17 Nisan 2016 Pazar

Tom Robbins - B, Bira

Uçuk kaçıklardan bir ulu, Tom Robbins'in büyükler için çocuk kitabı, çocuklar için büyük kitabı, bira severlere çapça küçük ama çakırca büyük bir hediyesi.

Bira bir içecektir. Patatesin ve muhabbetin üzerine iyi gider. Kalp kırıklığına iyi gitmez, ona şarap gerekir ama geri kalan her şeyde biranın egemenliği tartışılmazdır. Mesela vapurdayken, cesaret gerektiren anlarda, susamışken. İnsanlar bu içecekten yılda milyarlarca litre tüketiyor ve hayatları daha iyiye gitmiyor, suçu diğer pek çok şeye -çivi, kötü bir kitap, kevgir, silikon tabancası- atamadığımız gibi biraya da atamıyoruz. Bağımlılıkla ve yol açtığı zararla ilgilenmiyoruz, o başka bir boyut. Biz aklı başında, psikolojisi cortlamamış insanlarla ilgileniyoruz, bir de bol köpüklü biralarla. Bomonti filtresiz. O yoksa Carlsberg. O da yoksa en başta yapmam gereken şeyi yapıyorum, şaraba geçiyorum. Olay biraydı gerçi.

Gracie, altı yaşlarında bir kız ve bir gün biranın ne olduğunu merak ettikten sonra önünde bambaşka bir dünya buluyor, merak sonucu başka dünyalara yolculuğa çıkanlar gibi. Bu kızın dünyayı algılayış biçimi metnin mizah boyutunun bir bölümünü oluşturuyor. Salinger'ın, Ajar'ın çocuğu gibi düşünebilirsiniz. İşin Robbins boyutu zaten aşırı komik. Ekşi Sözlük'te adamın benzetmeleriyle ilgili müstakil bir başlık var, oradan bakabilirsiniz. Ben bir tanecik vereceğim. Mekan Seattle, melankolinin başkenti.

"Çisenti dediniz mi, Seattle dünyanın merkez üssüdür. Güz mevsiminde nemli, gri bir isilik gibi her şeyin üzerine öyle bir yapışır ki kent adeta ıslak bezi uzun zamandır değiştirilmeden bırakılmış ve sonra gazete kağıdına sarılıp yuvarlanmış bir bebeği andırır." (s. 12)

Mevzu bira. Amca filozof, Moe. Biranın ne olduğunu anlatırken o arada anneyi ve babayı es geçmeyeyim; baba ilgisiz. Anne fedakar. Birayı Mısırlılar buluyor, fermente işlemini falan da onlar buluyor. Moe kıza anlatıyor, hafiften değişik bir insan olduğu için kızı bira fabrikasına götüreceğini söylüyor ama bunu söylemeden önceki bir şeyi yazmalıyım, amca biranın, çakırlığın, sarhoşluğun bombastik dünyası için söylüyor: "Orada, Baudelaire'in deyişiyle, tüm insan dürtüleri havada uçuşup birbirine karışır." (s. 14) Böyle pır pır, gözlerin önünde, tutabilirsiniz bile. Neyse, amcanın fabrikaya götürme planı patlar ve Bira Perisi ortaya çıkana kadar kızcağız üzgün üzgün dolanır. Periyle birlikte hikâye hızlanır, bu uçan küçük varlığın anlattıkları başlı başına bir kitaba dönüşebilir, bu hali de iyidir. Örneğin sarhoş olup etrafa zarar vermeye başlayan adamları Gracie'nin yardımıyla hacamat eder ve sarhoşluğun aşırılığının iyi bir şey olmadığını söyler. Sonra biranın oluşumundaki bakterilerin uzaydan gelmiş olabileceğini söyler, böylece biranın sadece toprakla değil, yıldızlarla da alakalı olduğunu düşünürüz. Bir de cesaret elbette, bir pub ortamında biranın verdiği cesaretle cepheye gitmeyen ve böylece ölmeyen bir adamın kaçışını, korkaklığı yüzünden sevdiği kızla konuşamayan bir adamın nihayet konuşabildiğini ve bir süre sonra evlendiğini görürüz. Faydalı bir uğraştır bira içmek, bu açılardan çok işe yarar.

Aşk ve yaşam, bu konuda Peri'nin de yapabileceği pek bir şey yok. Gracie 26 yaşına da, 36 yaşına da gelse aşkı anlatamayacağını, aşkın yaşanabilir bir şey olduğunu ve bunu yaşamadan ölen insanlara çok üzüldüğünü söyler. Mantıksızdır, belki de bu yüzden insanlara çekici geliyordur falan. Bira dışında yaşam şöyle ilerliyor ki amca aşık oluyor ve tropik bir adaya gidiyor aşık olduğu kadınla, hah, hatırladım, kızı bu yüzden fabrikaya götüremiyordu! Sonrasında anneyle baba ayrılır, Gracie maddi açıdan zor günler geçirirken amcasından adaya gelmeleri teklifi alırlar. Üçüncü teklifte uçak biletleri de gelir, giderler. Amca, kadından ayrılmıştır ve Gracie'nin annesine aşık olur, evlenirler falan. Çok garip bir hikâye bu, -istediğim yere virgül koyarım, isteyen TDK'ye şikayet edebilir- ama -bomba söz geliyor, siper alın- hayatın kendisi de garip değil midir zaten? Vurmayın lan, tamam.

Çok güzel çok, kafam kadar büyük olan diğer kitaplarını da okuyabilsem keşke. İki tanesini okudum da yazamadım, tekrar okumam lazım. Siz de okuyun bence.

3 yorum:

  1. Okumak istedim hemen. Merak uyandırdı bende. En kısa zaman da okumak istiyorum :)

    YanıtlaSil
  2. Okudum bunu ben, Tom Robbins çok değişik bir adam. Parfümün Dansı'nı da okudum, o hacimli kitapları elime almaya ben de cesaret edemiyorum. Üslubuna katlanamıyorum bir yerlerden sonra, içimde bir parça sıkı topuzlu, kelebek gözlüklü, eli cetvelli bir okul müdiresiyim herhalde.

    YanıtlaSil
  3. Ben de Parfümün Dansı'yla Dur Bir Mola Ver'i okumuştum, bir de Geriye Uçan Yaban Ördekleri'ni okudum ama oyunculuğun altından kalkamadım, yazamadım da. Tekrar okumak lazım şimdi.

    YanıtlaSil