6 Mart 2016 Pazar

Kazuo Ishiguro - Noktürnler: Müziğe ve Geceye Dair Öyküler

Esin, "Okuyun bu adamı," dediğinden beri, yedi aydır aklımda İşiguro ama kısmet. Tanizaki, Kobo, Akutagawa, Mişima, Oe derken az biraz bilgim oldu dünyanın o tarafları hakkında ama İşiguro başka bir dünya. İngiltere'de büyüyünce oranın havasından nasiplenmiş, daha da modern edebiyatın çıngarcılarından olmuş. Kitapları YKY'den çıkıyor, edinebilirsiniz.

İşiguro'nun öykülerinde müziği de bir karakter olarak değerlendirmek gerekiyor. Müzik diğerlerinin yolunu çiziyor. Daima ortada bir yerde. Üretiliyor, acısı çekiliyor, duygusu hiç kaybolmuyor. Aşkın, ayrılığın hemen yanında. Yılları birbirine bağlıyor, çoktan unutulmuş duyguları açığa çıkarıyor. Bir andaç, günlük veya. Silinmeye yüz tutan mekanları yeni baştan yaratıyor. Dönüştürüyor, karakterler bir öykü sonra erdiğinde başka bir yerde, başka bir duyguya sahip oluyorlar. Bir gülümseme, bir gözyaşı. Renklerin birbirine geçişi gibi bir dönüşüm, ağır ağır.

Aşk Şarkıcısı: Tony Gardner'ın Venedik'te, turistlerin arasında oturduğunu gören sokak gitaristi Janeck, çocukluk yıllarının plaklardan dinlediği sesinin yanına gider ve ünlü sanatçıyla tanışır. Janeck Doğu Bloku ülkelerinin birinden gelmektedir, kültürel perdenin dünyadan soyutladığı insanlardan biridir ama Gardner'ı çok iyi bilir, annesiyle birlikte en çok dinlediği sanatçıdır Gardner. Yaşlı adam bir anlamda anıların tekrar yaratılmasını sağlar ve Janeck'le durgun bir şekilde sohbet ettikten sonra isteğini dile getirir: Eşi Lindy Gardner'a yapacağı serenatta eşlik. Janeck büyük bir mutlulukla kabul eder, gondolla pencereye dayanırlar ve Tony şarkılarını söyler. Lindy ağlayarak içeri girer, Tony eşiyle boşanmak üzere olduklarını söyler. Janeck için anlaşılmaz bir şeydir bu; birbirini sevdikleri halde ayrılan insanlar. Tony, Hollywood'ta işlerin pek o şekilde yürümediğini söyler. Sevgi üne bağlıdır, ün kaybolduğunda sıra başka sevgilere gelmiş demektir. Janeck, annesinin durgun ve sıkıntılı yıllarını hatırlar. Müzik, Lindy ve Janeck'in annesini bir noktada birleştirir, Tony ve Janeck'i, sevgiyi ve ayrılığı, Doğu'yu ve Batı'yı.

Come Rain or Come Shine: Emily, Charlie ve Ray üniversiteden arkadaş. Ray ve Emily, eski Amerikan şarkılarını çok seviyorlar, tek dinledikleri bu şarkılar. Hayat yolları ayırıyor, Ray İspanya'ya gidip öğretmenlik yapıyor, diğer ikisi evleniyor falan. Senelik ziyaretinde Ray öğreniyor ki ikisinin arası pek iyi değil, ufukta ayrılık var. Charlie'nin yardım isteğini kabul ediyor ve Charlie bir iş için geçici olarak gittiğinde Emily'ye eşlik ediyor. Görünen o ki zaman arkadaşlıklarını yıpratmış, yanlış anlamalara yol açmış ve onları birer yabancıya dönüştürmüş. Kırgınlıklar yormuş, parçalanıp dökülmeye başlamışlar ama o eski şarkılar hâlâ var, o eski dostluk anıların arasında bir yerlerde. Müziğin sesini açıyorlar, eski günlerdeki gibi. Hiçbir şey yitirilmemiş gibi.

Malvern Hills: Yetenekli bir adam, İsviçre'de bir pansiyonda -pansiyon olmayabilir- çalışıyor, boş zamanlarında yeşil tepelere karşı gitar çalıyor. Bir çift adamı duyuyor, tanışıyorlar. Adamla kadın müzisyen, gezgin. Çocukları var. İstedikleri gibi yaşıyorlar, sürekli hareket halindeler. Yaşamlarını bir arada tutmaya, dağılmamaya çalışıyorlar ama zor, araları pek iyi değil. Yine bir kesişen yollar hikâyesi. Müzik bir araya getirdi, müzik ayırdı.

Noktürn: Magnum opus. Steve yetenekli bir saksafoncu ama işler yolunda gitmemiş, sevdiği Helen aşık olduğu adama gitmiş ve düşünmüşler, Steve'in yüz ameliyatının masraflarını karşılamaya karar vermişler. Bu ameliyatı Steve'in menajeri istiyor, o zaman piyasada bir şansı olabilirmiş. Steve önce kabul etmiyor, menajerinin baskısıyla bıçak altına yatıyor ve yan odadaki de kim, ilk hikâyedeki Lindy Gardner. Birlikte zaman geçiriyorlar, Steve pek sosyal bir varlık olmadığı için kadından uzak durmaya çalışıyor ama Lindy'nin çevresini kullanmak isteyen menajer tam tersini tavsiye ediyor.

Steve'in dönüşüm hikâyesi bir anlamda. Kaldıkları otelde bir ödül töreni düzenlenecek ve ödülde Steve'in tanıdığı, aslında ödülü hak etmeyen bir saksafoncu ödül alacak. Steve bunu Lindy'ye anlatıyor, Lindy ödülü çalıp Steve'e getiriyor derken maceralar. Adamımız oluruna bırakıyor her şeyi, Lindy'den yardım gelirse gelir, ameliyat işe yararsa yarar.

Çellistler: Çelloya çocukluğundan beri dokunmayan bir çello virtüözüyle diğer bir çello sanatçısı arasındaki ilişki. Biri öğreniyor, diğeri öğretiyor diyeceğim ama o da öğreniyor aslında. Müzik birinin ellerinde, birinin kafasında canlanıyor.

Yalnız karakterler, yetenekli ve yalnız. İki şeyi hatırlattı bu öyküler, biri Youth adlı şahane film. Anlatım biçimleri çok benzer ve güzel. Diğeri de şuradan bir sahne: House. 26:30'dan itibaren izleyin, iki dakikalık bir sahne. Büyük yetenek büyük yalnızlık demek, bu izleği öykülerin hepsinde buluyorsunuz.

İşiguro'ya başlamak için güzel mi bilmem, onun dışında şahane bir kitap.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder