21 Ocak 2016 Perşembe

Hüseyin Kıran - Benim Adım Meleklerin Hizasına Yazılıdır

Bakışsız bir Madde Kara'nın ardından tüketim korkusuyla Resul'üne yanaşmadığım Hüseyin Kıran'dan bir doz daha. Uyum kurma güçlüğü çekenlerin arasında bir peygamber, nasıllığı meçhul Ruhi Bey, din inşasında bir hastalık olarak doktorların denetiminde adım adım muayene, tahlil ve tahrik ediliyor. Katıksız bir öfke, insanoğluna. Benzerini Caraco'da gördüm bir tek, diğerleri -Cioran mioran- hiçin içinde kayıpken Bey Ruhi gırtlağından kavrayıveriyor. Sonuçta karbon bazlı yaşam formlarıyız, soluk alamazsak yaşlanmayız, hücrelerimiz yıkıma uğramaz. Yeni dinlere daha kolay inanırız?

Din yaratmalı bir mevzu da Cem Akaş'ın 7 nam romanında vardı. Bu dinler mutlu insanlarca üretilmiyor, çağımızın gereği. Peygamberliğe soyunanlarınız yok mu? Onca acıya karşı koyabilmek için kutsal bir yaratıya ihtiyacınız olmadı mı? Ergen benmerkezciliği denen mevzuyu vahye ilikleyin ve tek bir kez yenilin. Hayatınızı değiştirmeye, hadi çabaladınız, başarısızsınız. Diğer bütün yenilgiler buna benzeyecektir. Kıran'ın dediği, tek bir yenilgi vardır, daha iyi yenilmek diye bir şey yoktur.

Bedeninden kurtulmak, tözünü özgür bırakmak üzere denize karışmaya çalışan Ruhi Bey, deniz tarafından dışlanır. Nedenini düşünmedi ama ben düşündüm, kendisi de sudur ve sudan kurtuluş yoktur. Çünkü her şeyin başı su. Kendi-olan-kendini özgür bırakabilmek için geri kalanını bilincinden sıyırmaya çalışır, beceremez. Bilinçle erişilebilecek bir nokta değil orası. Doğa yasalarının kendi bilinci vardır, bunu aşkın insanların metoduyla yenebilir Ruhi Bey; dinle-yin.

En baştan başlıyor adam; varlığa düşmanlığını, boşluğu neyle dolduracağını biliyor: İlk element, fikir. Fikrin varlığı kendindendir, bir Spinoza ortası geliyor, golü atıyor Ruhi Beg. Bu fikri kim düşündü, yine kendi. Tanrı kendi varlığı üzerine düşünse diyorum, evrenler kendini kapatırdı, insanlar düşünmesiz yaşarlardı ya da birçok şey olabilirdi, öğrenemiyoruz çünkü beyefendi düşünemiyor. Sadece fikri düşündüğünü biliyor, nedenler hakkında bir fikrimiz yok. Belki sadece yapabildiği içindir.

Ruhi yeryüzünde, karantinada. Etrafında müritleri ve modern dünyanın doktorlarından en moderni, bir ha(s)talık avcısı. Doğanın hem yaratıp hem öldürmesinin iyilikle ilişkisini irdeleyen doktorun bilmediği, bunun iyilikle bir ilgisinin olmaması. İnsanların yaşaması iyidir, ölmesi iyidir. Değildir, kötü de değildir. Anlam arayışında, arayışta dahi bir anlam yoktur. Ruhi'nin -peygambercesi Tarık Karanlığıyaranışık- Lucifervari düşüşünde bütün bunlardan kurtulmak gizliydi. Başaramayınca müsrif bir oğul doğurdu; kendi dini. Hastalar ve doktor, ardında bırakmak istediği dünyanın zincirleri oldu. Doktor düşünmeyi yasakladı, "ruh kanseri" teşhisi koydu, uyumsuzların başına gelecekleri beden hapsinde tutarak gösterdi. Sisteme karşısınız, hasta mısınız nesiniz siz? Sizin kim-liğiniz üzerine düşünmek Yunanların ata sporudur, oradan Avrupa'ya yayılır, filozoflar "sonsuz sayıda ben" üzerinde anlaşmaya varmışlardır, zamana sıkışık. Her benlik için bir doktor, bir hastane. Toplum için sokaklar, caddeler, radyolar, televizyonlar, gazeteler, kitaplar, dergiler, şiirler, romanlar, eğlenceler, acılar. Ruhi Bey için bir başka Ruhi Bey; müritlerince parçalanmış, her yerinden kanlar akan. Hem çarmıh, hem peygamber. Kendi kendinin yalvacı. Onun adı meleklerin, düşmüş meleklerin alnında. İnsanlığından kurtulamadığı için yıkılıyor, kendini bırakamayan biri diğerlerine güveniyor. Hata.

Oyunlar, işin eğlenceli kısmı. Kıran'ın göndermeleri tam on ikiden vuruyor. Dil, iğneler batırırken kanıyor da. Boğulun diye değil, kitabı okurken oturduğunuz yerde bir kerecik huzursuzca kıpırdanmanız yeterli. Huzursuz olun inşallah.

Not: Rosi Braidotti'nin İnsan Sonrası'yla birlikte okunursa kapı üstüne kapı, kafa üstüne kafa açar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder