23 Ocak 2016 Cumartesi

Cees Noteboom - Mokusei

Arka kapak biraz abartılı; edebiyat ve sanat üzerine öylesi derin gözlemler olmasa da şipşakçımız Arnold Pessers başına gelenleri çözümleme becerisiyle, bir fotoğrafçının an gardiyanlığıyla zaman, mekan ve anılar hakkında güzel ipuçları veriyor, fotoğrafladığı anlar arasındaki farkları yok edip tek bir manzaraya bakıyor; Mokusei'e.

Noteboom'un oryantalizm penceresinden başlıyoruz, fotoğraf sanatçısı kardeşimiz, büyükelçi olan arkadaşıyla birlikte Japon gelenekleriyle alakalı bir yürüyüşe katılıyor ve arkadaşından Japonlar üzerine mevzuları öğreniyor. Dışarıdan gelen herkes, öğrenilen birkaç şeyin Japonları anlamak için yeterli olduğunu düşünüyor ama komik duruma düşmekten ötesine geçemiyorlar, zira Japonların tarihsel evriminden, yaşamlarından ve kültürlerinden haberleri yok. Arnold, bu bakış açısıyla Japon gibi olan Japon bir model aramaya başlıyor, gösterilen hiçbir model gerçekten Japon yüz hatlarına sahip değilmiş gibi geliyor. Yüz hatlarından da ötesi, binlerce yıllık bir kültürün peşine düşüyor ve Mokusei'le karşılaşıyor.

"Öyle ki bu kız kanalıyla uzun zamanlar önce yitmiş zamanla, artık varolmayan ve hiçbir zaman geri gelmeyecek olan bir şeeyle ilişki kuruyordunuz." (s. 24)

Beş yıllık bir yolculuk bu, Arnold aşık oluyor ve aşkını fotoğraflarla, yaşantılarla çoğaltıyor, değiştiriyor, yeniliyor ve kadının kendi olduğunu hissediyor. Zamanlar ötesi bir duygu bu; hiçbir zaman unutulmayacak ve her an özlemi hissedilecek bir duygu. Böyle bir deneyimden sonra tatminsizliğin yolu açılıyor, kadının varlığı bile yeterli gelmemeye başlıyor. Tarih öncesi zamanlardan beri birbirlerini tanımıyorlarmış gibi, sanki binlerce yıl önce yeryüzünden silinmiş bir dille konuşuyorlar ve bu duyguyu anlayacak başka kimse yok.

"Bu onu yüreğinin ta derinlerine dek yakan bir tutkuydu; bu tutku, bu kez her şeyden önce bir aşk, sonra da öykü olması nedeniyle kendisinden önce ve sonraki yaşantıları solduracaktı." (s. 54)

Beş yılın sonunda, onca Hollanda-Japonya yolculuğunun ardından Mokusei, son buluşmalarında evlenmek üzere olduğunu ve bir daha görüşemeyeceklerini söylüyor. Son bir gün. Bütün duyguların bir araya gelip ağırlaştırdığı şekliyle yaşanıyor, her gün gibi bir gün. Arnold, solup gidenin kendisi olduğu duygusundan bir türlü kurtulamıyor. Aşkın yaşanamayacak duruma gelmesi, ağır bir darbe.

Kısacık, on numara bir anlatı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder