18 Eylül 2016 Pazar

William Poundstone - Taş Kağıt Makas


Öngörülebilirseniz Sabretooth abinizden sopayı yersiniz, bahisleri arka arkaya kaybedebilirsiniz, taş kağıt makas oynarken hacamat olursunuz, borsada dalgaya kapılıp beş parasız kalırsınız, neler neler. Bu kitap kadere madik attırmaz belki ama diğer bahisçilere karşı bir adım önde olmanızı sağlar.

Bilinebilecek Kadarını Bilme Sanatı alt başlıklı kitapta sadece şansa güvenilmemesi gerektiğinden, mevzuyu her yönüyle anlayarak ona göre strateji kurmanın öneminden bahsediyor. Bu stratejileri sihirbazlardan tutun borsa simsarlarına kadar çoğu insan uyguluyor ve görülüyor ki piyasadaki çoğu vurgunun çıkış yeri psikolojik manipülasyon, kısacası basit oyunlar. Çocukken oynadığımız oyunların küresel çapta nasıl kullanıldığını örnekleriyle görüyoruz.

Rassallık mevzusunun ne olduğuna dair çok akıllı adamların yaptıkları deneylerle açılıyor mevzu. Caltech, MIT gibi yerlerde çalışan bilim insanları, 1950'li yıllarda sadece artı ve eksi butonundan ibaret bir elektronik zımbırtı tasarlıyorlar. Bu alet, oyuncu tercihi yapılmadan önce tahmin etmeye çalışıyor ve yüzdeye vurulduğunda her seferinde kazanıyor. Olayı şu; tercihlerde belli bir örüntü bulmaya çalışıyor ve bulduğunda bunun üzerinden yürüyor. Bulamazsa hepimizin yaptığı şeye dönüyor ve rassal tahminlerde bulunuyor. Bu aleti yenmek için alet gibi düşünmek lazım, dolayısıyla sadece mucitleri kazanabiliyor.

İşin mistisizm boyutu Zen ve I Ching'ten doğuyor. Her şeyin içindeki güç dile gelmese de hissedilebilir ve kendini çeşitli alet edevatla gösterebilir. Burada rassallığın aynası durumundaki zarlar, bozuk paralar önem kazanıyor. Rassallıkla alakalı John Cage'in deneysel işleri meşhur, I Ching'le ortaya çıkardığı işler var. Bu onlardan değil, yine de rassallık hakkında bir fikir verebilir:


Cage'in hareketlerinde bir örüntü ortaya çıkarabilirseniz bahislerin efendisisiniz demektir. Rassallığa boyun eğenlerin denemeleri de çok hoştur, örüntü üzerinden tekrarlarla yaratılan müziğin güzelliği insanı olduğu yere çakar. Uzun şarkılardır bunlar, bir tanesi şu:


Örüntüsüz bir seri oluşturmakla alakalı, işin babası olan J. J. Coupling'in söylediği: "Bir yöne ağırlığı olmayan ya da birbiriyle bağlantısı olmayan bir sayı dizisi meydana getirmek insan gücünün ötesindedir." (s. 5) Bu, borsadan çocuk oyunlarına geniş bir yelpazeyi içeren büyük bir olay. Rastgeleliğimizde bizi ele veren takıntılarımız, kültürel izlerimiz var ve bunlardan kurtulmak için makine gibi düşünmek gerekiyor, insanın kendinden kurtulması gerekiyor bir anlamda. Poe'nun çalınan mektupla alakalı öyküsünü hatırlayın; cevap olabildiğince ortadadır ama en gizli köşelerde aranır. Bir tane de benden: 2001, 2002 civarlarında ben ortaokul çocuğuyken abim modemi saklardı, aileyi iflasa sürükleyecek faturalardan bıkmıştı artık. Adamın kafasının nasıl çalıştığını bildiğim için en olmayacak yerlere bakardım, kafayı çalıştırmam ve abim gibi düşünmem gerekirdi. Her neyse, bulurdum çok vakit geçmeden. Oysa o kadar uğraşmasa, mesela üstünü bir gazeteyle örtse veya apartmana saklasa bulmamın imkanı yok. İnsanların nasıl düşüneceğini bilirsek ne düşündüklerini de bilebiliriz, kitabın özeti bu. Laplace'ın olasılıklar ve evrenle ilgili fikirleri birey bazında hayata geçiyor. Trajik örnekler var; ABD'de bir adamın bilgisayarında kondom reklamları belirir, adam firmaya telefon eder, "Bu ne saçmalık kardeşim, siz takın kondom," der. Sonradan kızının hamile olduğu ortaya çıkar falan, meğer kız hamilelikle alakalı mevzulara bakmış falan. Günümüzün reklam stratejisi. Kitabın son bölümleri bu olaya ayrılmış, size özel indirimler, uygulamalar, neye para harcayacağınız önceden kestirilebiliyor. Daha da korkuncu tüketime yönlendirilmeniz. İhtiyaçlarınız yaratılıyor. Nasıl bir hayat yaşamanız gerektiği sanal zeka tarafından belirleniyor. Tatilleriniz, arabanız, çocuğunuzun gideceği okul, tercih hakkınız kısıtlanıyor. Her yönden kuşatma altındasınız.

Taş Kağıt Makas için kısayol: Taş erkekliği simgeler, erkeklerin çoğu taşla başlar. Kadınlar makasçıymış ama oyuncular genelde erkek olduğu için stratejinizi bu yönde geliştirmeniz gerekiyor. Buradan rassal dizilere ulaşıyoruz, üç seçenekli bir oyun yerine sıfırdan dokuza kadar olan rakamlarla bir rassal dizi üretmeniz istenirse muhtemelen öngörülebilir bir seri ortaya koyacaksınız. İlk ve son sayıların kullanımı oldukça az, diğer sayılar da çift ve tek sayılara yaklaşımınız gibi pek çok etkene bağlı olarak belirli bir örüntü oluşturacaktır. Kısa serilerde bunun ortaya çıkması zor, yüz rakam yazdığınızda kişiliğinizin bir parçasını ortaya çıkarmış oluyorsunuz.

İlk ve son rakamlar pek kullanılmıyor, tekrar da pek size göre olmadığı için rakamları arka arkaya yazmayacaksınız. Mesleğiniz sayılarla ilgiliyse ve sizden uydurma veriler isteniyorsa yandınız, zira uydurma verileri gerçek verilerden ayıran bir formül var, her türlü hesap kitap işlerinde kullanılabiliyor. Rakamların kullanılma sıklığı üzerinden iş gören bir şey bu, oynadığınız veriler şak diye ortaya çıkarılabiliyor. Bizimki gibi tırışkadan memleketlerde istediğiniz gibi vergi kaçırabiliyorsunuz ama başka ülkelerde iş ciddiye alınıyor, şak diye ışıklar altında bulabilirsiniz kendinizi.

Çoktan seçmeli testler, sıcak el fenomeni, piyango, teniste servis yönü seçimi gibi mevzular etraflıca incelenmiş. Kısaca şunu diyor Poundstone, öngörülebilirliğinizi azaltmak için başka bir nesneden yardım alın, aklınızı kullanmayın. Saate bakın, saniye çift rakamsa sağa, tek rakamsa sola vurun. Penaltıcılar, işinize yarar bu.

Determinizm soslu güzel bir kitap, alınır.


Sezin'imle canımız üç gündür çok sıkkın. Tarık Akan'ı çok seviyoruz, canımız çok yanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder