmeyi seviyorsun, mezbahalarda çalışmayı seviyorsun.' Bu insanlar benden daha deli." (s. 26-27) Kavga ediyor adam, daktilonun başına oturduğu zaman önce bir iki boktan şey yazıyor, ritmini tutturunca gecenin sonuna kadar sayfalar dolusu yazıyor. Öfkeyle, usanmadan. Sarhoşluk geçene kadar, ya da bir şeyler yazdığını düşünüp sızana kadar.

Bukowski için leitmotif şu: Özünden uzaklaşıp goygoya girmiş her şey itin kaba etine sokulabilir. Solcular, politikacılar, yazarlar, şairler, kadınlar, her şey. Bu yüzden kesin sınırlardan uzak duruyor. Çoğu insanı embesil olarak görmesinin sebebi de onların bu sınırlar içinde mutlu olması. O ise sadece yaşamaya ve yazmaya çalışıyor. Roman ve öykülerinin bir ana temasının olup olmadığı sorulduğunda verdiği cevap yeterli: "Hayat, küçük 'h' ile." Türk bir yazar, Bukowski'nin satır aralarındaki solculuğu diye bir kitap yazmıştı, şimdi İstanbul'daki kütüphanemde olduğu için adını hatırlamıyorum ve internetten bakmaya üşendim. Bukowski'nin bu kardeşe cevabı şu olur: "(...) Siyasi dürtü yok bende. Dünyayı kurtarmak, iyileştirmek istemiyorum. İçinde yalayıp olup bitenler hakkında konuşmak istiyorum, hepsi bu. Balinaların kurtarılmasını istemiyorum, nükleer santrallerin yıkılmasını istemiyorum; her şeyi oluğu gibi kabulleniyorum. Dünyanın bu halinden ben de hoşnut değilim tabii ki, ama değiştirmek istemiyorum. Çok bencil bir adamım ben." (s. 182) Adam insanların posasının çıkarılmasını eleştirdiği için solcu yapılıyor, yeri gelince komünist bile yapılır. Öyle bir şey yok.

Yazma süreciyle ilgili cevaplar geniş bir yer tutuyor. Hepsini almayacağım ama temel mevzuları söyleyebilirim. Hikâye yazarken gerçeği kurguladığını söylüyor adam, onda dokuzu gerçek ve onda dokuzu yaratıcı kurgu. Şiir konusunda da sıkı ve yalın şiirler yazmaya çalıştığını söylüyor, betimlemeler ve vıcık sözlerle dolu şiirleri sevmiyor. Diğer sanatçılarla ilgilenmediğini, hatta onlardan bir halt öğrenilemeyeceğini söylüyor. "Yaratıcı olmayan insanlarla görüşmek en iyisi. Onlardan daha doğal sözcükler ve fikirler çıkar çünkü sürekli sanattan söz etmezler, dedikodu yapmazlar. Ya da dedikodu yapıyorlarsa da karısını dövüp onu tavandan başaşağı asan birini çekiştiriyorlardır -ki ilginçtir." (s. 129) Hangi kitaptaydı hatırlamıyorum, Bukowski -ya da Chinaski- şiir okumak için gittiği bir yerde otele yerleşirken yan odada Burroughs'un kaldığını öğreniyor ve tanışmak istemiyor adamla, şöyle bir bakıp gidiyor. Burroughs da aynı şekilde. Bu Chinaski olayı da ilginç; Bukowski bu yolla yazarlara parmak attığını söylüyor. Neyin kurgu, neyin gerçek olduğunun çözülemediğini, bunun da okurlarda heyecan yarattığını söylüyor.

Bir noktadan sonra bir şey okuyamadığını söylüyor Bukowski, yirmi yaşına kadar okuduklarıyla idare ediyormuş. Zaten keyif vermiyormuş çoğu yazar. Dostoyevski, Céline, Tolstoy, Chaucer, Hemingway'in ilk dönem metinleri ve Fante. En çok okudukları bunlar, zaten Fante'nin tozlu raflardan çıkmasında kendisinin de payı büyük. "Neredeyse" kendisinden daha iyi yazıyormuş Fante. Arkadaş da olmuşlar bir zaman. Fante hakkında düşündükleri genişçe bir yer kaplıyor.

Hipodrom, kadınlar, ölümden dönüşü, 20 küsur yıl süren iş hayatı ve girip çıktığı yüzlerce iş, edebiyat; Bukowski'yle ilgili hemen her şey var. Süper kaynak. Onun için her şeyin özünü verip bitiriyorum: "Ya bu işe girersin ya da sabah dokuz akşam beş bir iş bulursun kendine. Evlenirsin,, çocuk yaparsın, birlikte Noel'i kutlarsınız: 'İşte babaanne geliyor! Selam babaanne... içeri gir, nasılsın?' Hiç bana göre değil, ölümden farksız benim için, kendimi öldürmeyi yeğlerim! Bu çarka, hayatın sıradanlığına hiçbir zaman tahammül edemedim. Aile hayattına hiçbir zaman tahammül edemedim, iş hayatına tahammül edemedim, gördüğüm hiçbir şeye tahammül edemedim. O zaman şuna karar verdim; ya açlıktan ölecektim ya da bu işi kıvıracaktım, çıldıracaktım, yırtacaktım, bir şeyler yapacaktım. (...) Ama şansım yaver gitti, dayandım, birileri bir şiirimi ya da öykümü bir yerde bastı. Şimdi şurada oturmuş şarabımı içiyor, siz soru sorduğunuz için de kendime dair konuşuyorum, cevap verdiğim için değil, tamam mı?" (s. 212)

20-25 kitap birikti, bunları yazın yazarım. Umarım. Neyse, zinciri kırdım bu yazıyla. Nasıl diyeyim, özgür olduğumu hissediyorum. Motosiklet almaya karar verdim falan. Evlenmediğime göre bir sene daha Batı Karadeniz civarındayım, tadını çıkaracağım. Eh. Biri bana, biri size:




Şu da son kaydımız. Kavafis'in Şehir'ini besteledim. Hümeyra ve Ezginin Günlüğü yorumları pek hoşuma gitmemişti, ev ortamında böyle bir kayıt yaptık biz de. Amatör iş, mükemmellik beklemeyin dsf.

Sahtegi - Şehir

2 yorum:

  1. Ya ben evleneceğini okuyunca çok şaşırmıştım aslında. Ne desem bilemedim, üzülme be. Yazılarını özlemişim ama okuyamadım bunu, üç günde okuyabildim, enteresan. Şarkılar güzel. Daha çok yaz Utku. Dikkat et kendine.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim ya. Bir şey söyleyeceğim; ben de şaşırıyorum şimdi. ^^
    Sevgiler.

    YanıtlaSil