11 Mart 2013 Pazartesi

Charles Bukowski - Ekmek Arası

Eh, onca gömüşün ve alkolün ve kavganın nerede başladığını merak edenler Akmar'a gidip bu kitabın korsanını alabilirler, 5 TL. Parası olan adam korsanını almasın elbet. Ben Elifim'le aldım, üç beş gün oluyor. İkimiz de parasızız.

Kimi en edebi romanı olduğunu söylüyor, kimi öyle söylemiyor da başka bir şey söylüyor. Bana göre bu adam Chinaski olarak doğmuş. Yani başlarda törpülenme süreci o kadar kısa sürüyor ki adam sanki doğar doğmaz içmeye başlamış gibi. Tabii tam olarak öyle değil.

Çocukluk anılarıyla giriyoruz, anlık görüntüler haricinde hatırladığı bir şey yok. Yemek yiyor, masa altında emekliyor, böyle şeyler. 1922, "Henry Junior" bir veya iki yaşında. Almanca konuşuluyor evde. Mantıklı, çünkü macera Almanya'da başlıyor.

Aile de bir acayip; babaanne, "Hepinizi gömeceğim!" deyip duruyor, tek başına yaşayan dede var bir tane, altın zincirli saat veriyor falan. Babayla anne hakkında belli belirsiz imajlar var, negatif bir şey yok. Başlarda. Babanın arızaları yavaş yavaş çıkıyor ortaya. Portakal toplamak için bir bahçeye giriyor adam, bahçenin sahibi gelince de tartışıyorlar ama sanırsınız Chinaski bir iki şey daha söyleyip adama girişecek. Chinaski için model, direkt. Baba belli ki zor bir hayat yaşamış. Kimi zor günlerden sonra rahatlar. Çocuklarına tutunur, eşine tutunur, annesine tutunur, alkole tutunur, ne bileyim. Düze çıkınca sıkıntıları da kaybolur, şeker gibi adam olur. Bazıları da hayatını bok eder. İşte Baba Henry böyle bir adam. Hayatını boka çevirdiği için düze çıkma ihtimali de yok, çıksa bile düzelmeyecek.

Baba Henry'nin iki kardeşi var, ikisini de sevmiyor. Çünkü alkolikler, başarısızlar. Bunlardan adı Ben olanı ölüyor, ziyarete gidiyorlar. Olaya gel:

"'Ben de istedim seni görmeyi Ben Amca. Çok güzel adamsın bence.'
'Kıçım gibi güzel,' dedi babam." (s. 11)

"'Hiçbir zaman iyi bir hayatın olmadı,' dedi babam. 'Yalan, içki, borç, orospular. Ömründe bir gün bile çalışmadın! Şimdi de ölüyorsun, 24 yaşında!'
'İyiydi,' dedi amcam. Camel sigarasından derin bir nefes daha çekip dumanı üfledi." (s. 12)

Adam böylesi arıza. Boktan işlerde çalışıyor, evde sürekli işten bahsediyor. Beyni çürümüş bir kardeşimiz. Çocuğunun görünmesini, fakat konuşmamasını istiyor.

Bu baba olayını biraz uzatacağım, çocuğun nasıl bir ailede büyüdüğünü göstermek istiyorum.

"Babamı sevmemeye başlamıştım. Sürekli bir şeylere kızıyor, gittiğimiz her yerde insanlarla tartışıyordu. Ama pek de korkutamıyordu onları; genellikle sakin bir şekilde ona bakıyorlardı ve bu onu daha da öfkelendiriyordu. Ender olarak dışarıda yediğimizde yemekleri beğenmiyor, ödemeyi reddediyordu. 'Bu kremada sinek boku var! Ne biçim bir yer burası?'
'Kusura bakmayın efendim, ödemeyebilirsiniz. Yeter ki gidin.'
'Gideceğim tabii ki! Ama geri geleceğim! Ateşe vereceğim bu allahın cezası yeri!" (s. 17)

Dsdf, adam düz manyak. Birkaç hadise daha var, adam olay çıkartmak için yaratılmış adeta. Sadece kendini yaksa neyse, çocuğu da zehirliyor bir yandan.

"Başka çocuklarla oynamama izin yoktu. 'Kötü çocuklar onlar,' derdi babam, 'fakir ailenin çocukları.' 'Evet,' diye katılırdı annem. Annemle babam zengin olmayı arzuladıklarından kendilerini öyle görüyorlardı." (s. 18)

Ya anne babadan daha kötü, tepkisiz çünkü. Dayak yiyor, tepki yok. Aldatılıyor, tepki yok. Bir tek Henry yaramazlık falan yapınca ağlıyor, yerlerde yuvarlanıyor. Dünyada kötü bir anneden daha kötü bir şey yoktur. Yedirmeyle, içirmeyle karşılarlar bu atağı. Bok gibi bir insan yaratmaktan daha iyi bir şey olduğunu düşünürler bunun. Çocuğa evcil hayvan gibi yaklaşmak, paha biçilemez. Ne kadar değersiz bir yaşamınız olduğunu hatırlatmada mükemmel hadise.

Henry okula başlayınca direkt dışlanıyor, dışlanma hız rekoru. İlk kavganın ardından müdürün verdiği mektubu anne okuyor, babaya mevzuyu söylüyor ve Henry ilk dayağını yiyor. Dayak da değil, babası kemerle girişiyor. Dayak olsa bir girişmede biter, öyle değil mi? Ritüel oluyor bu, Baba her vukuatta kemerle girişecektir artık. Bir süre.

"'Doğru değildi yaptığı,' dedim anneme, 'neden bana yardım etmedin?'
'Baba her zaman haklıdır,' dedi." (s. 28)

Donunu gösteren komşu kızıyla birlikte karşı cinsle münasebetler başlıyor. Erkekler için kendine güven duymanın kaynağı karşı cinsin ilgisini çekmiş olmak olabilir. Evet. Bu olaydan sonra "bully" şeklinde tabir ettiğimiz zorbalara ilk kez karşı çıkıyor Henry. Aydınlanma.

Çocuklarla münasebetler. Bunlar eğlenceli, nerede sorunlu genç varsa Henry'yi buluyor arkadaşlık için. Başlarından geçen acayip olaylar var, çok keyifli. Mesela biriyle gösteri uçaklarını falan izlemeye gidiyorlar, bir havacılık şenliği. Orada bir kadının kukişini görüyorlar çok affedersiniz. Küçük bir grup oluşuyor tribünlerin altında, kadını izliyorlar. Sonra uçak yarışında bir iki uçak yere çakılıyor, paraşütle atlamada da bir adam paraşütü açamıyor, hızla yere çakılıyor. Henry'nin yorum şu: "Dışarı çıkarken hangisinden daha çok heyecan duyduğuma karar veremiyordum, hava yarışından mı, başarısız paraşüt atlayışından mı, yoksa yarıktan mı?" (s. 59) Dsdf, arkadaşıyla otostop çekerken arabasına bindiği adamın bunlara yazması da ayrı bir olay.

İlk yazarlık deneyimi çok acayip, çok önemli. Başkan Hoover'ın konuşmasının çocuklar üzerindeki etkisini ödev olarak veren öğretmen, Henry'nin kağıdını çok beğeniyor, sınıfta okutuyor falan hatta. Ders çıkışında olanlar:

"İskemlemde oturdum, Bayan Fretag orda durmuş bana bakıyordu.
Sonra, 'Orada değildin değil mi Henry?' dedi.
Nasıl bir şey uydursam diye düşündüm ama hiçbir şey bulamadım. 'Hayır, orda değildim.'
Gülümsedi. 'Bu, yazını daha da olağanüstü kılıyor.'
'Evet efendim...'
'Gidebilirsin Henry.'
Kalkıp dışarı çıktım. Eve yürümeye başladım. İstedikleri buydu demek: yalanlar. Harikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar ahmaktılar. Kolay olacaktı benim için." (s. 63)

Eh, pek de kolay olmayacaktı aslında. İlk hikâyesini dergilere 24 yaşında kabul ettirebildi, ondan sonra 10 yıl boyunca yazmadı. Hayatını anlatmama gerek yok. İşte, insanların ahmak olduğunu, kendisinin de bu ahmaklardan biri olduğunu anlaması bu olaya dayanıyor. Ahmaklar içinde daha az bir ahmak. Yine de aidiyetin izlenimleri belli belirsiz gösteriyor kendini. Ortaokul yılları da ilkokuldan farklı değil, kendisi gibi birçok fakir aile çocuğunun arasında. Kıymet bilmedikleri konusunda suçlandıklarını söylüyor Henry. Dövüşüyorlar ve yaşıyorlar. Suçlandıkları şey bu.

Alıntıdaki gibi fikirler artıyor, Henry çıbanlarıyla uğraşıyor, Henry evden ayrılıyor ve kiralık odalarda yaşamaya başlıyor. Üniversiteye gidiyor, kumar oynuyor, 2. Dünya Savaşı sırasında orduya yazılanları bir güzel yeriyor.

Ben yarısında anlatmayı bırakıyorum, öbür yarısı daha keyifli. Chinaski'nin doğuşu, burada.

3 yorum:

  1. Bu kitabı birine vermiştim ben, kafamı fil siksin. Ani gaza gelişlerle sevdiğim kitapları çok da sevmediğim insanlara hediye ediveriyorum. Tekrar okuyasım var, Ankara'ya dönünce kütüphaneye bakayım bir. Onun dışında çok kitap istiflemek de istemiyorum artık. Ölüm Pornosu var elimde, okumuş muydun? Gaiman'dan Yokyer var, Yıldız Tozu var. Geçenlerde Platonov'dan bir öykü kitabı okudum o var. Dağıtacağım bunları, ilgini çekerse sana postalayayım. Sahip ol biriktir- yığ- istifle- sonra daha çok kitaba sahip ol, daha çok eşyaya sahip ol, daha çok insana sahip ol, yıldım! Böyle böyle terbiye etmeye çalışıyorum kendimi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allahım, evet! Pişmanlık! Ödünç verdiğim kitabı görünce "çalıp" yerine koymuşluğum çok. Ulan geri verin bari eşşek hoşafları.

      Annem evi yakmakla tehdit ediyor beni de. Platonov'u alabilirim ama bence satsan onları? Şahsen ben bütün kitaplığı çat diye elden çıkarıp ada almayı falan düşünüyorum, böylece kitapları gömecek bir yerim olur?

      Benim hayalim şu: https://arzhk.files.wordpress.com/2015/03/vlcsnap-2015-03-10-03h19m22s183.png

      Tertemiz. İmkansız. Ühü.

      Sil
    2. Satayım mı? Kime satacağım ki? Bilmiyorum. Şu kitap takas sitesine üye olacağım, belki öyle bir dönüşüm sağlayabilirim, bilemiyorum.
      asteroidc777@hotmail.com --> bu benim mailim. Platonov'u gönderebilirim eheh.

      Sil