9 Nisan 2018 Pazartesi

Thomas Bernhard - Ucuzayiyenler

Weller o gün Türkenschanz Parkı'na gittiği için, Koller de aynı parka gittiği için, normalde ikisi de o parka gitmediği halde o gün ikisi de o parka gittikleri için, aslında Koller Wertheimstein Parkı'na gideceği halde diğer parka gittiği için, Weller de aslında oradan buraya gittiği için, Weller'in elinden kurtulan köpek Koller'in bacağını kapınca bacak onmaz hale gelmiş ve doktorlar bacağı kesmiş, doktorlar bacağı kurtarabilirlermiş ama beceriksiz olduklarından, doktorların çoğu beceriksiz olduğundan bunu yapamamışlar, doktorların beceriksiz olmaları Bernhard'ın temel izleklerinden biri, aslında oraya gidecekken buraya gitmenin değiştirdiği olasılık çizgisi de bir diğer izlek; çocukluğunda okul yolu yerine diğer yola sapan bir Bernhard biliyorum, tamamlanması gereken araştırmaların insanların ölümlerine yol açtığını veya ölümle tamamlandıklarını anlatmayı sever, burada da yaptığı başka bir şey değil; Weller'den sağlam bir tazminat koparmayı başaran Koller o gün o parkta olmasaydı başka şeyler araştırabilirdi ama on altı yıldır Fizyonomi üzerinde çalışıyor, eğer bunu bitirirse bağlantılı bir başka çalışmaya, bir başkasına, bir başkasına daha başlayacak, dört parçalık bir araştırma, bilim dünyası için bir aydınlanma, ilim rüyası için bir aygırlanma, at gibi ucuza yiyecek Koller, Ucuzayiyenler onu kabul etmiş, on altı yıl olmuş kabul edileli Koller, on altı yıldır dört adamla yemek yiyip metni yazmaya çalışıyor ama öncelikle nasıl biri olduğu giriyor işin içine, birinin nasıllığı anlaşılmadan ne üzerinde çalıştığı da anlaşılamaz, anlaşılırsa da motivasyon kaynağı anlaşılamaz, her zaman anlaşılamayan bir nokta kalır, o neden öyle yazılmış, bu başlığın yerine daha iyisi olabilir miymiş, bunların hepsi düşünce kaynaklıdır ve Koller düşünen bir adamdır, VAM'da karşılaştığı Ucuzayiyenler tayfası felsefi fikirlerini derleyip toplamış, bir o kadar da dağıtmış, entropiye kurban gitmiş felsefe, yayıla yayıla uzamda bir yıldız yolu kalmış, Koller yolda yürürmüş ve VAM'daki ucuz yemekleri kovalayan adamların yanına gidermiş hep, adamlar yere düşen yürüteçleri kaldırmışlar ve Koller'e yer açmışlar, kabul etmişler ama aşamalı bir kabulmüş bu, hemen gerçekleşmediği için arada bir yerlerde uzun süre kalmış Koller ama garsonların göz hapsinden kurtulduğu için de memnunmuş, bacağını kaybetmeden önce hızlı bir şekilde girdiği mekâna tekrar girdiğinde zaman yavaşlamış, garsonun tepkileri yavaşmış çünkü, ağır çarkın tek bir insanın davranışlarıyla yavaşlaması ancak matematiksel formülasyona indirgenmiş dünyayı zihninde taşıyan Koller'le mümkünmüş, felsefi kurguyla matematiğin kesinliği arasında bir koşulluk ilişkisi arayan adamın tesadüfleri belli bir sisteme oturtmaya çalışması anlaşılabilir, hele de anlatıcının eski arkadaşı olan Koller'in geçmişini öğrendiğimiz zaman, özellikle belirli bir noktadan çıkan ve sonsuza ıraksayan mesafede birbirine dokunan onca sicimin, yaşantıları simgeleyen onca sicimin bir kerteriz noktasından bir başka kerteriz noktasına ulaşmaları, kerteriz noktalarının aslında aynı noktalar olması sarmal bir anlatıyı mı simgeler, Bernhard bunu mu düşündü, hiç bilmiyorum ama iki karakterin birbirini var ve yok etmelerini yine düşündü, bunu biliyorum, biri diğerinden daha iyiydi ve daha iyi olan Koller, anlatıcıyı sürekli itti, tahammülsüz bir adamdı zaten, dünyayı düşüncesinin duvarlarından ibaret kılmıştı ve düşüncenin dışında hiçbir şeyle ilgilenmezdi; kadınlarla ilgilenmezdi, başka herhangi bir şeyle ilgili değildi, liseden arkadaşı olan anlatıcıyla bir eczanede şans eseri tanışmasıyla ilgilendiği söylenebilir, olasılıklar üzerinde düşündüğü söylenebilir, kendisini var eden olasılıklar, zihin dünyasını var eden düşüncelerin rastgeleliği, bunlar olabildiğince kontrol altındaydı, Koller zihinsel duyarlılığını ömür boyu sakat kalmasının yücelticiliğiyle birleştirmişti, insanlar onu anlayamazdı, kim ömür boyu sakat kalmadan ömür boyu sakatı anlayabilirdi ki, bu bir üstünlüktü ömür boyu sakat için, anlatıcı sakat değildir ve düşünemez ve düşünmeye meyilli değildir, bu yüzden her zaman aşağılanır, karşılaştıkları zaman Koller anlatıcının lafını dinlemez, sadece kendi konuşur ve konuştuğu şey bitmeden dönüp gider, değersizleştirilmiş varoluş anlatıcı için problem olur ve görüşmelerinin sıklığı azalır ama anlatıcı yok edilmek istememesine rağmen görüşmeye devam ederler, Koller yaşamı boyunca yalnız yürür ve yıkımı kendi üzerinedir, başkalarını yok edecek kadar özgeci değildir, bu yüzden anlatıcının gittiği mekâna gitmeyi kabul etmesi şaşırtıcıdır, kendi fikirlerinden sapar, kendi çizgisinden çıkar, kendisini parçalamış sayılır, sadece bir parçası o restorana gider, anlatıcının gittiği, anlatacağı şeyler vardır Koller'in, Ucuzayiyenlerden bahseder, dört orijinal tip, her biri diğerini dengeler, beşinci olarak ortaya çıkan Koller yıldızın ucunu oluşturur ve yıldız yolunda yürümeye devam eder, araştırması bitecek gibidir ama anlaşılacağını düşünmez, dehaları öldüren üniversiteler her zaman olduğu gibi yine ceset zihin üretir, böylesi üstün bir araştırma daha bitmeden hiçliğe karışmıştır, o iğrenç restoranda, girmek için kendisiyle savaştığı ve yirmi çeşit sebeple nefretini temellendirdiği o leş restoranda anlatıcıya Ucuzayiyenleri, araştırmasını, hedefini anlatır Koller, çalışması bittikten sonra bir başkasını sömürmeye meyillidir, anlatıcının posası çıkınca bir başka çürümenin peşine takılacaktır ama anlatıcıyı çürütmesi gerek önce, lise yıllarından beri yaptığı şeyi sürdürse yeterli, anlatıcı için sicimler eczaneden yayılıp yine orada toplanıyor, sanki Koller'in ağıyla örülü bir tuzağın içinde debeleniyor anlatıcı, kurtulamıyor, dinlemek zorunda, dinlemezse varlığı anlamsızlaşacak, Koller köpek ısırığını kendi varlığına borçlu olduğunu düşündüğü gibi anlatıcının varlığını da kendisine borçlu olduğunu düşünüyor, eğer Koller olmasaydı anlatı var olmayacaktı, incelemesi bitmemeyi sürdürmeyecek ve var olmamasıyla birlikte bitmiş olacaktı, ölmesi ölünmeyecekti, Koller vardı.

1 yorum: