Evet, Sessiz Ev'deyiz. Kitapla ilgili bu böyle, şu şöyle diyemiyorum, rahatlıkla spoiler olur. Sizler de tabii haftada iki veya üç kitap devirdiğiniz için bu kitabı da okuyacaksınız ya, bana darılırsınız. Veya çoktan okumuşsunuzdur kitabı, değil mi? Götler sizi.
Hayattan bambaşka beklentileri olan insanlar var bu romanda. Gomoniki var, faşosu var, kendi kendine triplere giren bir tarih doçenti var. Adam karısından falan ayrılmış, kendini içkiye vurmuş. Tarihi de bok gibi buluyor. Yani adamın dediğine göre hikaye anlatıcılığı yapıyorlar. Bu da kendinden memnun değil. Ya ben çok yanlış başladım aslında.
Şimdi ev var bir tane, konak gibi bir şey. Bu konakta bir babaanne yaşıyor, bir de cüce yaşıyor. Hizmetçi cüce ama aileyle daha değişik bir bağı var. Torun üç, geliyorlar bir gün konağa işte. Her sene geliyorlar, bu sene de geliyorlar. Sonra bir sürü olay oluyor. Beklentiler farklı olunca, dönem de 80'lerin hemen öncesi olunca buyurun şamataya. Yaa. Bundan sonrası spoiler, okumayanlar gitsin.
- S!-
Nilgün havada bırakılmış bir karakter. Herkesi az çok biliyoruz, Nilgün'ü bilmiyoruz. Öğrenci, tamam. Komünist, o da tamam. E Nilgün'ün olayı kafaya üç beş küskü yiyip saçma bir şekilde ölmek miydi? Abisiyle çok hisli, çok anlamlı konuşmalar yapması mıydı? Faşo gencin kafayı kırmasını sağlamak mıydı? Nilgün niye vardı kardeş ya?
Babaannenin oğluyla ve eşiyle ilgili geriye dönüşleri, bu dönüşlerin şimdiyle bağı mükemmeldi. Romanın en sağlam kısımları buralardı hatta.
Küçük sikkonun adı Metin miydi, takıldığı ortamlar Bret Easton Ellis'in ortamlarının sekssiz, şiddetsiz hali. Demek ki dünyadaki zengin piçleri aynı şekilde eğleniyorlar. Helal.
Babaanne de tam sünepe. Sünepeleştirilmiş, Osmanlı kadını.
-S!-
Hoş kitap, tabii hemen alıp okuyacaksınız ya. Laleler sizi. Sevgi, ışık ve çükle...
Adı | Sessiz Ev | |
Sayfa | 343 | |
Baskı | 31.Baskı Temmuz 2010, İstanbul (14.Baskı Mart 1995, İstanbul) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder