12 Haziran 2016 Pazar

James Bernard Frost - Ufacık Bir Peygamber

"Son olarak ve en garibi de bu olacak, uzun yıllar önce bu kitabı yazmaya başlamış olan -sürekli yolunu şaşıran, şüpheye düşen, kendinden tiksinen, utanan ve yapmak istediklerinin peşinden gitmeyi reddeden o genç adama teşekkür etmek istiyorum. Sana bunu bir daha yapmayacağıma söz veriyorum." (s. 9)

Onca kahve olmadan metnin bitemeyeceği aşikar, kahvecilerden sıklıkla bahsedilmesi ve anlatıcının kahve dükkanında çalışmasıyla bu kutsal içeceğe hakkı veriliyor. Kupamı bu güzel gönüllü, aklı beş karış havada olan adama kaldırıyorum. Kaldırdım. Peygamberimizin on numara kahvesini de hatırlatıyorum, müritleri çeken önemli bir etken. İyi kahve olmadan iyi bir din olamaz.

"Hakikate giden tek yol küfürden geçer." Epigraf bu, küfürden kastın blasphemy denen nane olduğu bariz. Söylenenden farklı türlü düşünmek. Jesus Christ Superstar'ı hatırlıyorum, Yahuda'nın derdi insanlarını korumak mıydı neydi? İsa'nın çok ileri gittiğini söylüyordu, oysa İsa güzel ahlakı savunurken ne kadar da süper bir insandı. Mesih muhabbetlerine girmeye başlayınca bozdu, etrafındakiler için tehlike arz etmeye başladı ve çevresindeki çatlak sesler çoğaldı, en sonunda gammazlandı falan. Belki Yahuda'nın yolu yoldu, binlerce insanın hayatı Yahuda sayesinde kurtuldu. Adam hain olarak anılma pahasına doğru bildiği şeyi yaptı. Bu bir fikir, öbür tarafta adamın cukkaladığı para var. Dünyanın en meşhur hainidir, Romalılara avuç açarken tarihin en büyük satışını gerçekleştirmiştir. Bu da bir fikir. O güzel şarkıyı dinleyelim, filmi bilmeyenler de merak edip izler belki.


İsa'nın sözlerinin çarpıtılması, kalınından mitik perdenin gerçekleri örtmesi, hepsi söylendi, filmlerde ve kitaplarda. Bu metinin özünü oluşturan mevzu temelde budur. Cüce peygamber Booker, şanına yaraşacak bir dönüşüm geçirir ve yolculuğu esnasında aydınlanır, kahramanın sonsuz yolculuğunda bir peygambere dönüşür ve kilisesini kurarak Dağdaki Vaaz'ın bir benzerini süt kasalarının üzerine çıkarak verir. Ne vaaz!

İlk bölümde Booker'ın sonu anlatılır, Irak'taki savaşı bitirmek için Ortadoğu'ya gider ve kafası kesilerek öldürülür. "Cüce'yi öldürün!" Bazen insanın makinelere benzemesini çok isterim, Asimov'un kanunları On Emir olarak insanlara yüklenebilirdi. O noktada da makineleri yönetmeye çalışan bir güç ortaya çıkar mutlaka, seyreyle cümbüşü. İktidar hırsı güzel olan her şeyi bozuyor. Neyse, devam eden bölümlerde Bartholomew Flynn nam anlatıcının ilk mürit olma hikâyesini okuruz. Flynn, üniversitede İngiliz Edebiyatı -karakterlerden birine göre kahve bölümü- okur ve mezun olduktan sonra ne yapacağını bilemeyerek kahvecide çalışmaya başlar. Her yere bisikletiyle gider, iki tekerin özgürleştirici etkisi Booker'la tanışmasını sağlar. Bisikleti garip bir kilisenin önünde bozulunca yardım istemek üzere içeri girer ve Booker oradadır; geleceğin dev adamı. Duvarlardaki yazılar dikkat çekicidir, Bush'un ne kadar tırt bir adam olduğuna dair bir şeyler karalanmıştır mesela, buna benzer mevzular her yerdedir.

Booker, Darwin'den girip İsa'dan çıkar ve aslında din için yapılan işlerin ne kadar dinden uzak, daha doğrusu dini oluşturan temel fikirlerden ayrık olduğunu anlatır, temelde. "Hristiyanların büyük çoğunluğunun aslında hiç mi hiç Hristiyan olmadığı gerçeğinden bahsediyorum. Yani, İsa kapitalist miydi? Tanrım hayır! Tarih sayfalarında daha büyük beleşçi yoktur." (s. 34) Hangi kitap olduğunu hatırlamıyorum, birinde önce yoksulluğu yücelten, sonra zenginliği göklerde bir yere çıkartan Hristiyanlık yorumundan bahsedilir, metnin son halinden itibaren aslında insanın değiştiği, metnin aynı kaldığı söylenir. "Kitabına uydurmak" deyimi herhalde daha yerinde kullanılamaz. "Tek ihtiyacın olan sağduyudur," der Booker, neyin gerçek neyin saçmalık olduğunu anlamak için kutsal kitapları okumuş olmak, hayatı gerçeği bulmak uğruna harcamak gerekmez.

"Fikir Booker'ı bir fanzine dönüştürmekti: Yazıp çizilecek, kesip yapıştırılacak, zımbalanacak ve sayfaları sıraya sokulacak bir fanzine ama en önemlisi bir fanzine." (s. 40)

İlk Vaaz bittikten sonra Flynn bisikletini Mekke'ye -kafenin adı, haha!" sürer. Ta taa, bu metnin özü fanzindir, kolajdır. Anlatım tekniği yeni değil, bizde de Ahmet Sipahioğlu'nun bu türde çok başarılı metinleri vardır mesela ama kutsal bir kitabın yazılışında kolaj gerçekten ilginç bir tercih ve cuk oturuyor. Görsel zenginlik harflerin taşıdığından çok daha fazla anlam taşıyor, sağduyu ve sezgi sayesinde anlayabilirsiniz. Anlayamazsanız yeterli miktarda kahve içmemişsiniz demektir, adamakıllı için şunu.

Flynn fanzini çıkartır ve önce küçük çapta, sonra hayal bile edemeyeceği ölçüde meşhur olur, tabii çok naif bir kardeşimiz olduğu için kandırılır, eseri elinden alınır, sevdiği kız Booker'la sevişir, bilmem ne. İşin bu boyutu, 22 yaşında bir gencin yaptığı muhteşem hataları içerir ve oldukça keyiflidir. Bir yerde David Bowie'nin tarz değiştirip hâlâ güzel müzik yapabilmesinden bahseder ki kitabı okumadan birkaç gün önce konserine gittiğim Steven Wilson birebir aynı şeyleri söylemişti, dünya çok küçük. Aklın yolu bir? Sendromlardan bahsedilir, 30 yaş olsun, 27 yaş olsun, çeşit çeşit. Flynn komradımız kendini şöyle anlatıyor: "Eğer birisi yirmi ikinci yaş hakkında şarkılar söylemiş olsaydı bu Nick Drake, Kurt Cobain ya da Elliott Smith gibi depresif ve nihayetinde intihara meyilli bir tip olurdu." (s. 41) Bizde üniversitenin aşağı yukarı bu yaşta bittiği malum, sıkıntının farkında mısınız? Belki o yaşı çoktan geçtiniz ve hataları ipe bir bir dizdiniz, ziyade olsun. En azından bisiklet çetesinden dayak yemediniz, dansöz kıyafeti giymediniz, sevdiğiniz kız başkasıyla yatmadı. Umarım. Flynn için hayat beş kat daha zor.

Fanzinle birlikte Daha Yeni Ahit elden ele yayılır, müritlerin sayısı artar ve Oregon çapında gerçekleşen bombasyon işler bütün ülkeye yayılır. Çeşit çeşit olay.

Ezber bozan bir metin, ufuk açmak için okunur. Yazar Palahniuk'a teşekkür etmiş, adamın eli bir noktadan bu metne de değmiş, onun için de okunur.

Şimdi ikincisini beklediğimiz süper filmden bir sahneyle bitiriyorum, linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.

İsa kimdir, nerelerde bulunur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder