20 Haziran 2016 Pazartesi

Patrick deWitt - Sisters Kardeşler

Olay 1851'de geçiyor, Oregon ve Kaliforniya arasında bir yerlerde. Charlie ve Eli Sisters, Commoder'un emrinde kiralık katil olarak çalışan iki kardeştir, burun farkıyla Charlie daha büyüktür ve patronunun tavsiyesiyle kardeşine patron gibi davranmaya başlar. Eli duyarlı bir çocuktur ve sonradan anlaşılacağı üzere merhametli bir babadır. Hak etmeyenlere karşı merhametsizdir, orası ayrı.

Ellerinde yeni bir iş var, Warm adlı ayyaşı vuracaklar ve adamın yerini bulmak için öncelikle Commodore'un adamı Morris'i bulacaklar. Morris'i keşif ekibi gibi düşünebiliriz ki gerçekten de bir şeyleri keşfedip patronunu satması ironik değildir.

Yola koyulurlar, Eli'ın atı önceki ata göre rezil bir haldedir ama adam hayvanı sever, daha iyi bir at bulduğu zaman bile o atı satar ve yola Tub'la devam eder. Abiyle çekişmeleri yol boyunca devam eder, büyük kardeş paragözdür, ayyaştır ve muhteşem bir katildir. Bunun sebebi babasını öldürmesi olabilir, zira annelerini döven babasına daha fazla sabredemez. Eli empati timsalidir, müthiş bir sezgiye ve duyarlılığa sahiptir, öldürdüğü adamların bile acısını hisseder diyebiliriz. Böyle iki ucube kardeşin başından geçenler tam bir Tarantino filmi kıvamında. Eğlenceli, dehşet verici, çok renkli. 1850'lerin Western ortamında yaşam kaosta bir yer edinebilmeye bakıyor; herkesin kafaya göre silah çekip birbirini vurabildiği bir dünyada güçlü olan ayakta kalıyor ve Sisters Brothers oldukça güçlü.

Kaotik bir dünya dedik, kara büyüden düellolara, Altına Hücum dalgasından gangsterlere tam bir curcuna. Yolculuğun başında ağlayan bir adama rastlarlar, adam kendine doğrultulan silahlardan zerre etkilenmez ve birilerinin terk edip gittiğini haykırarak uzaklaşır. Bu adam iki kez daha karşılarına çıkacaktır, sonuncusu o kadar uygunsuz bir yerde gerçekleşir ki Eli yerden bir taş alıp adama fırlatır ve, "Git lan buradan!" diye bağırır. Belalı bir gezegenin çevresinde dolaşan bir uydu gibidir adam, gerçi dünya da küçüktür. Yol boyunca sıralanmış kasabalardan başka gidilebilecek bir yer yoktur, yolda kızılderili saldırısına uğramazsanız.

Şanssızlık da var biraz, Eli'yı örümcek ısırır ve zehir etkisini anında gösterir, bir kadının kulübesine sığınırlar. Kadın cadıyı andırır ve bizimkileri korkutur, sabah olduğunda kapıya astığı muskadan başka bir iz yoktur kendisinden. Eli muskanın altından geçer ve lanetlendiğini düşünür ama sonradan karşılaşacağı bir kız, adamın aslında korunduğunu söyler ve başka hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolur. Bir kez daha göründüğünde yine farklı bir şey söylemez. Böyle garip tesadüfler, ilginç karşılaşmalar kitapta gırla, küçük bir dünya olduğunu söylemiştim.

Yola devam, bu kez Eli'ın kafası şişiyor. Dişleri korkunç bir durumda, yol üstünde rastladıkları doktor-veteriner kırması bir adamın garip tedavisi işe yaraması kafa balon gibi gezecek. Adamdan iki şey kaparlar; diş fırçası ve anestezik maddeler. İkisi de zamanına göre büyük yeniliktir, nane aromalı toz nefesi açar ve Eli'ın vazgeçilmezi olur. Kişisel bakımlarına dikkat eden kovboylar bunlar. Uyuşturuculara el koymak için doktoru darp ederler ve yola koyulurlar. Aralarda yine Tarantinovari diyaloglar bolca vardır, absürtlükten gına gelmeyecek ölçüde başarıyla serpilmiştir.

Morris'i bulurlar, daha doğrusu günlüğünü bulurlar. Günlükte Warm'un Morris'i deşifre ettiği anlatılır. Warm, zamanın deli mucitlerinden biridir ve nehirlerde dibe gömülü altın tozlarını yüzeye çıkartacak bir formül keşfetmiştir. Commodore bu formülü ister, Warm kaçar ve peşine düşen kiralık katillerden kurtulmaya çalışır. O esnada bir aydınlanma anı yaşanır, Morris patronundan kurtulmak ister ve Warm'la iyi bir ikili olup çalışmaya başlarlar. Aynı fikir Eli'ın da aklına gelmiştir, Charlie'yi ikna eder ve diğer ikisine katılırlar. Altın çıkarma işlemi sırasında iki kafadar ölür, Charlie elini kaybeder ve aklı başına gelir, cins bir insandan munis bir kardeşe dönüşür. Memlekete dönerler, Eli Commodore'u öldürür ve bir dükkan açar. Bitti.

Avi Pardo çevirmiş, ben kötü bir kitap çevirdiğini hatırlamıyorum. Domingo basmış, kötü bir kitap bastıklarını bilmiyorum. Mevzu zaten oldukça ilginç; Eli'ın filozof bir yanı var ve bütün bu kafa parçalamanın, bağırsak deşmenin ortasında Pascal gibi sözler söyleyebiliyor, bir fahişeye aşık olup bütün parasını kaybedebiliyor. Charlie tam tersi, maço. İkisinin uyumsuzluğu acayip bir serüveni garantilemiş oluyor. Bunun dışında soydukları adamlar, köşeye sıkıştıklarında kurtulma taktikleri gibi pek çok ayrıntı muhteşem bir arka plan yaratıyor, anlatıyı tek boyutlu olmaktan, klasik bir maceradan kurtarıyor.

On numara beş yıldız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder