4 Şubat 2016 Perşembe

Doris Lessing - Siyah Madonna

Aç kurtlar gibi saldırıp koca kıtanın iliğini kemiğini kurutan Avrupalılara bir "şş", yerlilerin dünyasına büyülü bir bakış, kısacası efendi olmak -iki anlamıyla- üzerine öyküleriyle Lessing büyük bir acının günlüğünü tutuyor. Derisi ne renk olursa olsun insan insan, üzücü olansa diğer pek çok şey gibi bunun da paranın sesi yanında duyulamayacak kadar cılızlaşması. Bir ses bu öyküler, hepsi bir arada güzel tınlıyor ve doğa-insan ilişkisini kapital düzenin leş kokusundan bir parça üfürerek sunuyor.

Siyah Madonna: Zambezi'de dünya savaşlarının ikincisi kopmuş giderken kaypak politika düşmanı dost eder, esir kampından çıkarılan İtalyan Michele, düşman bir ülkede ölümle burun burunayken özgürlüğüne kavuşur. Sanatçı kardeşimiz iyi bir ressamdır ve aynı bağlamda iyi bir ayyaştır, yalnızlıktan öldü ölecektir. Devlet kendisine tırışkadan bir kasaba kurma emri verir ki insan nasıl öldürülür tatbikatı yapılsın. Başına da bir yüzbaşı verirler. Bu ikisi yaşadıkları dünyanın ve dahi kalplerinin pek uzağında yakınlaşır, bütün kararsızlıkları, bütün kaypaklıklarıyla dost olurlar ve ressamın işini ciddiye almamasıyla tatbikatı cortlatırlar. Şöyle; Michele derme çatma kurduğu kiliseye siyah bir Meryem Ana resmi çizer, tatbikat esnasında bombalar patlarken de kendini kiliseye atar ki vurmasınlar kadını. Yüzbaşı olayı toparlamaya çalışır ama yabancı topraklardaki yabancılar, birbirlerinde alkolün de yardımıyla buldukları yakınlığı sıcağın alnında yitirirler.

Ivır Zıvır Kutusu: Maud Teyze öyle özgeci ve ketum ki onun hayatını, duygularını başkaları yaşayabilir mi? Kadıncağız ölüm döşeğindeyken onunla ilgili bütün bilinmeyen cevaplar bulunuyor, yaşamasız. Şunu diyeceğim, kimse kimseyi tam olarak tanımaz, herkes herkesi kendince uydurur. Selim Işık arkadaşlarını tanıştırmıyor, her bir insan tarafından farklı şekillerde yaratılmak istediği için. Maud Teyze'yi herkes tanıyor, aynı yaşamı herkesin yaşaması için.

Domuz: Efendisinin eline verdiği tüfekle domuz nöbeti tutan adamımız, işinden ve genç karısını gecenin bir vakti ziyaret eden adamdan bıkmıştır. Bacağa bir tane sıkabilir ama o zaman işinden vazgeçemez belki, garantiye almak için fena sıkar. Domuz, başka bir şey değil ama vuran mı, vurulan mı?

Yaşlı Şef Mshlanga: Beyazlar geldi ve özgür toprakları ele geçirdi, yerlileri göçe ve iskana zorladılar, yaşlı şefe büyük yamuk yapıldı, iki taraf arasında zorlukla kurulan dostluklar parçalandı. Safi acıyız.

Lévi-Strauss ne diyor, vahşi demeyeceksiniz hayvan herifler, farklı bir medeniyetin ürünleri diyeceksiniz. Doris Lessing zamanında o civarlarda yaşadığı için olaya içeriden bakıyor ve kanırta kanırta eleştiriyor. Ya bu kadının Nobel'i kazandığını öğrendiği zamanki tepkisini hatırlıyorum, onu paylaşıp bitireyim, ruhuna fatiha:


Bitiremiyorum. Etrafa boş boş baktığım, özlemekten karnımın ağrıdığı şu zamanlarda bu şarkıyı gönlümün efendisi ilan ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder