Ben pek bilmiyorum yeni yazarları. Kitaplar pahalı, o yüzden olabilir. Ya korsanları bekliyorum, ya da sahaftan buluyorum. Bazen ikisi aynı şey olabiliyor.
Emrah Serbes'i ilk okuyuşumdu. Sevdim, sevmedim, bir şey diyemiyorum. Bir kitapla ne diyebilirim. Kitap güzel ama.
Kapaktan anlaşılacağı üzere çocuklar var, bir de kız var. Kız gülüyor. Çocuklar çocuk. Öyküler var, sekiz adet. Öykülerde çocuklar var, sıkıntılı çocuklar. Gerçi sıkıntısız çocuk diye bir şey olacağını sanmıyorum. Orta halli bir ailedenseniz özellikle. Biraz da garipseniz. Baba veya anne yoksa, ekonomik haller çocuk aklıyla dev bir canavara dönüştüğünde, diğer çocukların çocuk oldukları için düşüncesizce yaptıkları şeyler de eklendiğinde... Çocukken hayatı yaşanmaz kılacak bir sürü şey vardır, yine de doğası gereği düşünemeyen çocuklar unuturlar. Unuturlar ki kısa bir zaman sonra aynı sıkıntılar ortaya çıktığında aynı acı çekilebilsin. Çocukluk çok acı verici bir şeydir.
Serbes'in bazı öyküleri gerçekten uçuk, bu bahsettiğim şeylerden biraz uzak. Zannettiğin Gibi Değil mesela. Abisinin sevgilisine yazan 14-15 yaşlarında bir çocuğumuz var, barda kızla oturuyor. Barmenle dalaşıyor, kıza şekil yapıyor. Abisiyle çekişiyor, babasının ölümünü bambaşka bir şekilde kurguluyor ve yaşamını da bu bozuk kurgunun bozuk psikolojisiyle sürdürüyor. Belki çocuğun aşırı tepkileri, belki diğerlerinin tepkisizliği, bilemiyorum. Diğer öykülere göre biraz daha az benimsenebilir bir öykü.
Bazı öyküler de var, "Heh," diyorsunuz, "bu işte." Anneannemin Son Ölümü. Mükemmel. Anneannelerin birazcık doğaüstü olduğunu düşünenler için çok güzel. 24 yıldır anneannemle yaşıyorum, Serbes'in her kelimesini beğenerek okudum. Çocuğun konuşmalarından çıkardığım da şu: 30 küsur yaşındaki Serbes, yarı yaşındaki gençleri kendi diliyle konuşturuyor. Röportajlarına bakarsanız kendi çocukluğunda bu tür arkadaşlara sahip olduğunu belirtiyor. Yalova'nın havasıyla da alakalı. Bir müddet Yalova'da yaşamış ve depremde evi cortlamış biri olarak söyleyebilirim ki Yalova gerçekten de bir çocuk için büyümesi zevkli bir yer değil.
Korhan Ağbi'nin Kardeşi diye bir öykü var, aman Allah'ım. Çocukken kızlarla olan ilişkinizi hatırlıyor musunuz? Ben biraz hatırlıyorum. Tayt giyen kızlar olurdu mahallede, bu kızların -çok affedersiniz- kıçlarına bakardık ve hissetmemiz gereken şeyleri tam olarak hissedemediğimiz düşüncesiyle bir şeylerin kıpırdanmasını beklerdik içimizde. Bir iki hareket dışında pek de bir şey olmazdı. Hissetmemiz için bir beş yılımız olduğunu bilmeden dondurmamızı yer, kızları izlerdik. Bu öyküde de benzer bir durum var, kız elleme. Olay bu. Bir de güzel bir bölüm alacağım, Serbes'in üslubu hakkında fikir versin:
"(...) Babam bir seferinde, merak ettiğim için beni de götürmüştü. Çok kötü kavga çıkmış, millet gırtlak gırtlağa gelmişti. Babam beni havaya kaldırıp 'Daha bu çocuk dünyada yokken ben taksit ödüyordum taksit,' diye bağırmıştı. Bütün üyeler yaşımı anlamak ister gibi bana dönmüştü o an. Bir anda ilgi odağı olmuş, gururla gülümsemiştim. Eve dönünce annem babama kızmıştı, beni kavgaya gürültüye karıştırdığı için." (s. 46)
Denizin Çağrısı da yine çocuk teröristi anne-babanın ve karşı cinsin öyküsü. Burada da benim açıkçası ohara ohara şeklinde olmasa da pkfmfp diye güldüğüm bir bölüm var, süper. Veya almıyorum, çünkü uzunmuş. Şöyle diyeyim; Serbes'in araya dereye saçtığı mizahi şeyler çok başarılı. Sırf bu yüzden bu kitap alınır.
Üç öykü daha var, bence en güzelleri. Her birinde ayrı bir çocukluk travması gizli. Hiç anlatmıyorum, okuyacaklar için büyüsü bozulmasın. Benim yazdıklarımdan etkilenip kitabı alan olacakmış gibi... Kısmet.
Böyle. Behzat Ç. fırtına gibi esiyor, ilk kitabın ucuzunu buldum muydu ona da başlayacağım. İlk izlenim güzel ama. Emrah Serbes bence hayırlı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder