8 Nisan 2015 Çarşamba

Georges Perec - Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?

Perec okumayalı pek çok zaman geçti, şimdi yine Perec'teyiz.

"O zaman bak da bul zatımın kitaplarını. Külli tamamı olmasa da çoğu, lisanına aktarılmıştır. Fransızcan yok, otur ağla."

Teşekkürler, uyumaya devam et sen. Uyuyan insandan zarar gelmeyeceği, uyuyan insanın en erdemli insan olduğu Gecekuşu Kornelius'ta var, onu da yazarız bugün yarın dün. Perec, sen oyuncusun. Edebiyat ciddi iştir. Birtakım büyük büyük adamların sözleriyle, beğenileriyle biçimlenir.

"Ben ki otuz yıllık şiir birikimimle bok sıçıyorum. Sıçtığım bok sizinkinden daha değerlidir, üstelik ağzımdan çıkartıyorum."

"Romanlarımda insanın rûziyal eklektizmini yansıtıyorum. Seksen yıldır roman okuyorum, katılmadığım jüri yok. Biliyorum ulan ben bu işleri."

Perec, seni nereye koyayım? Bu adamların arasında bir yere koyamam. Kal öyle iyisi mi.

Şunu da atayım buraya: Perec'in Birtakım Mülahazatı

O gidonları kromajlı pırpır neyin nesi, kimin fesi, ney? Sahibi Henri Pollak'ı çavuşluktan insanlığa getirip götüren bir alet. Pollak gündüzleri askeriyede çavuş, askerliğin son derece gerekli vazifelerini yerine getirip akşamları Montparnasse'a, arkadaşlarının, sevgilisinin, kitaplarının yanına uçuruyor. Bu arkadaşlar son derece bilgili, görgülü, efendi tiplerdir. Akılları çalışan kimselerdir. Ne yöne çalıştığını sormayın.

Bir de herkes gibi bir adam vardır, arkadaş grubundan bir Karamanlis. Karamazov. Yaramaz. Ramizov. O Memov. Orası Montparnasse, Fransa. Sokaklar savaş ve Cezaaayir lan. Bu adamın askere gitmesini kim engelleyecek. Ghostbusters!

Bu Karakoncolos'un Cezayir'e yollanması vardır, bayağı savaşın ortasına gidecektir ve sıyrılamaz. O zaman arkadaşları bir el atar mevzuya. Düşünmenin hayatın ta kendisi olduğunu söyleyen Bergson, çocuklara bu ilhamı verdikten sonra yıllardır yattığı mezara geri döner. Olayların bundan sonrası Bergson üzerine değil. O bir parantezde kaldı, metne şöyle bir girip çıktı ve olacaklara şahit oldu. Siz de bir gün bir parantez içinde dahi bulunursanız metinlerden birinde, oradan çıkamayıp olayları izlemek zorunda olduğunuz anlayınız. Çok tuzlu patlamış bombanızdan avuç avuç yiyiniz. Savaşa gitmeyiniz.

İşte kolu mu kırılacakmış Kelaynak'ın neymiş, delirtilecek miymiş, bir doktor varmış arkadaş çevresinde. Bir şey yapılacakmış da denizin öbür tarafına hareket vakti gelmiş. Herkes olduğu gibi kalmış. Katastrof, Kadastro için üzülmüşler ama pek öyle olmamış. Onun için aldıkları çikolataları falan hep yemişler. Sikmişler hikâyeyi, eylemişler viran. Perde yanmış bir kere, siz onca oyunun ortasında kaladurun. Karaburun'a ne olmasıymış derken askerlik, savaş, kimliksiz adamlar, saçma arasında durakalın. Hoşça kalın.

Not: Pırpır yaşıyor! Alegoriyi siz kurun:


Bunu da gece için saklayabilirsiniz:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder