29 Mayıs 2019 Çarşamba

Maile Meloy - Tek İstediğim Her İkisi Birden

Yüz Kitap güzel eylemlerini sürdürüyor ama bu kez nazar değmiş sanırım, çok sayıda yazım hatası var metinde. Olsun diyoruz, on puan on puan on puanla uğurluyoruz, Meloy'u Türkçeye kazandırdılar, ne güzel oldu. Maile Meloy öykülerini Montana civarından geçiriyor, doğanın içinden. Karakterler belki de bunun sıkıntısını yaşıyorlardır; aile kurumunun normlarını kentleşmeyle birlikte beliren yerleşikliğin yan ürünü olarak görüyorum. İnsanların yerdi yurdu belli olsun, kimlerin birlikte oldukları belli olsun, arzularını ketlesinler, arıza çıkarmasınlar durduk yere. Mekan nere, doğa. O zaman kitabın adındaki durum ortaya çıkıyor, her ikisini birden istemek. Neden olmasın? Genazino Aşk Aptallığı'nda anlattı bunu, Forrest Gander Şairin Vedası'nda anlattı, olabilecek bir şey. Olamamasının sebebi bunun tek kişilik bir karar haline gelememesi. İlişki, evlilik falan, en aşağı iki kişilik durumlardır ve taraflardan birinin diğerine karşı tamamen dürüst olmaması yüzünden işlemez bu alet, işleme şansı vardır ve pek çok işleme biçimi de kurmacada incelenmiştir ama, işte, her ikisi birden olmaz muhtemelen dürüst olunursa. Her ikisi birden ağır bir şeydir, yukarıda adını andığım metinlerden birinde ikisini birden elde eden adam duygudan muaf bir şekilde dolanır, diğerindeyse mevzu açığa çıkınca intihar eder. Meloy'un öykülerinde yakayı ele veren adamın gözünden bakmayız hiç, anlatıcı genellikle kadındır ve içine düştüğü çıkmazı öyle veya böyle kabullense de öykü karakterlerin nihai eylemlerini göremediğimiz noktada sonlanır. Erkeklerin hiçbir şey olmamışçasına yaşamaya devam etmeleri, kadınların pasif ve zaman zaman panik etkisindeki halleri ortaya konan durumu açmaktan başka bir noktaya yönelmez. Meloy bir "hal" yazarıdır, öykülerinde kırılmalar pek azdır, genellikle karakterlerin iç dünyalarını dinleriz. Biraz da şabloncudur Meloy, öykülerinin başlangıçları ve anlatım biçimleri birbirine çok benzer. Aslında hemen bir Meloy öyküsüne başlayabiliriz. Elimizde ne olsun, ııhm, bıçak, perde, tango kursu, iyi dans eden bir partner ve evde oturan bir eş. Başlıyoruz:

"Mike Kaplan çalıştığı kasaptan elinde bıçağıyla çıktığında yetişmesi gereken kursu bir anlığına unuttu, arkasındaki dev binanın duvarlarından yankılanan seslerini duyduğu hayvanların kendisini hiçbir zaman rahat bırakmayacaklarını düşündü. Kesileceğini anlayan koyunların can havliyle çitlere saldırmaları gözünün önünde canlandı, önünde eyalet sınırına kadar uzanan ormanın içlerine kaçtıklarını hayal etti. Bıçakla peşlerinden koşmaya niyetlendi ama gün düşü hemen sona erdi, elindeki bıçağın varlığı onu keskin gerçekliğine döndürdü. Laura onu bekliyordu, geçen hafta çalıştıkları son figürü tekrar edeceklerdi."

Falan filan. Tekilliği ve çoğulluğu sallamadım, böyle bir şey. Böyle üfürükten değil, zenginlikle kuruyor karakterlerini Meloy ama belirli bir algoritmanın etkisindeymiş gibi. Karakterin adı ve soyadı, yaşamından küçük detaylar, olay akışı, detaylar, olay akışı, detaylar, son. Sanki uzun süredir izleniyormuş gibi hissettirilen karakterler. Aslında iyi bir şey, ortadan bir yerden başladığımız ve tipik bir anlatıya çekilmediğimiz için öykünün dünyasına girmiyoruz bile, zaten orada olduğumuzu varsayıyor Melloy ama dediğim gibi, aynı başlangıçlar bir süre sonra bunaltıcı olabiliyor. Bunun dışında Amerikan Rüyası'nın gerçeğe dönüştüğü topraklarda ters giden şeyler nelerdir, onlara bakıyoruz. Aslında dünyanın her yerinde ne ters gidiyorsa o ters gidiyor, farklı bir durum yok. İstemek, her şeyi istemek, yaşamı ıskalama duygusunun verdiği huzursuzluk yüzünden eldeki bütün seçenekleri değerlendirmek, seçeneklerin sorumluluğundan bağımsız bir halde. Bir şeyi seçtiğimizde diğer seçenekleri dışladığımıza dair anlayış öldü, artık her şey bizim. Ve hiçbir şey bizim değil.

B. Travis nam öyküye bakıyorum. Chet Morgan çocuk felcinin son demlerini yaşadığı bir dönemde doğuyor ama şanssızlık; hastalığa son yakalananlardan biri. Sağ kalçası yüzünden aksayarak yürüyor ve vahşi atlara biniyor, annesinin korkularının aksine kolay kolay ölmeyeceğini göstermek için. Atlarla ilgili teorilerinden birini babasına anlatıyor, aslanlara yem olmaktan ürktükleri için tepiyor ve ürküyorlarmış atlar, vahşilikten ötürü değil. Chet, şeyleri kendince, normalden başka türlü değerlendiriyor, bu bakış açısı anlatının devamını anlaşılır kılacak. Chet yanlışlıkla hukukla ilgili bir kursun yapıldığı mekana giriyor ve Beth'le tanışıyor. Beth her hafta sekiz saat araba kullanıyor, yaşadığı yerle çalıştığı yer arasında -gerçek anlamda- dağlar var. Chet ve Beth tanışıyorlar, birlikte yürümeye başlıyorlar falan, Chet kaptırıyor. Kendinden üç yaş büyük olan bu kıza nasıl kur yapacağını düşünüyor, bir gün ayrılırlarken öpüyor kızı. Beth karşılık vermiyor, Chet ne bok yediğini düşünmekten uyuyamıyor. Sonra Beth'in işten ayrıldığını öğreniyor ve kızı son bir kez görmek için sekiz saatlik yolculuğu göze alıyor. Görüşüyorlar, her şey nasıl olacaksa öyle oluyor ve Chet kabulleniyor durumu, evine dönüyor. Kızları tanıma, insanları tanıma öyküsü. Yeşilden Kırmızıyı da bir nevi insanları tanıma öyküsü ama cinselliği yeni yeni keşfeden bir kızın hissettikleri üzerinde yoğunlaşıyoruz. Kitabın arka kapağında tacize uğradığı söyleniyor ama aynı fikirde değilim, Sam her ne kadar korkuyor olsa da erkekleri keşfetmek istiyor, adamın kendisinden yaşça epey büyük olması problem. Sam on beş yaşında, bölge yargıcı olan babası, avukat olan amcası ve babasının müvekkiliyle birlikte kamp yapıyor. Yatılı okula gitmeden önceki son yaz, bu yüzden özel bir tatil bu. Layton da yakışıklı bir adam açıkçası, birlikte silahla atış talimleri yapıyorlar, dolanıyorlar falan. Sonra bir gece çadırda eli kolu rahat durmuyor Layton'ın, kızı korkutup heyecanlandırıyor. Sam daha fazlasını istemiyor, Layton da Sam'in istemediğini görünce kızı rahat bırakıyor. Bu.

Tatlı Rita'da ilginç bir ikilem var, kitaptaki öykülerden atmosferi en sıkı öykü bence bu. 1975'te geçiyor olay. Steven'ın ailesi ölüyor, adam tek başına kalıyor. Yeni kurulan santralde işçi, o bölgede yaşayan hemen herkes gibi. İş çıkışı takıldığı barda Rita'yla tanışıyor ama zaten önceden tanışmışlar, ilkokul arkadaşları. Rita Steven'dan etkileniyor ama genç adam kızı en yakın arkadaşına, Acey'ye bırakıyor. Acey, Rita ve Steven, iki sevgili ve bir arkadaş. İyi. Sonrası kötü. Deli gibi içtikleri bir gece Acey ezilerek ölüyor, Rita ve Steven için hayat korkunç bir hale geliyor. Rita'ya uzaklara gitmek için para lazım, artık Acey de olmadığına göre başının çaresine bakmalı. Piyango düzenliyor, santralde ve şehirde kim varsa bilet alıyor. Ödül kendisi; kazananla seks yapacak. Herkes üçer beşer alıyor biletlerden, bilet fiyatı yüksek olmasına rağmen. Steven'ı ve Rita'yı seven santraldeki amir de alıyor, büyük ikramiye kendisine çıkınca bileti Steven'a verip ondan Rita'ya selam söylemesini, artık rahatlıkla gidebileceğini söylüyor. İkilem tam bu noktada; Steven Rita'dan hoşlanıyor ve piyango meselesini duyurmamak için elinden geleni yapıyor ama Rita ısrar edince yapacak bir şey kalmıyor, duyuruyor olayı. Bunun üzerine elinde kazanan bilet de var, ikramiyenin kendisine çıktığını söyleyip kadınla birlikte olabilir. Olmuyor ama, Rita'ya durumu anlatıyor ve Rita babasının kendisini aramadığını, o zamana kadar beklemesine rağmen aramadığını ağlayarak anlatıyor, gitmesini babasızlığına bağlayıp uzuyor mekandan. Steven da gidiyor bir süre sonra, geçmişe dair hiçbir şey istemiyor ve doğup büyüdüğü yerden uzaklaştıkça özgürleştiğini hissediyor.

Diğer öyküler de son derece başarılı. Annesinin sevgilisi Carlos ve Carlos'un oğluyla birlikte ilginç bir yaşamı deneyimleyen kızın kıyametlerin koptuğu ayrılıktan sonra annesinin üzüntüsünden başka giden çocuk için duyduğu kendi üzüntüsüyle de baş etmesi, kızının ölümünü araştıran bir babanın kendisini durmadan kışkırtan bir kızı davet ettiği otel odasında sorguladığı sırada yaşadığı sıkıntılı anlar, abi-kardeş çatışmasının dibine vurup ölümüne kavga eden iki koca adamın aile kavramını ve şahsiyeti sorgulatan ömürlük mücadeleleri falan, konular müthiş aslında. Bazıları gerçekten orijinal, benzerlerini gördüklerimizse iyi bir şekilde kurgulandıkları için iyi. Meloy iyi bir öykücü, evet. Yüz Kitap iyi bir yayınevi. Hayat süper.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder