21 Nisan 2013 Pazar

Hakan Günday - Zargana

Türk işi Gecenin Sonuna Yolculuk'un yazarı Günday'dan bir edebiyat bombası! Hayat, varlık, oyun, yokluk, varlık, hiçlik!

Fdfs, yok lan. Arka kapaklara kalsaydı edebiyatımız, Nobel almayan metnimiz kalmazdı. Kitaplar reklam panolarında, gazetelerde, kitaplar süpermarketlerde, parıltılar içinde sahip bekleniyor.

"Oku bunu okur! Seni çarpacak, kıçını arşa değdirecek mükemmel bir kitap!"

"Bu kitap 102 baskı yaptı, hâlâ okumayacak kadar embesil misiniz?"

Reklamlar adamın beynini yiyor ve reklamların ölümüne eleştirildiği metinler delice patlatılıyor, her yerde. Otobüs duraklarında, kitap eklerinde, televizyonlarda. Yularını kaptıran yandı.

Şunu aklımızdan çıkarmayalım: Zargana insan değildi. Bundan sonra her şey anlam kazanacak. Kazanabildiğince. Zargana'nın insan dışılığı o kadar çok tekrarlanıyor ki ister istemez, "Bu gencimiz hayvan çocuğu bir mahluk, tamam anladık," diyor okur. Metnin en büyük sıkıntısı bu; göze sokmak. Bir Ellis'e bakın; asla böyle bir şey bulamazsınız, karakterler ne kadar arıza olursa olsun.

Koma namlı gencimiz, Zargana'yla bir kerata kursunda göz göze geliyor. Sonra Zargana bunu takip ediyor, Koma lüks bir restoranda çalışan arkadaşı Zo'nun mekanına gidiyor. İçeride yemek yiyen zengin abiler var. Büllüğü çıkarıp cama işiyor bizimki. İşte zenginlere çarşı çeşitli nefretler. Falan. Zo bakıyor ki yine kovulacak, kovulduğu 20. restoran falan. Cama işeyenin arkadaşı olduğu anlaşılınca sağ eliyle makara sararmış gibi yapıyor, sol eliyle tuttuğu balığı kaldırıyor. Orta parmağını. İşte bunlar hep ecnebi filmleri, dizileri... Bir tane de ben söyleyeyim; kız çözmek veya erkek etkilemek için kullanırsınız: Sol elinizin parmaklarını açın, sağ elinizle tabanca yapın. Dört el ateş edin, parmakları yavaş yavaş indirin. Orta parmağınız havada kalsın. Tebrikler, bayan/bay etkilediniz.

Zo ve Koma sıkıntılı gençler. Mesela Zo. Yaşı tutmadığı için gözetim evi mi ne, öyle bir yerlere girip çıkmış sorunlu bir kardeşimiz. Bir Çinlinin tecavüzüne uğramış. Koma, bu da dertli. Derdini hatırlamıyorum ama garanti ya kendisi, ya bir tanıdığı tecavüze uğramıştır. He, aklıma gelmişken, kurguda karşımıza çıkan çoğu karakter, hatta Günday'ın küçük bir hikâyecik yarattığı tipler bile, garanti tecavüze uğramış/uğrayacak. Garanti. Sonra yarısı intihar edecek, yarısı da kafayı yiyecek. Günday çok sert, söylediği her şeyi ekstrem bir hadiseye bağladığı için okur bir süre sonra yoruluyor, çünkü her şey penis ve vajina etrafında yürüyor. Her şey demek aşırı olur, on olaydan dokuzu. Hiçlik, yokluk anlatılırken bunların ötesine geçilebilseymiş ne güzel olurmuş. Olmamış.

Zargana takip etmiş bunları, yanaşıyor ve bir teklifi olduğunu söylüyor. Senaryoları var, oynamaları için bu ikisini tutuyor. İkisi de ayrı rollere bürünüyor, biri anarşik oluyor mesela. Diğeri de bir eşcinselin sevgilisi oluyor. Sonda rollerinden kopmadıklarını, mayışlarını da almadıklarını öğreniyoruz. Yani roller değişebilir, değişirken hayatımız da değişebilir. Hepimiz bir oyuncuyuz ve hayat da bir tiyataah lan vurmayın tamam sustum. Anti Klişe Timi geldi.

Çift zamanlı bir metin bu; diğer kurgusal zaman Zargana'nın çocukluğuna ait. 12 yaşındaki gencimiz tecavüze uğruyor, bir kızla karşılaşıyor ve beraber katakullilere giriyorlar. Sonra yakalanıyorlar, kız hapse giriyor. Romanın sonunda zamanlar birleşiyor; herkes rolünü oynarken Zargana hapisten çıkan kızı alıp başka bir memlekete doğru yelken açıyor. He, Zargana'nın bok gibi zengin olduğunu söyledim miydi? Ailesinde bir para var, yok böyle bir şey.

Özet geç diyenler için:

* Sırf anlatıcı sayesinde bile kapkara kesilen bir dünya. Baygınlık verici. Anlatıcının olaylara pek karışmadığı romanlar okuru da koşullamıyor haliyle, eğer bir oyun amacıyla karışma yoksa tabii. Bu güzel bir şey işte, özgür okur. Öbür türlü tecavüz tecavüz üstüne, öeeh.

* Şarkılar... Genelde şişkinlik yapan ayrıntılar bunlar. Gotik bir mekanda Sisters Of Mercy çalması belki bir şeyler çağrıştırabilir okura, belki. Lakin Death mi çalacağıdı mesela. Eklemlendiğini söylemek zor, bu konuda Hakan Bıçakcı'yla yarışıyor Günday. Evet, güzel müzik dinleyen adamlarsınız ama tohum serper gibi serpmeyin gözünüz sevem.

* Düşünceler falan. İlk kez bunlarla karşılayanı etkiler. Hiçlik, anarşi, kaos, insanlar. Gibi. Meeh.

* Hakan Günday bunun bir aşk romanı olduğunu söylemiş, 12 yaşındaki Zargana'yla Betty arasındaki aşkın romanı. Değil. Bunların aşkı öyle aman aman üstünde durulacak bir şey değil, zaten kurguda da durulmamış. Bence Koma'yla sevgilisinin aşkı sayesinde buna bir aşk romanı denebilir, o birkaç sayfada olayı iki çocuğun aşkıyla kıyaslanamayacak kadar güzel anlatmış Günday.

* Çift zaman var dedik ya, Zargana'nın çocukluğu bariz daha başarılı, bir noktaya kadar. Olabildiğince zorlama hadiseler olsa da okuru o dünyaya çekebilen bölümlerdi onlar, diğerine oranla. Haplanma bölümleri var, gayet başarılı. Çaresiz bir çocuk böyle anlatılır, helals.

* Devrik cümleler... Canımdan can gitti. İki satırlık mı, üç satırlık mı ney bir tanesi, "dafuq did I just read" tepkisine rahat gebe.

Eh, meraklısı için tatmin edici. Ben para vermediğime sevindim, blog yazarı bir arkadaşla kitapları takas edip aldım bunu ve iki Günday kitabını daha. He, diğer kitapları da merakla okuyacağım, çünkü ucundan Hikmet Temel Akarsu dışında bu işi deneyen... olmuştur, ben bilmiyorum, sonuçta Hakan Günday bize bir şey anlatmaya çalışıyor, beğenmesek de bizde pek görülmeyen bir şekilde anlatmaya çalışıyor, sırf bunun için dinlemeye çalışalım.

2 yorum:

  1. "Para vermediğime sevindim, blog yazarı arkadaştan aldım" ne biçim laf la? Para verip aldık diye napak, ölek mi? :)

    YanıtlaSil
  2. Dsfd yok yok ben tamamen kendi kısıtlı kaynaklarıma göre konuşuyorum. Buna yatırsaydım üzülürdüm anlamında. :B

    YanıtlaSil