12 Nisan 2016 Salı

Peter Handke - Yorgunluk Üzerine Deneme

Peter Handke, yorgunluk fragmanlarını kullanarak algılanan dünyanın yorgunluğundan ruhun yorgunluğuna doğru uzanıyor. Uzunca bir yürüyüş demektir bu. Çocukluğunun uzaklardan gelen sesini duyabilse de genç zihnin yorgunluğa yüklediği anlam birkaç kareden fazlası değil. Çocukluğun suçlu yorgunluğu, "dışarıya" çıkıldığında diğer insanların zorla kucaklattığı -anlatıcı bunun tersini söylese de insanların devinimsizliğinden doğan bir kendiliğindenlik hissediliyor, - bir acı, "şakaklarda bir cendere" sıkılığında. Üniversitedeki yorgunluk, belki de çoğumuzda ortaya çıkan bir kaygı halinde. Bir an olsun gelecekten umudunuzu kestiğiniz olmadı mı? Ben çok hissettim, Handke'nin o zamanki kaygılarına benzer şeyler duyumsamışımdır. Uzmanlaştıkları alanların anlatımında dahi enerjisi düşük doçentler, profesörler, kayırmacalar, yanlış bölümü tercih etmiş olma korkusu, neler.

"Ama şimdi üniversite yıllarında, orada, o kiralık odada farklı, aile evinden tanınmayan yeni bir tür yorgunluktan korkulurdu: kentin kıyısında, yalnız bir odada yorgunluk; 'yalnız-yorgunluğu'." (s. 8)

Uyuyan Adam mı çıktı oralardan bir yerlerden?

Uyku bir kaçış değil, uykusuzluğun neden olduğu yorgunluk da değil olay, farklı yorgunlukların farklı dünyaları, bu. Birbirinden uzağa düşen kadınla erkeğin yorgunluğu, konuşma yetisini yakıp kül edeni. Farklı biçimlerde dışa vururdu kendini; çiçekler yolunurdu, adımlar sayılırdı, adlar unutulurdu. Cenk Taner'in dediği: "Öylesine yorgunum ki adım neydi unuttum." Handke için bu yorgunluk aşıldığında yahut bölündüğünde, gündelik ıvır zıvırlar tarafından, kadınla erkek mutlu olabilir, bir ihtimal. Nasıl bir sıkıntı içinde olduklarını fark etmeleri gerekecek en başta, ardından bu sıkıntının ne koşulda yok olduğunu anlayacaklar ve sürdürecekler, sürünecekler belki. Sıkıntının, yorgunluğun yoğunluğu bir çifti çöle sürükleyebilir ve dışa vurum yoluyla birini öldürüp diğerini kumlara karabilir. Kitabı ve filmi son derece başarılıdır bunun. Tek bir darbede aşktan savruluş. Tek bir yorgunluk, küçük bir çatlak. Onarmak zordur. Dostlukların yorgunluğuna benzemez bu, dostlar bu yorgunluğu kendileri olarak paylaşırlar. Aşıkların yorgunluğu tekmiş gibi hissedilir, bölündüğünde diğerinin bir parçası da gelir. Fazladan yorgunluk, taşınamayacak bir yük. Don Juan, yorunluğunu başka kadınlarınkiyle birleştiriyordu. İki insanın bir araya gelebilmesi bu birleşimin atlatılmasına bağlıdır, iki yorgundan bir dinç çıkabilir.

Bütün bunların anlatımında amaç: "Olabildiğince kalpsiz bir biçimde, sorunuma ilişkin sahip olduğum resimlerin peşisıra gitmek, ardından her seferinde kendimi kelimenin tam anlamıyla resme yerleştirmek ve bu resmi, tüm titreşim ve kıvrımlarıyla birlikte, dil yardımıyla kuşatmak bana yetmeli." (s. 18) Çizilen resimlerde fiziksel yorgunluğun Avusturya'ya, işçi sınıfına ait bir parçası da var, yalanlardan ibaret bir devrimin, rüyanın inançlı işçileri için bir manzara. Makinelerin başındakiler değil, toprağın başındakiler için. Yorulmaz sanılan insanların fikren dermansızlaşması bir parçalama mekanizması haline geliyor ve işçi sınıfı yalnızlaşıyor, herkes kendi yorgunluğunu kendi yaşıyor. Handke için yorgunluk burjuvalara yakışmaz, resmedilebilir bir yorgunluk değildir onlarınki.

Korkuyu silen, kaygıyı yok eden, bütün iyiyi ve kötüyü birbirine karıştıran yorgunluk, bütün resimleri birbirine ekler, çok parçalı bir yaşamı kayıt altına alır. Kendiliğinden vardır, olmadığı durumlarda bir nesne olarak yaratılır. Bir başlangıçtır, sondan sonraki. Zaman-uzamın yaratılışındadır, tarihtir. Daha az Ben'in daha çokluğu olarak yorgunluk.

"Yorgunluk: Bütün krallar düş görmeden uyurlarken düş gören tek kralın parmağına dokunan melek." (s. 58)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder