Delphi görevden göreve koşmadan önce reklamların neden yasaklandığına şöyle bir değiniliyor. Aslında basit, halk onca reklama maruz kalınca, reklam bombardımanında kayışı koparmaya yaklaşınca isyan etmiş, Huckster Yasası çıkarılmış ve bildiğimiz anlamda reklamlar yasaklanmış. Operasyonun başındaki Bay Cantle, Delphi'ye gerekli bilgileri sağlıyor ve başarılı olması için çaba gösteriyor. Yüz Numaralı Adam'ı hatırlayalım, Bay Cantle'ı "eşoleşek" denen adamla bir tutabiliriz. Delphi'den kimseye bir şey söylememesini ve ürünlerin reklamlarını gizliden gizliye yapmasını söylüyor, sosyal bir koşullanmanın peşinde. Yolculuklar başlıyor, Barselona'da yolunacak kazlar var ama araya dereye sıkıştırılmış birkaç bilgi daha: Delphi'nin tat ve koku duyuları yok, bant genişliği buna izin vermiyor. Dokunma duyusu da genel olarak hissizlikten mustarip, aslında somut dünyanın dikkat dağıtıcı küçük arızalarına maruz kalmamak için şeytanca bir yaklaşım. Göründüğü kısa filme bir ödül kazandırdıktan sonra başka iş. İşlerin ardı arkası kesilmiyor, Delphi-Burke değişimleri sırasında Burke hiçbir şey hissetmiyor, sahte bir yaşantının hızı arttıkça artıyor. Üstelik öylesi bir bütünleşmeyi sağlayan tek kadın. Yirmi yıllık ömrü var, rakip şirketler daha uzun ömürlü kızları üretmeye çalışıyor bir yandan, vahşice sürdürülen bir mücadele de var. Hayallerinin gerçek olduğunu gören Burke, Delphi olarak verilen bütün görevleri yerine getirdiği için mutlu oluyor, hayallerin gerçek olabileceğini düşünüyor ve sokakta intihar etmeye çalıştığı zamanların artık çok uzakta olduğunu düşünüyor. Sınıf atladı, zenginleşti, zenginlerle takılmaya başladı, dolayısıyla herhangi bir şikayeti yok, zaten bilişsel yetenekleri kim bilir nasıl dumura uğradı ki kendi varlığını bir başka bedende duyumsamaya başladı falan, nörolojik fasılalara da pek girilmediği için görmüyoruz. Aslında okur olarak bizim görevimiz bu, boşlukları dolduracağız. Mesela bir zaman makinesi olsun, çalışmıyor. Bir müddet sonra çalışmaya başlıyor ve yolcularını ilk Woodstock'ın orta yerine gönderiyor. Bu nasıl olabilir, tak tak yöntemi diye uydurabilmeliyiz hemen. Temassızlık ihtimalini düşünerek bir iki defa vurulduğunu düşüneceğiz, böyle şeyler.
Burke her ne kadar varlığını başka bir bedene aktarmışsa da uykuya çekildiği sırada kendi kendine bir iki sözcük mırıldanıyor, bunu mevzudaki ilk çatlak olarak görebiliriz. Bilinçle beden arasındaki gedik büyüyor sonra, Yüz Numaralı Adam'ın dönüşümüne yakın bir dönüşüm yaşanıyor, şirket paniklemeye başlıyor hafiften. Bir görevde sağlam batırıyor Delphi, kendisiyle bağlantı kuran ikinci patron Paul'e durumu anlatıyor ve çat, aşık oluyorlar birbirlerine. Paul, şirketin patronunun oğlu olduğu için işler iyice karışıyor ve adamın Delphi'nin durumundan haberi yok. Burke adamı sevse de zihni sekiz bin kilometre ötede, kendi varlığı da orada, kısacası zihin Delphi'den ayırıyor kendini, önceki varlığını hatırlıyor ve Paul'e anlatıyor durumu. Paul mekanı basıyor, gerçek Burke'yle karşılaşıyor. Bir beyin ve sinir uçları, kadından geriye kalan bu. Bedeni kan ve kastan oluşmuş bir pelte, zorlukla hareket ediyor, serbest kalmak için bilincini yok edip Delphi'de yeniden doğacağını düşünüyor ve Paul'e kendini imha ettiriyor. Belki de intiharın bir değişik biçimi, adamı kandırarak sonsuz huzura kavuşuyor. Yoruma açık.
Orijinal bir durum. Gelişen teknoloji ahlaki, etik ve hukuki açıdan pek çok düzenlemeye yol açacak, Harari, Kurzweil ve Kaku gibi birkaç bilim insanı uç örnekler üzerinden bu meselenin gelebileceği noktaları akıl kaçırtırcasına anlatıyorlar, ilgili olanlar bir göz atabilir. Bunun yanında Ursula K. Le Guin'in önsözü de ilginç, Alice B. Sheldon'ın hayatı incelenmeye değer. CIA'de ve üniversitelerde çalışmış bir kadın, dönemin erkek egemen edebiyat camiasında yer bulabilmek için "James Tiptree, Jr." adını kullanmak zorunda kalıyor. Le Guin'in bu konuda yaşadığı sıkıntıları anlattığı metinleri var, yine ilgili olanlar inceleyebilir. Sonuçta bilimkurguya şahane bir yenilik getirmiş Sheldon, İthaki'den yazarın başka metinlerini de basmasını rica ediyoruz, iyi geceler diliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder