21 Ağustos 2017 Pazartesi

E. L. Doctorow - Ragtime

Ragtime denen mevzu cazın ham haliyle klasik müziğin harmanlanması sonucu elde edilen, hafif içimli, bol ve kesik dumanlı bir dalgadır. Şurada bu müziğin pîri Scott Joplin'in güzel çalışmalarını dinleyebilirsiniz, kitabın epigrafında da kendisinden bir alıntı vardır, hızlı çalınmaması gerektiğini söyler. Başka, yaratıcılıkta çığır açmış adamımız Jordan Rudess'ın anlık hallerinde denk gelinebilir, şurada var. Bu vesileyle adamların Türkiye konserini de söyleyeyim, ekimde geliyorlar. Images and Words'ün 25. yaşını kutlayacaklar, albümü baştan sona çalacaklar. Scenes from a Memory de baştan sona çalınacak. 2005 öncesinden neyi çalarlarsa çalsınlar kabulümüzdür, aç kalma pahasına 263 TL'yi bayılıp gidiyoruz, eski çete toplanıyor. Tamam, kitaba dönüyorum.

20. yüzyılın başında ABD'nin ulusal marşı olan bu müzik türüne uygun bir anlatım biçimi olarak kısa, birbirlerini bıraktıkları yerden tutan cümleler kullanılmıştır. Çok renkli bir ortam; birliğini tamamlamış, sanayiye tam gaz vermiş imkanlar, özgürlükler(!) ve umutlar ülkesi. Suikaste uğrayan başkanlar, üretim toplumunun Eski Dünya'dan aldığı taze kanla sürekli desteklenen işlerliği, medyumluk, sihirbazlık, işçi sınıfının haklarını korumaya çalışan aktivistler, kaynayıp duran bir toplumun haritasını çıkarmaya çalışan psikologlar, otuz sekiz yerden incelenen bir yapı. İncelenenler: Henry Ford, Eisenhower, Houdini, Freud, Yeni Dünya'ya şöyle bir göz atma imkanı bulabilmiş herkes. Bireysel yaşantıların ayrı ayrı değerlendirilmesinin yanında anlatının odağında üst sınıftan bir aile yer alır ve yan karakterlerle bu ailenin kesişen yolları üzerinden bir dönem romanı ortaya çıkar. Hayaller yok olur, yenileri ortaya çıkar, girişime aç bir topluluk ve ülke temelli hoş bir anlatı ortaya çıkar. Kurgunun içinde yer alan bazı detaylara rahatlıkla ulaşılabilir; ünlü kaşif Peary ve adamlarının çektirdiği fotoğrafın hikâyesi anlatılırken kısa bir aramayla buzulların üzerindeki beş adamın yüzlerini görebilir, aklınızdaki yansımalara yüzleri oturtabilirsiniz. Gerçek hadiselerden sıklıkla yararlanılmıştır, gerçeklikten olabildiğince çıkarılmış halleriyle tabii.

1902'de Baba'nın New York'un tepesinde inşa ettiği evle başlıyoruz. Baba, Anne, Anne'nin Küçük Kardeşi, Küçük Oğlan ailemizi oluşturur. Bozulan arabası, Houdini'nin aileyle tanışmasına yol açar ve Baba'nın Peary'yle birlikte kutuplara gideceğini, amatör ama tutkulu bir avcı olduğunu öğreniriz. Bu kesişmeden sonra aile için serüven başlar. Ha, bir de Küçük Kardeş'in Evelyn Nesbit'e aşık olduğunu öğreniriz. Nesbit, o dönemlerde ünlü bir modeldir ve büyük yankı uyandıran bir cinayet olayının merkezindedir, kocasının sevgilisini öldürmesiyle birlikte basında sıklıkla yer alır. Küçük Kardeş de kadınla iletişim kurmaya çalışır falan, kurar da. Sonra bu. Anne'yle Baba arasındaki ilişkiye baktığımızda zamanla rayına oturmuş ve tutkudan yavaş yavaş sıyrılmış bir evlilikleri olduğunu anlarız. Baba yılın birkaç ayında evde değildir, Anne yalnız kalır ve yaşamın getirdikleriyle yüzleşirken yanında olmayan kocasından yavaş yavaş uzaklaşır. Sevişmeleri tavsar, sevgileri zaten paslanmıştır ama yıkıma ulaşamazlar. Baba'nın sahip olduğu fabrika sayesinde nispeten rahattırlar, Küçük Kardeş de bu fabrikada çalışmaktadır. Bu sayede ayrılmaları ötelendikçe ötelenir.

Hızlı geçişlerle birbirine bağlanan bölümler bütünlüğü sağlar. Göçmenlerin hallerine yakından baktığımızda isimlerinin yanlış yazıldığını ve New York'un izbeliklerinde ortadan kaybolduklarını görürüz. Hiçtirler, yok değerindedirler. Kızlarına tecavüz ederler, alkoliktirler, birbirlerini öldürürler, insanlığın en alt tabakasında hayatta kalmaya çalışırlar. Mameh, Tateh ve Küçük Kız'ın hikâyesi bu noktada başlar. Üçü de deli gibi çalışır, başka türlü hayatta kalmaları mümkün değildir. O sırada küçük kızın okula başlamak zorunda olduğu söylenir ve anneyle baba, kızı istemeye istemeye okula verirler. Çocukların çalışma hayatından koparılıp eğitim almaya zorlanmaları bu dönemin bir ürünüdür, alışılması gereken bir yeniliktir. Colin Heywood'un Batı'da Çocukluğun Tarihi nam kitabında bu mevzu hakkında yeterli bilgi vardır, dileyen göz atabilir. Neyse, Mameh daha fazla para kazanabilmek için patronunun tacizlerini gözyaşlarıyla kabul eder.

Kronolojik gitmem gerek, parçalı yapıyla başa çıkamayacağım.

Tateh mevzuyu anladığı zaman eşini evden atar ve kızıyla birlikte yaşamaya başlar, üzüntüden saçları bembeyaz olmuştur, 32 yaşındayken. Ressam ve sosyalisttir. Emma Goldman'ın konuştuğu bir toplantıya katılır ve insanoğlunun daha iyi bir yaşam sürmesi için gerekenleri duyar: kadınlara oy verme hakkı, gelirin eşit dağılımı, bu tür şeyler.

İki mevzu için ara: Nesbit'in davası karışık. Kocasının manyaklığı ve sevgilisinin duyarlığı arasında mahkemelere sürüklenir, boşanma davasından koparacağı parayla rahatlayacağını düşünür.

Freud'un izlenimleri. ABD'ye geldiğinde yanında Jung ve Ferenczi var, iki müridi de ABD'de kendisini beklemektedir. Gereken ihtimamı göremez, ülkeyi de sevmez açıkçası. Avrupa'nın kötü, çok kötü bir kopyası gibidir ABD, yemekleri mide bozar. Sendikaları Tanrı'ya sövmek demekti, işçinin hakkını patronlar veriyordu zaten, sendika gibi oluşumlara ne gerek vardı? Kapitalizmin doyuma ulaşmasıyla birlikte herkese daha iyi bir hayat sunacağı fikri altın çağını yaşamaktadır. Şimdi de öyle gerçi, hiçbir zaman değişmeyecek bir illüzyon. Houdini'nin kodaman tayfanın ilgisini çekememesi bu olaya bağlıdır; şovmenimiz alt sınıfa hitap ettiğini ve üst sınıfın kendisini sallamadığını fark eder. Üst sınıf her şeyin farkında ve her şeye sahip, neden bir gözbağcının numaralarını önemsesinler ki? Amerika büyük bir yanılgı yorumunu yapar Freud, sahneden çekilir.

Nesbit, Tateh ve kızıyla karşılaştığında bir müddet aileyi ziyaret eder, ikisi ortadan kaybolana kadar. Bu esnada Nesbit de Goldman'ı dinler ve kadına sempati duyar, bu sırada kölelik-sevgi birlikteliğinin çatıştığı ve uyuştuğu noktalar incelenir, iyidir. Goldman, radikal eylemlere karşı olmasının sebebini de anlatır bu sırada; radikallik yeni bir düzenin en sert biçimde karşı koyacağı eylem türüdür ve özellikle o dönemde çok tehlikelidir, bu sebeple dipten ve derinden ilerlemek gerekir. Aşağı yukarı böyle.

Her karakterin birbirinden farklı onlarca yaşantısı ortaya çıkıyor ve her birinin yarattığı problem o dönemde olduğu kadar günümüzde de varlığını sürdürüyor. Anlatının çizgisinden ayrılıp bir tanesini buraya alayım, gerisi okurun elinden öper. Baba'nın kutup seyahati sırasında tuttuğu günlük üzerinden dil, yapıt ve gelecek üçlüsü incelenir, bu bir. Eskimo kadınlarının olabildiğince doğal çiftleşmeleri -hayvani bir şehvet, çığlıklar vs.- toplumsal normlarla sürdürülen ilişkilerdeki çatlakları gösterir, bu iki. "Bu pis, dişsiz kadının, dümdüz kaşları, şakaklarına çekilmiş gözleriyle aşk şarkısı mırıldanıp erkeği itiştirmesi karşısında Anne'nin aşırı titizliğini, yetişme koşullarını ve zekâsını düşününce ilkel bir kadının cinsiyetine böyle sahip çıkmasına nefret duydu." (s. 70) O sıralarda ABD'de Nesbit'in davası ve yeni başkanın ABD'yi bir osuruk ülkesine dönüştürmesi -başkan 150 kilo- konuşulmaktadır. İş adamları, Nesbit'in ününü göz önüne alarak skandal-yıldız sistemini geliştirirler. Ünlü kişiler konserve reklamında oynayabilir ve satışları artırabilirdi, bunu desteklemek için yapay gündem yaratılabilirdi, düşünce geliştirildi ve bugün çok acayip bir boyuta geldi. Televizyon başlı başına bir rezillik, reklam sektörü keza.

Houdini Avrupa'ya gitti ve Arşidük Franz Ferdinand'ın önünde pırpır uçağıyla şovunu tamamladı. Arşidük, uçağı icat ettiği için Houdini'yi kutladı. Tarihe böyle fantastik işler geçiyordu. Cadı kazanı kaynıyordu, asıl hadise gerçekleşmemişti.

Tateh'i anlatayım, kızı alıp yolculuğa devam etti ve bir fabrika grevine katıldı, mücadelenin kazanıldığını duyduğunda aslında hiçbir şeyin kazanılmadığını düşündü. Maaşlarda birkaç kuruşluk artış, işçi sınıfının dilediği bu mu? Sömürü düzeni devam edecek, bu yenilgi olduğu gibi dururken neyin zaferinden bahsediliyor? Yolculuğa devam. adamımız çizdiği resimler yoluyla çizgi filmi keşfeder ve para kazanmaya başlar, bir sayfiyeye yerleşir. Anlatının sonuna kadar ortaya çıkmayacaktır.

Baba'nın eve geri dönmesiyle birlikte bulduğu siyahi çocuk ve annesi, yaşamlarını değiştirecektir. Anne bu ikisini eve almıştır ve bakımlarını üstlenmektedir. Çocuğun babası iyi bir müzisyendir, yaptığı eşekliğin telafisi için her hafta aileyi ziyaret eder ama çocuğunun annesiyle görüşemez. Araları düzelir ama bu sefer siyah-beyaz çatışması yüzünden anne büyük bir talihsizlik sonucu ölür, müzisyen baba delirir ve gangster olur, can alıcı kısım bu düğümün çözülmesi. Adalet arayışının giderek şiddetlenmesi, silahlara başvurulması falan derken ipin ucu kopuyor. Cidade de Deus mesela, otobüs şoförü kardeşimizi hatırlayıp yas tutalım. Neyse, sonrasında baba dünyanın gördüğü en büyük deliliğin ilkinden parayı kırmak amacıyla fabrikasında silah üretir ve silahlarıyla birlikte Avrupa'ya giderken gemisi Alman denizaltılarınca torpillenir, şu ABD'nin savaşa girmesine yol açan olay. Geride kalanların yolu Tateh'le çoktan kesişmiştir, Anne'yle Tateh evlenir. Patron düzenine karşı sosyalizm kazanmıştır, böyle okunabilir. Büyük kayıplardan sonra mutluluk, mutlak zafer gelir. Umarım öyle olur ama sanmıyorum.

Bunun yanında Ford ve Morgan arasındaki mevzuda entelijansiyanın sermaye tarafından harlanmasının ardındaki amacı ve üretime farklı açılardan yaklaşımları görürüz. Ford'un devrimsel yenilikleri işçi sınıfı için muazzamdır ama Baudrillard'ın muhteşem bir şekilde parça pinçik ettiği üzere amma lakin ki öyle değildir. Başka, şu bizim siyahi piyanistin kullandığı Model T de bir semboldür, sınıflar arasında geçiş kolaydır ve sınıf atlayanlar eski sınıflarının kalıntılarından kurtulmak için hemen tüketime başvurur. Daha çok tüketim, yokluğun ortadan kalkması sanrısıdır.

Rezil anlattım, mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder