8 Temmuz 2014 Salı

Marguerite Duras - Sevgili

Aslında yazacağım kitapları sıraya dizmiştim, başka bir kitabı yazacaktım ama Sevgili beni vurdu, üstelik bir metrobüs yolculuğunda, kitabın bir parçası haline gelmede zorluk çıkaran kalabalığın içinde. Yeğenimi görmek üzere Küçükyalı'dan Güngören'e gidiyordum bugün, Kadıköy-Kartal minibüsünde okumaya başladım ve dönüşte bitirdim. Yeğeni bile doğru düzgün sevemedim, aklımda bu kitabı bitirmek vardı.

Tahsin Yücel'in sunuş yazısında resimlerden, görüntülerden oluşmuş bir metnin temel görüntüsü veriliyor; Uzakdoğu'da Mékong'u geçen bir vapurdaki on beş buçuk yaşındaki kız. Başında bir erkek şapkası, ayağında garip pabuçlar, inceliğini ve yabancılığını iliklerine kadar hisseden bir ruh. Metni oluşturan resimlerin doğduğu yer bu imaj, her şey bunun etrafına örülüyor. Zamanın bir önemi yok, anlatıcı bir an için yaşlı bir kadın, sonra kızın kendisi, olayları dışarıdan gözleyen biri derken bu görüntülerin arasına karışıp odaksızlığın bir parçası haline geliyor. Bilinç akışıyla destekli bu anlatım biçimi geştalta benzer biraz; bütünün parçalardan bambaşka bir şey olması. Bu yüzden parçalar kendi anlamlarının yanında bir araya geldikleri zaman tek bir izlek haline geliyor. Bir kelimede harflerin yerinin önemli olmaması gibi.

Bunca görüntünün arasında bir başlangıç noktası var, anlatıcının yaşlılığını incelediği bölüm. "Çabucak iş işten geçiverdi yaşamımda. Daha on sekiz yaşımda iş işten geçmişti. On sekizle yirmi beş arasında beklenmedik bir yöne gitti yüzüm." (s. 9) On sekiz yaş, anlatıcının kurgu-zamanında ileri geri gidişlerinin arasındaki asıl mevzunun bittiği yaş. Küçük kızla yirmili yaşlarının sonunda Çinli bir gencin deli tutkulu ilişkisi. Bence metinde iki mevzu var; biri kızın ailesiyle, yaşamıyla ilgili git gelleri, diğeri de bu ilişki. İkisi de birbirini etkiliyor, kızın hayatı sonuçta.

Kızın ailesi oldukça fakir, çıkış yolu için anne bir tek kızını görüyor ve matematik öğretmeni olmasını istiyor. Baskıcı bir kadın. Duras'ın kitaplarında aynı ailenin geçmişi de mevcutmuş, bu benim okuduğum ilk Duras kitabı olduğu için bilemiyorum. Neyse, kız başarılı bir öğrenci. Fransızca notları süper, öğretmenlerinin dediğine göre matematikte de iyi bir yere gelecek ama zamanı var. Yurtta geçen günlerden bir yabancılık hissinin doğduğunu anlıyoruz; ailecek Vietnam'da yaşamalarına rağmen kız yurtta kalıyor ve yurttaki nadir beyazlardan biri. Annesinin beklentisi büyük. Amaç bir şeylere erişmek değil, bulunduğu yerden kurtulmak. Annenin bu iteleyişi karşılıklı kin gütmeye kadar varıyor. Sevgiyle kin iç içe geçmiş.

Bu ilişki olayına üşengeçlikten giremiyorum, paragraflarca anlatılabilir, yine de bitirilemez. Özet geçiyorum; genç Çinli için kendi kızı gibi oluyor bizimki, öylesi bir sahiplenme ve kaybetme korkusu gelişiyor. Bizimki içinse yoğun olsa da geçici demeye dilim varmıyor, pek kalıcı olmayan bir durum. Ailelerin ilişkiyi desteklememesi, zorunlu ayrılık ve kızın bedeninin herhangi bir bedenden ayırt edilemeyeceğini kavraması. Kayıtsızlık hakim.

Pek çok not çıkarmışım ama Brezilya-Almanya maçı enerjimi aldı götürdü, o neydi ya. Belki başka bir zaman eklerim onları. Filmi varmış, onu da izleyeceğim en kısa zamanda. Şu linkte kitap-film ilişkisi incelenmiş, pek faydalı: http://efd.mehmetakif.edu.tr/arsiv/sayi11/106-119.pdf

Burada da son şarkımız mevcut. Güzel bence: Geçen Zaman

1 yorum:

  1. Bu şarkı da ne güzelmiş ya. Bi' gün istiyorum ki, doğum günüme falan mesela, otur şu Cessie Balık için bi dinleme listesi falan hazırla ahah.

    Ay çok edepsiz yüzsüzüm ben. Neyse.

    YanıtlaSil