10 Eylül 2014 Çarşamba

Clive Barker - Kan Kitapları 1

Belli bir ölçüde korku içeren, çoğu zaman fanteziye kaysa da insanı korkutma potansiyeline sahip hikâyeler Barker'ın hikâyeleri. Hayal gücü etkileyici, yer yer mizah, bir güzel karışım.

Sunuş bölümünde Barker bir Cadılar Bayramı izlenimini anlatıyor. Korku okuyan kaldı mı diye düşünürken insanlara bakıyor ki eğlence, delilik ve korku tüm hızıyla varlığını sürdürüyor. Barker da tamam o zaman diyor, yazdıklarımdan ekmek çıkartırım. Bir de tabii öykülerin fotoğraflar gibi, anı parçaları gibi olduğunu söylüyor; kişisel tarihin anıları yazılan öykülerde gizlidir. Kısacası Barker mutlu bir adam, yazmayı seviyor, okunmayı seviyor.

Ramsey Campbell'ın tanıtıcı yazısı da güzel. Kendisi gerim gerim geren bir amcamız. Karanlıkta 33 Yazar gibi, Cthulhu Mitosu Öyküleri gibi derlemelerde hikâyelerine rastlayabilirsiniz. Barker için gurur verici bir şey olsa gerek; korkutmayı iyi bilen yaşlı bir adamın övgüsü.

Kan Kitabı: Barker, Bradbury'nin yaptığını yapıp tek bir tema üstünden bir çok öyküye açılıyor. Resimli Adam mantığı. Ölülerin otobanlarından biri olan eski bir evde hayaletlere dair araştırmalar yapılıyor, bu esnada araştırmacıları kandıran bir eşşek herif hayaletlerin saldırısına uğruyor ve bedenine onlarca hikâye kazınıyor. Her yerine. Bu hikâyeleri okuyacağız sonra. Binbir Gece Masalları'nın modern bir versiyonu.

Geceyarısı Et Treni: Bunun filmi de çekildi. En gore hikâyelerden biri. Şehirler kurup uygarlığın sürmesini sağlayan "babalar" için -kült bir tayfa- metroda insanlara koyun muamelesi yapan bir katille kendini mevzunun orta yerinde bulan bir adam var. Katilimiz sağlıklı insanları öldürüp baş aşağı asıyor ve iç organlarını çıkartıyor, geri kalanı tayfaya sunuyor. Bizim masum yolcu da uyuyakalıp kendi hayatını kaydırıyor. Uyandıktan sonra yaşadıkları, katili fark etme süreci falan deli geriyor insanı. Süper.

Yattering'le Jack: Ruhu cehenneme satılan Jack'le alt düzey bir iblis olan Yattering'in mücadelesi. Yattering, Jack'in evine yerleşiyor ve aklını kaçırtmaya çalışıyor ama Jack saf bir herif, karısı tarafından terk edilmiş, tek başına yaşayan ve etrafında gerçekleşen doğaüstü olaylar için en saçma sebepleri uydurabilen bir herif. Barker'ın başta gösterdiği bu. İblis adamı etkilemeyi başaramadıkça kendisi için yasaklanmış eylemleri yapmaya sürükleniyor. Aslında Jack'in istediği tam olarak bu, ruhunu kurtarmak için aptal rolü yapıyor ve aralarındaki gerginliği tavan noktasına çıkarıyor. Bu da güzel.

Domuz Kanı Türküsü: Bu da gerçekten korkutabilen bir hikâye. Eski bir polis, bir ıslahevinde çalışmaya başlıyor. Sonra garip olaylar, korkutucu söylentiler derken. İşte. Gizemin giderek çözüldüğü bir mutsuz son. Ha, bir de korkuların pagan inanışlarındaki gibi huşu dolu bir kabullenmeye doğru gitmesini işliyor, o da hoş.

Seks, Ölüm ve Yıldız Işığı: Barker'ın tiyatro dünyasına hortlaklı bir selamı. Yönetmen, leş oyuncusuyla yatar ve muhtemelen rezil bir oyun sahnelemek için çalışır. Eski bir sahnedir orası, büyük oyuncuları taşımıştır ve anılarına ihanet edileceğini düşünen bu oyuncular, uzun bir zamandan sonra ortaya çıkarak hem sahnenin şerefini kurtarırlar, hem de geldikleri yerdeki arkadaşlarına güzel bir oyun izletirler. Tabii yönetmen ve diğer oyuncular için hoş sonuçlar doğmaz.

Tepelerdeki Şehirler: İki gezgin Yugoslavya'da dolanırken iki şehrin savaşına tanık olurlar. Her on yılda bir gerçekleşen bir ritüeldir bu; binlerce insan bir araya gelip insan formunda dev bir platform oluşturur ve savaşır. Şehirler insanları yutmuştur, kaybeden şehir kan seli oluşturur, her yer mezbahaya döner falan.

Güzel, ikiyle üç de geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder