14 Ocak 2017 Cumartesi

Muriel Spark - Sempozyum

On kişilik masada antik çağların geleneği canlandı. Etiğini iyi kötü çatmış, etrafındakilere ahkamını kesmiş adamların soyu tükenmişse de -bar filozofları bu kümenin dışındadır- işin eğlence kısmı bitmiyor, içilecek çok içki, konuşulacak çok sansasyon var. Ev sahipleri, misafirlerini özellikle şamatalı olanlarından seçiyor ki unutulmayacak bir gece için malzeme biriksin. Parlak yaşamların küçük problemleri bizim için devlerin homurdanmasına benzer nitelikte.

Yemekle başlayıp yemekle biten anlatının çevirdiği çemberde problematik, rassallıkta ve az önce uydurduğum bir teknikte; kırık merdivende bulunabilir. 10 kişinin hikâyeleri birbirine bağlıdır, tesadüfi olduğu kadar bilinçli bağlantılar da kurulur ve olaylar anlatıcının basamaklar halinde gölgelerden çekip çıkarmasıyla izlenir. Neydir, yeni evlenen iki karakter hakkında konuşulurken tanışmaları tamamen olasılık dışıymış gibi değerlendirilir. Erkek anneden zengindir, kadın zengin değildir ama markette tanışırlar, normalde durumu iyi olmayanların girmeyi tercih etmeyeceği bir mekan, şansın mabedi haline gelir. Anne Hilda için işin içinde bir bit yeniği vardır, kız oğlanın kalbini çalmak için plan yapmıştır sanki, oysa görünürde böyle bir şey yoktur. Olabilir de. Bu ve bunun gibi birçok mesele, sofraya oturulan iki anın -başlangıç ve bitiş- arasında yer alır. Karakterlerin hikâyeleri açıldıkça bastırılmış tutkuların, öfkenin ve daha pek çok şeyin ne kadar tehlikeli olabileceğini görürüz. Anlatıcı, ortaya bilinmeyeni koyduktan sonra bir basamağı kırar ve diğerine atlar. Kırık olan henüz anlatılmamıştır, anlatı boyunca biriken diğerleriyle birlikte finalde aynı merdiveni oluşturur ve kurgu nihayete erer, mevzu çözülür, köfte çakılır. Güzel teknik.

Kirli dünyada renkli karakterler, işin içine bir parça büyü katılmış haliyle güzel bir karışım çıkarıyor ortaya. Chris Donovan ve Hurley Reed, yemeği düzenleyen karakterler, kırklarının keyfini süren bir çift. Hurley ressam, adı sanı pek duyulmamış olsa da umutsuz vaka da değil. Chris, Hurley'nin menajeri, gurusu, çok şeyi. Margaret ve William, yukarıda bahsi geçen çift. Brian Suzy ve Helen Suzy, biri elektra kompleksinden mustarip, diğeri mal mülk takıntısından dertli çift. Brian'ın evine hırsız giriyor, Bacon'ın duvardaki tablosunu yürütmeden gidiyor. Masadaki sohbete bir müddet bu hırsızlık vakası damga vuruyor.

Luke, üniversitede tarih okuyan hizmetçi. Ernst ve Ella'nın referansıyla o gün misafirlere hizmet ediyor. Yakışıklı, kendine güvenen bir adam. Ernst, Luke'un Ella'yla yatıp yatmadığını merak ediyor, Ella da aynı şeyi Ernst için düşünüyor. Bu düşünce aralarındaki yılların tozunu silkiyor, ilişkilerinin sürmesi için heyecana ihtiyaç var. Tek çocukları evden ayrılmış, ikisi baş başa kalınca macera özlemiyle yaşıyorlar ama pek bir şey olduğu yok.

Aşk hakkında, evlilik hakkında: "'Size şunu söyleyeyim ki,' diyor Hurley, 'aşk tutkusuyla edilen yeminler işkence altında edilen itiraflara benzer. Erotik aşk bir deliliktir. Eşlerin ikisi de yaptıklarını, dediklerini bilmez durumdadırlar. (...) Aşk tutkusuyla edilen yeminlerin hiç değilse yok sayılmak olasılığı bulunmalıdır." (s. 40) Çiftlerin arasında şöyle bir durum var sanki; onları bir arada tutan şey yolun geride kalan kısımlarında devrilmiş ve tekrar kaldırılmamış, taşınmamış. Alışkanlıklar sürüyor, bu ilişkilerde kendileri dışında başka hiçbir şeyin sağ kalması mümkün değil.

Anmadığım çok karakter, anlatmayacağım çok olay var. Bir karakteri/olayı anlatsam yeterli sanırım. Margaret. Margaret gerçekten karanlık bir kadındır, Fransızlardan apardığı diğerkâmlık felsefesiyle hedef şaşırtırken insanların dikkatlerini büyük bir başarıyla başka noktalara çeker. Dedesinin ölümünden sonra sahip olduğu serveti almak istemez ve komünist rüzgarların estiği bir manastıra kapanır. Televizyoncular gelir, kilisenin belgeselini çekerler, bir müddet sonra Margaret manastırdan ayrılır ve eski yaşamına döner.

Görünürde herhangi bir problem yok ama sadece görünürde. Margaret bazı akrabaları tarafından damgalanmıştır, zira çocukluğunda etrafındaki iki insanın garip şekillerde kaybolmaları/ölmeleri, ablalarının kendisinden kıllanmalarına yol açar ama bu işlerin arkasında Margaret'ın olduğuna dair bir kanıt yoktur. Kız büyür, çatlak amcasıyla birlikte çokça zaman geçirmeye başlar. Bu amca zamanının çoğunu tımarhanede geçirse de iyi hissettiği günlerde eve gelebilmektedir. Her neyse, bu amcanın kaldığı tımarhaneden bir hasta kaçar ve zengin dedeyi öldürür, üstelik dedenin mirasına Margaret'ı da dahil etmesinden hemen sonra. Tesadüfü kes. Manastır zamanlarında da böyle gizemli işler olur, sonrasında amcayla yeğen bir plan yapar ve William'a kanca atarlar. Geriye Hilda'nın ölümü kalır ama orada devreye Luke girer.

Luke, hizmet ettiği evlere gelecek misafirlerin ev adreslerini dahil olduğu soygun çetesine uçurmakla görevlidir, Brian'ın evi böyle soyulmuştur. Hilda'nın evi boştur, Luke çeteyi harekete geçirir ve zavallı kadının eve gideceği tutar. Hunharca öldürülür, haber sofraya ulaşır ve Margaret haykırır: "Pazardan önce olmayacaktı."

Tam bir şölen. Cinayet planları, soygunlar, bir köşede oturup ağlayan sevgi, rengârenk kir. Girift metinleri sevenler, bunu alın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder