11 Eylül 2014 Perşembe

Clive Barker - Kan Kitapları 2

Korku: Karanlıkta 33 Yazar'da da vardı. Barker'ın insan doğasını en kapsamlı şekilde işlediği öyküsü bu herhalde. En rahatsız edicisi de bu.

Steve, üniversitede "guru" olarak Quaid'i bulur. Garip bir adamdır Quaid, insanın korkularının kaynağını araştırır, bu korkuları ortadan kaldırmak ve geride kalanı incelemek ister. Bu durum ve Quaid'in garipliği, Steven'ı Quaid'ten uzaklaştırır. Yeni dönemin başında Quaid Steven'ı bulur ve onu evine davet eder. Ev, yıkık binaların molozlarıyla dolu bir sokaktadır. Steve mekana gider, görür ki Quaid, Cheryl nam bir kızı hapsedip et yedirmeye çalışmış, fotoğraflarla bu deneyi belgelendirmiş. Adım adım. Kızın kafayı yemesinin on beşer dakikalık fotoğraf sergisi Steve'i korkutur açıkçası, kız vejetaryendir ve çürümüş, sinekli eti iştahla yer son fotoğrafta. Deney bittikten sonra kız gider, Quaid de kobayını bayıltıp karanlık odaya koyar.

Steve, zamanında en büyük korkusunu Quaid'e açmaktan pişman olur tabii. Küçüklüğünde geçici bir süre sağır olmuştur ve gece uyurken algı yetersizliği yüzünden kafayı yemesine ramak kalır. Quaid bu ortamı yaratır; Steve'in kulaklarını kapatır ve hiçbir şey duymamasını sağlar, her yer karanlıktır falan. Ya arattım da bulamadım şimdi, bir oda varmış ya, ne ses, ne ışık, hiçbir şey yok odada. Algı yetersizliğinden ötürü beyin kendi işini kendi görüp sesler, görüntüler yaratırmış falan. Öyle bir mevzu.

Steve kafayı yer, oradan bir şekilde kurtulur ve şans eseri Quaid'in en büyük korkusunu keşfeder: Baltalı bir palyaço. Yatırıldığı kimsesizler yurdundan kaçıp intikam almak için Quaid'in evine döner falan. Böyle bir şey.

Savunma mekanizmaları var, bunların hepsi ortadan kalkıp saf korkuyla yüzleştiğimizde kafayı yemeyeceğimizin garantisi yok. Fena.

Cehennem Yarışması: Çoğu Barker öyküsü gibi ilginç buluşlar, yavan bir son.

Bir maraton koşulacak, Cehennem koşucusunu seçmiş ve yarışmaya katılmış. Kazanırsa dünya Cehennem'in olacak. Dante'nin Inferno'sunun son katı dünyaya çıkmış falan. Böyle bir şey.

Jacqueline Ess'in Vasiyetnamesi: İntihar teşebbüsünden ucu ucuna kurtarılan Jack, yeni keşfettiği gücüyle insanları akordeondan matruşkaya kadar pek çok cisme dönüştürebilmektedir, tabii bunu yaparken ortaya çıkan onca etten, kemikten, kastan ve kandan kurtulamaz ama mevzudan rahatsız değildir. Gücünü keşfetmesiyle birlikte kontrol altına alma ihtiyacı da hisseder, bunun için kendine yardımcı olacak insanları arar. Bu arada birileriyle ilişkiye girer falan. Eh.

Babaların Derileri: Hah, Lovecraft hayranları bu öyküyü birazcık sevebilir.

Çölde, yer altında yaşayan atalar vardır, bu atalar insanlara benzemez, orijinal formlarında kalırlar. Evrimden nasiplerini almamışlardır pek, çağlar boyunca oğullarının görüntüsünden gitgide uzaklaşmışlardır. Efsane gibi bir şeyler yani. Bir gün arabası çölde kalmış bir herif, uzaklarda çölü geçen bir kervan görür, onlara yaklaştıkça farkına varır ki neydir lan bunlar. Bir şeye benzetemez. Sonra kervandan biri hızla buna doğru koşar. Bir acayip yaratıktır, bizimkinin ödü patlar ve arabasına girip kendini kapatır. Hayvanımız arabanın benziniyle bir şekilde kendini yakar ve kasabaya doğru koşar. Sonrası atalarla oğulların ilginç savaşı. Pek orijinal bir öykü.

Yeni Morgue Sokağı Cinayetleri: Poe'ya bir saygı duruşu.

Bence bombalar son kitapta, o da yarın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder