28 Ocak 2016 Perşembe

Selçuk Altun - "Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme"

Karakterlerine çeşitli yemekler yediren, çeşitli kitaplar okutan, çeşitli mekanlarda polisiyecilik oynatan Altun'dan konsantre bir roman. "Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir"'in hızlı çekimi. Bilmecelerin daha hızlı çözülmüşü, tadımlık bir macera. Yine bombastik kişiler var, hep zenginlikten oluyor bunlar galiba. Torununu roman kahramanı olarak kullanan bir adamın çılgın planı işe yarıyor, elimizde bir tane roman var. Selçuk Altun, kendini "çılgın dede" olarak kitaba katmıştır diyorum ve burayı dağıtıyorum.

Alp kardeşimiz yine zengin bir aileden geliyor, coğrafya üzerine eğitim görüyor ve dedesinin otuzuncu yaş gününde verdiği bir günlükteki mevzuların peşine düşüyor. Günlüğü kim yazdı, yazan kişi nerede ve daha başka fani işler.

Günlükle başlıyoruz, altmışlı yıllardan yetmişlere uzanan bir zamanda arkeolog bir amcanın mantık evliliği ve birlikte yaşadığı insanlardan müteşekkil bir yolculuk İngiltere'de sonlanıyor gibi görülüyor. Her Selçuk Altun karakteri gibi Alp de öyleyse ben neden bu gizemin peşinden koşmuyorum, çünkü param ve boş zamanım var diye düşünerek İngiltere'ye, Denizli'ye ve kafasının estiği yerlere gidiyor, en sonunda dedesinin davetiyle moruğun evine gidiyor ve aradığı adamı, Aras Ak'ı -aramasak- dedesinin evinde buluyor. Adam tarihi eser kaçakçılığından yırtmış, sonra memlekete dönmüş. Alp'in polise şikayet etme tehdidiyle kalp krizi geçirip ölmesi de son derece eğlencesiz. Keşke hikâye bununla sınırlı olmasa ki zaten değil.

Alp'in arada derede başına gelenler: Lotodan deli para kazanıyor, Vefa'dan ev alıyor, Mardinli yardımcısı Mem'le birlikte mutlu mesut yaşarlarken kankası Erdem'in sevgilisi Lale'ye aşık oluyor, bu arada yükseklik korkusu ediniyor falan, sonra Erdem bir travesti tarafından öldürülüyor ve Lale'yi götürüyor beyimiz.

Mem'in ortalığı kan gölüne çevirmesi de tam karikatürleştirilmiş şiddet. Bu arkadaş Tarantino filmlerine bayılıyor, bir de Yaşar Kemal okumaya. Sonra Alp bu dedektiflik işlerine yardırınca kankası Resul'ü yanına alıyor, doğru Mardin'e. Basını uzun süre meşgul etmiş bir toplu tecavüz olayından yakasını sıyıranları buluyor, çat çat sıkıyor. Sonra Resul'e yamuk yapan amcaoğlunu temizliyor. Sonra Erdem'in temizlenmesine yardım ediyor ama burası dedenin -Altun'un- anlatıcı olduğu bölümde.

Son bir bölüm var, dede her şeyi açıklıyor. Bayat bir polisiye gibi. Erdem, dedenin katakulliye getirilip yaptığı çocuğu. Torun abayı yakınca herifi Mem'e temizletiyor, travesti olayı hani. Diğer çoğu mevzuda da bu dedenin parmağı var. Anlatıcı işte, ben yaptım derse inanıyoruz. Ki yapmıştır. Bu dedemiz, "Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir"'in yazarı aynı zamanda, Altun'u seven okurlar anlar. Joyce'u yine bir yere sıkıştırıyor Altun, onu da söyleyeyim.

Güzel bir akşam geçirirsiniz, edinin. Hoş macera. Pek helecanlı. O la la!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder