Clive Barker'ın Zaman Hırsızı diye bir kitabı vardır. Çocuklar, süper bir ev ve çocukların zamanlarını çalan bir öcü. Eve tav olmamak lazım yani. Süper görünen her şey süper olmayabilir, Baudrillard'ın dedikleri simülasyondan ibaret olabilir, falan.
Momo bir kız çocuğu. Zamanında tiyatrolardan çıkmayan bir halkın içinde yaşıyor, masalsı olsun diye zaman belli değil. Çağlar öncesi. Bu tiyatrolardan birindeki terk edilmiş bir odada yaşıyor kızımız. Pek konuşmasa da iyi bir dinleyici. Bir de çocuklarla birlikte acayip serüvenler yaşayabiliyor, hayalleri gerçeğe yaklaştıran bir kızcağız. Bir tane örnek var konuyla ilgili. Kurguyla paralel olmasa da okuyucunun Momo'yu tanıması açısından mühim.
İşte en başta Momo'nun süper yanları, çocukları eğlendirmesi, çocuklarla oyunlar oynaması. Sonra iki yakın arkadaş ediniyor kız. Birisi Çöpçü Beppo. Yaşlıca bir adam. İşini yapış şekli hayatı da anlatıyor. Böyle noktalar ders verir gibi çıkmıyor ortaya, güzel:
"İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı." (s. 42)
Bir de Gigi var, o da destancı gibi bir genç. Anlattığı öyküler bitmiyor, sürekli uyduruyor. Önünü alamıyor, sürekli uyduruyor. Uyduruyor.
Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümü böyle. Karakterleri tanıyoruz. İkinci bölümde Duman Adamlar geliyor. Bunlar insanoğlunun hiçlikten yarattığı varlıklar. Eser metaforik olduğu için bu adamlara insanların zaman kaygıları diyebiliriz. Zamanı en iyi nasıl kullanabiliriz, modern dünyada nelere vakit ayırıp nelere ayıramayız, böyle şeyler. Bu adamların ilk icraatları mutlu mesut yaşayan bir berberin hayatını bok etmeleri. Adamın iyi vakit geçirdiği bütün zamanların dökümünü yapıyorlar, şu kadar saniye. Adam düşünüyor lan ben bu kadar zamanı heba ediyorum gibisinden. Ardından gri temsilci yeni bir döküm yapıyor, neleri yapmazsa ne kadar zaman kazanacağına dair. Sonuçta adam hayatına anlam katan şeylerden vazgeçiyor, zaman kazanmak uğruna mutluluk verici işleri bırakıyor. Hasta birini görmeye gitmiyor artık, müşterileriyle sohbet etmiyor, böyle şeyler. Zaman kazanıldı, fakat mutluluk gitti. Böyle işte, hayat da böyle. Doğ-oku-çalış-evlen-öl zincirinde bizi mutlu kılan bazı şeyler vardır, küçük şeyler. Bunları iş hayatının renksizliğinden, modern dünyanın can sıkıcı durumlarından koruyamazsak yaşam yaşam olmaktan çıkar.
Momo Zaman Baba gibi bir adamın yanına gidiyor. Bu adam, uyumayarak insanoğluna zaman dağıtıyor. Uyursa zaman duruyor. Zamanın kaynağını gösteriyor Momo'ya.
"(...) Çünkü nasıl gözleriniz görmeye, kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insanın yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanmayan zaman da öyle boşa gider, kaybolur. Ama ne yazık ki, düzgün çarpmasını bildiği halde kör ve sağır olan nice yürekler vardır." (s. 179)
Momo zamanın ne olduğunu anlarken bir sene geçiyor dışarıda. Zaman göreceli, Momo zamanın değişik aktığı bir yerde. Gigi meşhur oluyor ama mutluluğunu kaybediyor, Beppo'nun gözlerinin feri sönüyor, çocuklar yakalanıyor ve zamanı boşa harcamamaları konusunda eğitiliyorlar, birbirinin eşi binalara gömülüyor şehir, her yer renksiz. Günümüz dünyası işte. Sonra mücadele aşaması ve mutlu son. Sadece masalların mutlu sonla bitmesi çok yerinde bir olay, gerçek hayatta da bu gibi mücadeleler mutlu sonla bitse insanların ne yapacaklarını bilemeyecekleri bir noktaya gelmelerine garanti gözüyle bakıyorum. Zamanımız iki kuruşa harcanıyor, kendimize ayıracak vaktimiz yok ve çoğu film, çoğu kitap sanki bunlarla mücadele edilebilirmiş gibi zihnimizi işgal ediyor. İnsanın bu konuda umuda ihtiyacı yok, insanoğlu olarak küçük bir kısmımız süper yaşasın diye çoğunluğu bok ettik ve çok büyük bir olay gerçekleşmediği sürece bu sistem bu şekilde işleyecek. Sistemin eleştirilmeye ihtiyacı var, çünkü her eleştiri insanlara biraz daha güç verecek, dayanma gücü. Bu yüzden bu tür kitapları yasaklamak lazım aslında. Dsdf.
Güzel kitap işte, hayatının süper geçeceğine inananlar için anlamı büyük olur. Ben okumaya devam edeceğim. Hayat büyük bir kayıp demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder