26 Nisan 2013 Cuma

Ali Ünal - Alaca Dünya ve Yalnızlığım

Ali Ünal'ın ilk romanı. Çocukluğun büyülü dünyası ister istemez bu temelde şekillenen bir gerçekçiliğe götürüyor insanı. Geçmiş zamanın güzel insanları, çocuklukta yer edip kaybolan yerler bir süre sonra sihirli bir dünyanın kahramanlarıymış gibi geliyor. Mutlu bir dünyadan geriye kalanlar bunlar, acılar bir şekilde güzel anılara bırakıyor yerini, tabii her zaman değil. Çocukların hafızaları berraktır ve yer yer acımasızdır, her şeyi olduğu gibi anımsarlar. Piaget namlı dayımıza göre somut işlemler dönemi var bir tane, çocuklar bu dönemde hayalmiş, empatiymiş, alayından çakmazlar. Somut dünya, algılanan dünya her şeydir. Katı bir gerçekçilik. Sosyal yaşamla yeni yeni tanışan çocukların zamanı. Hitler Oyuncağımı Çaldı mesela. Buram buram gerçeklik kokar, acı kokar. Ünal'daysa bahsettiğim sihirli dünya var, lakin böyle anlatılarda bir sıkıntı mevcut; geçmişin ne kadarı çocuk gözüyle aktarılıyor? Ya da şöyle diyeyim, çocukluk sadece bu somut dönemden ibaret değil, dolayısıyla bir adam çocukluğunu tahribata uğratmadan nasıl anlatabilir? Yıllar içinde çok şey yaşanmış oluyor, hele o dönemlerde. Hafıza da son derece eklektik bir şey olduğu için o anıların doğallığının bozulması büyük tehlike. Yani hepimiz bir şekilde kaybettiğimiz, hatırlamadığımız duygularımızın çöplüğünü de taşımak zorundayız. Sapla çöpü karıştırmadan nasıl olur bu işler, derdimiz bu.

Antakya'dayız, sıcak bir iklim ve sıcak insanlar. Şimdinin mumla aranan mahalle ortamı o zamanlar had safhada. Sevecen bir anne, ailesi için çabalayan bir baba ve küçük bir çocuk. Çocuğun bacağında sıkıntılar var ne yazık ki, ameliyat üstüne ameliyat oluyor. Bu süreçte babanın hayatta ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Valla ben göremedim, kendisi ben üç yaşındayken uzamış ama isterdim böyle bir babam olmasını. Her neyse, bu bölümlerde Necati Tosuner'in sancılarına benzer sıkıntılar mevcut, tabii o derece yoğun değil, sevecen bir anneyle baba birçok şeyin atlatılmasında, hele çocuklar için çok önemli.

Çocukluğun sıcak geceleri, aileyle geçirilen güzel zamanlar. Okul arkadaşları, mahalle sakinleri, süper ortam. "Yalnızlığım" kısmı böyle. Alaca Dünya'ysa... Gerçek bir sihir ve ne yazık ki kurgunun dokusunu  bozan bir dünya bu, zaten kendi sihriyle işlenen anıların yanında keskin bir dönüşle alınan viraj gibi. Öyle keskin bir dönüş ki From Dusk Till Dawn'u bildiniz mi, orta yerde filmi alıp nerelere götürür, adeta beyin yakar, onun gibi. Sıkıntı şu ki bilinçli bir tercih değil bu; iki dünya bir şekilde tutturulmaya çalışılmış ama gedikler var, diyaloglar bile doğallığın oldukça uzağına düşmeye başlıyor bir süre sonra.

Mahiyar, anlatıcımızın arkadaşı bir büyülü çocuğumuz. Alaca Dünya'nın kapılarını anlatıcı için aralayan kız. Mahiyar'la birlikte o dünyanın kapıları aralanıyor, fantastik olaylar başlıyor. Anlatıcı da değişiyor bir anda, çocuğumuz kendi hayatını anlatırken hoop, diğer insanları anlatmaya başlıyor, bütün ayrıntılarıyla. Bu da ilginç.

Bir ilk romana göre güzel, gayet okunabilir. Çocukluğunuzu seviyorsanız bu kitabı da seversiniz.

1 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız için... Bana ulaşabilirsiniz. @neyzenali, neyzenaliunal.blogspot.com

    YanıtlaSil