28 Haziran 2016 Salı

Ursula K. Le Guin - Sürgün Gezegeni

Le Guin'in sosyal meseleler yaratıp insan-insan ve insan-toplum ilişkilerine çomak soktuğu bir başka kitabı. Giriş bölümünde kitap hakkında açıklamalar yapan Le Guin, karakterlerini cinsiyet gibi özelliklerin ön kabul yaratacak etkisinden muaf tutarak oluşturduğunu anlatıyor. Le Guin'in ideolojik eylemlerin hedeflediği değişimlerde insanı diğerlerinden farklılaştıran özelliklerinin önemsiz olduğunu belirtmesi aslında ayrımcılığa karşı güzel bir tutum, bu yüzden Le Guin her ideolojinin yanlış yorumlar yaratabileceğini ve dolayısıyla bu yorumların eleştirilebilir olduğunu belirtiyor. İnsan salt insandır, değişim her insan içindir ve geri kalan her şey ideolojiyi özünden saptırabilir. Sapmasın, iyi olan neyse onun peşinden gitsin. Evet. "Bir ideoloji ancak ve ancak düşünce ve hislerin berraklığını ve dürüstlüğünü yoğunlaştırmak için kullanıldığında değerlidir." (s. 11)

Kitap, Hainish Cycle'ın bölümlerinden biri. Diğer kitapları bilmediğimden toplu bir yorum yapamayacağım, bodoslamadan anlatayım. Sürgünlerin gezegeninde -Gamma Draconis Sistemi'nde Werel nam- Alterralılar ve Tevarlılar yaşıyor, yani gezegenin bilinen tarafında durum bu. Bilinmeyen taraflardan Gaallar güneye göçmeye başladığı zaman Alterralı Jakob Agat, Tevarlı Wold'un yanına gider ve beraber savaşmazlarsa yok olacaklarından bahseder. Temelinde farklılıklara rağmen bir araya gelme hikâyesi ama manası çok derin. Saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkar. Şunu vereyim de sağlam başlayalım: "Tanışmalarını, birliktelik kurmalarını sağlayan, onları özgürleştiren şey, aralarındaki o fark, yabancılıktı sanki." (s. 97) Mülksüzler'de aslında o kadar ilerici olmayan gelişmiş bir uygarlıkla muhafazakâr görünüp ilerlemeye yatkın bir uygarlığın ilişkileri anlatılıyordu, burada mevzu iki klan arasında, daha küçük bir dünyada işleniyor.

Alterralılar başka bir sistemden uzun zaman önce gelmiş bir ırk, büyük savaştan önce görev için geldikleri gezegende savaşın patlak vermesiyle zorunlu olarak kalıyorlar ve ırkdaşlarıyla iletişimleri kesiliyor. Savaşın sürüp sürmediğini bilmiyorlar, 23 nesil boyunca yabancı, soğuk bir gezegende yaşamaya çalışıyorlar ve doğanın kendilerini yavaş yavaş reddetmesiyle üreme yetenekleri dumura uğruyor. Bu dumur olayı birçok özellikleri için geçerli, bir de Kültürel Ambargo var, evrensel bir kanun. Yerlilerin teknolojisinden öte bir teknolojiyi kullanmaları yasak. Zihin okuma yetenekleri var ama kullanmaları yasak. Bu yeteneği çağlar önce Rokanan adlı birinden, başka bir gezegende öğrenmişler. Rocannon'un Dünyası'nı okumak şart oldu böylece. Neyse, silah kullanamıyorlar, kolaylıkla üreyemiyorlar, kapalı bir toplum haline geliyor Alterralılar, hatta Seiko adlı Alterralı, Rolery'ye, "Ulan kaç asır oldu, bir tekerlek kullanmayı bile öğrenemediniz kerkenezler!" diye çıkışıyor falan. Sonuçta gezegenin yerlileri olan Tevarlılar, bu arkadaşları dışlıyor ve "yaban" diyorlar onlara. Karaosmanoğlu'nun şu kitabı okuyup yorumlamasını çok isterdim, o kadar çok ortak noktası var ki iki kitabın... Bir dış tehlikenin belirmesiyle birleşmeye çalışan iki yabancı tür, aralarındaki gerilim, bilmem ne.

Rolery, öyle durmasa da romanın kilit karakteri sanıyorum. Wold'un torunlarından biri. Tevarlılarda poligamik bir düzen var, Wold'un birçok kadınından birçok torunu olmuş. Zamanında iki toplum kız alıp vermiş, bir akrabalık da var. Anlatının başında Rolery'nin okyanusu görmek isteyip Alterra topraklarına girmesi, kadının özgür iradesi için en güzel örnektir. Yasakların anlamını yitirmesiyle birlikte özgürlüğünü yaşamak isteyen Rolery, Jakob'ın zihnini okumasıyla birlikte bir diğer yasağı da çiğner. İki tür arasında zihin okuma yasaktır, Jakob Rolery'yi Alterralı sandığını söyleyip yanlışlıkla zihnini okuduğunu belirtir ama önemli olan zamanla birlikte kuralların ve dahi alışkanlıkların değişebilmesidir. Bu ikisi birbirine tutulduktan sonra gizli gizli buluşurlar, koklaşırlar, hatta savaşın başlarında Rolery'nin Jakob'la sevgili olduğunu duyan Tevarlılar, birlikmiş, ittifakmış falan dinlemeden Jakob'ı sille tokat döverler, hacamat ederler. Sağduyulu Tevarlılar, sığır olanlara ne kadar da güzel bir halt yediklerini söyleyip adamları tebrik ederler. İç çatışmalardan ötürü sürgüne yollananlar da olur, haklı olduğu halde usullere uygun davranmayanlar kentten şutlanır. Kokuşmuş kanunların güncellenmesi şart. Kohlberg'in ahlak aşamalarında kanun ve düzene ölümüne biat eden insanlar için ayrı bir kademe mevcut, adamın dediğine göre bu aşamadakiler için kanunlar insanlardan üstündür ve kanun yapıcılar bilmeyecek de biz mi bileceğiz? Argumentum ab auctoritate denen bir nane vardır, otorite söylediyse doğrudur hesabı. Lakin ki öyle değildir, otoriteler de cozutabilir. O zaman çok basit bir şey devreye girer: mantık. Empatiyi de araya sıkıştırın. Mis gibi bir kanun yapıcı oldunuz, tebrikler.

Gaallar şehri bastı, kış geldi ve savaş başladı, kelleler koltukta şehir savunmasına geçildi ve Jakob'ın arkadaşları, şehrin konseyini oluşturan kişiler bir bir ölmeye başladı. Kitap, ana meseleleri üzerinden pek çok hadiseyi inceliyor, zamandan tutun da iktidara kadar. Arka kapakta da mevzuyla alakalı bir alıntı mevcut. Jakob lider değildir, en azından kendini öyle görmez ama etrafındakiler onu öyle görür ve söylediklerini yerine getirirler. Gücün kaynağı birey olsa da yönetmek istemeyen biri için o rol etrafındakiler tarafından biçilmişse yapacak pek de bir şey yok. Doğal bir liderlik bu, insanın en derin meyillerinden biri; birinin ne yapılması gerektiğini söylemesine ihtiyaç duymak. Rahatlatır, sorumluluktan kurtarır. Sadece emirleri uygularsınız, suç işlerseniz bu rezil savunmayla bir şeyleri değiştirebileceğinizi düşünürsünüz ama kafaya şaplak yemeyi çoktan kabul etmişsinizdir. İşin iki farklı boyutu.

Zaman mefhumu var, kendi emperyalist düzenlerinde Tevarlılar için zaman, bir tık gelecekle geçmişi aydınlatan bir lamba gibi. Uzun vadeli plan kurma yetileri yok, geçmişin dehlizlerine dalıp geleceği yorumlayabilme güçleri yok. Zamanı ölçülere ayırma yetenekleri de bu şekilde gelişmiş, uzunca bir süreyi dört mevsime sığdırabilmeleri bu yeteneksizliklerinden kaynaklanıyor. Öbür tarafta da kadınlar Jakob'ı kıskanıyor çünkü seçilen kadın bir insan, Alterralı değil.

Böyle çok çeşitli çatışmaların yer aldığı, kafa açıcı bir kitap. Hoş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder