31 Aralık 2016 Cumartesi

Robert Musil - Öğrenci Törless'in Bunalımları

Uygarlık, çarkının dönmesini sürdürecek parçaları üretmek için dış etkenlerden olabildiğince uzak, sadece yontma üzerine kurulmuş bir okulun mimarıdır. Beineberg'le Törless'in sohbetlerinden birinde Beineberg, eğitim hayatının belli kalıplara sahip olduğunu ve öğrencilerin yeterince işlendikten sonra bir diğer adıma geçebileceğinden bahseder. Bu adımların içinde kalburüstü bir bürokrat veya asker olmak vardır, küçüklerden büyüklere bir parça transferi. Çocukların ailelerinin çoğu zaten bu sistemin içinde zenginleşmiş, soylulaşmış, aristokrat ailelerdir, çocuklar bilinçli bir şekilde bu tür eğitim kurumlarına yollanır. Çatışma bu noktada doğar; yaşantı eksikliğinin ve biçim verilmemişliğin özgürlüğünü yaşayan çocuklar, medeniyetle kendi fikir dünyaları içinde çarpık ilişkiler kurar. Birbirleri haricinde kendilerine yol gösterecek kimse yoktur, Törless irrasyonalizm üzerine matematik öğretmeniyle konuşmak istediğinde öğretmen kısaca, "Bunları düşünme, bu sonsuzluğu anlayacak değilsin," der. İki kere ikinin dörtten başka bir şey etme ihtimali ve determinizm arasındaki ikilik Törless'te ortaya çıkar, adamımız Kant'ı okumaya çalışıp hiçbir şey anlayamaz ve özündeki eksikliği ruhunun bir parçası olarak duyumsar. Sanki kendisinden iki tane vardır, ikincisi derinlere gömülmüştür ve temel yaşantılarla karşılaşıldığında kendini şöyle bir gösterir. Cinsellik, arkadaşlık, ahlak vs. ufuğun ötesinde sezilebilen bayraklar gibidir, Törless için anlamlandırılamadıklarından iki kişiliğin birleşmesi mümkün değildir ve bu durum Törless'in bunalımlarına temel teşkil eder. İlk kimlik, medeniyete eklemlenen bir parçadır. Ortaya çıkması için gereken laboratuvar ortamı, sadece öğrencilerin bildiği, tavan arasındaki boş bir odada sağlanır. Törless ve arkadaşları, kimliklerini bu odada arayıp bulmaya çalışırlar.

Musil'in ilk romanı. Tezli romandır. Meseleli romandır; dünyanın algılanması ve anlamlandırılmasında karakterlerin psikolojileri incelenir, yaşadıkları dönüşümler adım adım takip edilir. Her şeyin matematiksel bir düzenle yaşandığı aile hayatından sürprizlere açık, nereye gideceği bilinmeyen yaşamın olasılıklarına yolculuk yapan Törless'in dünya algısıyla dış dünyanın gerçeklerinin bir türlü uyum sağlayamaması, gencimizi bunalımlardan bunalımlara sürükleyecektir. Bu roman aslında Törless'in yaşamla uyumsuzluğunun romanıdır denebilir; cinselliğin keşfi sırasında karşılaştığı kadınla kendi içinde kopan fırtınalar arasında hiçbir yakınlık yoktur. Bu ilişki, çocuğumuz her şey siyaha giderken okuldan ayrılıp annesinin kokusunu almasıyla kurulur. Hayat kadını, zamanında soyluların evinde çalışmıştır ve Törless'in annesinin biraz fingirdek olduğundan bahseder. Törless kadının anlattıkları karşısında hayrete düşer, aklındaki şablonlar içinde annesiyle cinsellik hiçbir koşulda bir araya gelmemektedir ama roman biterken Törless için taşların yerine oturmaya başladığını söyleyebiliriz, annesinin kokusunu içine çeker. İki kişilik nihayet bir araya gelir, iki dünya birleşmiştir.

Sanal sayılar, doğal sayılar, akılla bilimin kesiştirilme çabaları Törless'in bunaltılarına bir noktada ışık tutar. Büyük anlatıların, yazarların insanlığa dair büyük sözlerinin olduğu dönemde Musil, bilimin tuttuğu ışığın yaşamı muğlaklaştırmasını irdeler. Doğal sayıların birbiriyle olan ilişkisi mutlaktır, oysa sanal sayılar sezginin egemenliği altındadır. Yaşanan dünyayla sezgisel dünya arasındaki çatlak giderek büyür ve Törless'in içinden çıkamadığı bir dilemmaya dönüşür.

Hikâyeyi açıyorum: Törless'in okulda fazla arkadaşı yoktur, Reiting ve Beideberg'le takılır. Onların yaşamlarına dahil olduğu noktada yardımcı aktör gibi davranır, her şeyin gerisindeki büyük zeka odur ama olayların yönlenmesine pek az katkı sağlar. Bir gün Basini adlı bir öğrencinin hırsızlık yaptığını keşfederler ve bu arkadaşa işkence yapmaya başlarlar. Tavan arasındaki odada kemerle dövme, cinsel taciz gibi pek çok hadise gerçekleşir. Törless başlarda ses çıkarmaz, sadece şahitlik yapar. Üç arkadaşın da kendine göre sebepleri vardır; Reiting insanları manipüle eder, geleceğin faşistlerinden biridir. Kaos yaratmayı ve gözlemlemeyi pek sevdiğinden aralarındaki en acımasız çocuktur. Funny Games'i hatırlayın, bir de şu meşhur deneyi: ABD'de gardiyan-mahkum rollerine büründürülen insanların kullanıldığı deneyde rollere iyice bürünüldüğünde zalimlik ve mazlumluk tavan yapar. Tahakküm, insan doğasında pek yeni bir ek değildir, çok uzun zamandır varlığını sürdürmektedir ve Reiting kardeşimiz tam bir faşodur.

Beideberg. Bu arkadaşımız, insanın kırılma noktasını merak eder ve ne kadar ileri gidebileceğini müşahede eder. Törless'in bunalımlarını küçümser, olasılıklar dünyasında neyin doğru, neyin yanlış sayılabileceğinin sadece tarihsel bir mesele olduğunu düşünür.

Törless. Ruhundaki dalgalanmalara karşı koyamaz ve öğrencilerin evlerine dağıldığı bir tatil zamanında Basini'yle yakınlaşır. Basini feminen bir erkektir, Törless'in biçimlenmemiş cinselliği, ruhunun çift cinsiyetliliği Basini'yle yakınlaşmasını sağlar. Basini'nin mazoşist bir tarafı da vardır, Törless tarafından aşağılanmayı ister ve bundan keyif alır. Törless yaşananlara daha fazla dayanamaz, son işkence seansında Beideberg'in silah çekmesiyle birlikte Basini'ye bütün olanları müdüre anlatması için tavsiyede bulunur.

Her şey ortaya çıkar, Törless yaşananları kaldıramaz ve okuldan kaçar, civardaki bir evde bulunup disiplin duruşması için okula getirilir. Karşısında büyükler vardır, kendi dünyasını anlayamayacak insanlar. Bir anlık esinle bütün hikâye boyunca aklından geçenleri özetler, ardından salondan çıkıp gider. Anlaşılamaz tabii. Ailesi onu okuldan almaya gelir, annesinin kokusunu içine çeker. Son.

Kitap iyidir; kokuşmuş burjuvaziye, pozitivizmin egemenlik sunduğu akılcılığa çuvaldızları, iğneleri duhul eder. Büyük savaşların öncesinde var olmanın psikolojik çözümlemesini yapar. Sevdiklerinizi özenle saklar. Kâmuran Şipal çevirisi, kendine özgü gudikliklere haizdir ama iyidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder