1 Aralık 2017 Cuma

Finy Petra - Kuş Kadın

Sezin'e işi gücü bırakıp bu kitabı okumasını önerdim. Kuş Kadın'ı kendisine benzettiğimi söyledim, işin garibi ben de Sezin'e kuş derim. Okumaya başladı. "Ben değilim ki ya bu, niye bana benzettin?" dedi. Bazı yönlerden o olduğunu söyledim. Hangi yönlerden olduğunu sordu, kendisinin anlamasını istediğim için hiçbir şey söylemedim. Yanlış bir tahminde bulundu, yanıldığını da söylemedim. Aslında pek bir şey söylemedim, sadece kitabı okuması gerektiğini söyledim. Okudu. Bazı yönlerden benzeştiklerini söyledi. Bizi o bazılar ne yaptı, pek düşünmeden başka bir kitaba geçmiştim. Ben de pek düşünmedim, Sezin o kadının nesine benziyordu? Kuşlukları benziyordu. Bu kadar, bunun hakkında da pek bir şey söylemeyeceğim. Sözcüklerin arasındaki boşluklar ağır.

Kuş Kadın'ın babasının torununa söylediği: "Erkekler hep annenin peşine düşer ama bir tanesi bile yanında kalmazdı. Kalamazlardı ki. Ben bile ona sadece babası olduğum için katlanabiliyordum. (...) Yani onunla olmak yalnızlıktan beter, o yüzden erkekler de terk edip gittiler hep." (s. 75) Kuşluktan kurtluğa geçişi hep bir adımlık iştir, kurtlarla koşar. Kuş gözlemcisidir. Büyülü bir cana sahip kargası tarafından korunup kollanır. Spinoza'nın kavramına karşılık gelmeyecek belki ama farklı bir çağrışım yaratmak istiyorum; doğalanan doğadır, doğanın içinde kendi habitatını oluşturur ve içiyle dışı ayırt edilemez hale gelinceye dek yaşar. Anlıktır, kıvılcım gibi kaybolup başka bir yerde parlayabilir. Doğurmaya ruhen müsaittir ama doğanın şefkatini ve umursamazlığını taşıdığı için çocuğunu öldüresiye sevebilir, kuş peşinde koşarken bebek arabasını yol ortasında bırakıp çocuğun büyük bir tehlike geçirmesine yol açabilir. Daha nasıl, neyle anlatılır Kuş Kadın, biricik, kendinde bir hayattır o.

"Macarlardan kötü anlatı çıkmaz" kanununu kuvvetlendiren bir metin bu. Kişisel kanunlarımla meşhurumdur. Mesela baklava yerken ayran içmem. Üç numaralı kanun, domatesi katanayla kesmem. Kesemem. Harakiri kursuna gittim, o günden beri katanaya dokunamıyorum, elim içinden geçip gidiyor.

Kuş intihar etti. Çok oldu, yirmi yıl. Daha önceden teşebbüsleri vardı ama sonuncusu başarılıydı. Kızı Lea büyüdü ve annesine dair anılarını toparlamaya çalışıyor. Kendiyle yetinmeyerek annesinin kayınvalidesine, babasına, amcasına, dedesine ve yıllar boyunca Kuş'un etrafında kim olmuşsa onların yanına gidecek, Kuş'a dair anlatılanlardan bir anne miti oluşturacak. Kabuk, içini doldurmak ister. Bu sırada ortaya çıkan aile sırları, II. Dünya Savaşı'nın dehşet dolu yılları, kişilerin sanıldıkları kişiler olmamaları, bir sürü eski bilinmeyen. Kabuk, içini doldurmak ister, sürprizlerle. Lea geçmişi deştiği kadar güncelini de anlatır, mesela kötü giden bir ilişkisi vardır çünkü adam sığırdır biraz. Sığır olması da önemli değil, Lea adamı sevmiyor. Eh, sevilmediğin yeri istersen cennet yapmaya çalış, toprak çoraktır. Sonrasında annesinin eski eşi Leo'yla bir şeyler oluyor ama bunu anlatmıyorum.

Üst başlıklar ve alt başlıklar vardır. Üst başlıklar kişilerden, alt başlıklar kuş türlerinden, hayvanlardan ve çok çeşitli varlıkların isimlerinden oluşur. İsimler anılara denk gelir. Kuş isimleri annenin kuşlarla olan münasebetinin ucudur, garipliklerine dokunur. Garip biridir Kuş, bunu herkes kabul etmiştir ve garip olmadığını bilmeyenler de en kısa sürede öğrenir. Öğrenenlerin her birinden ikişer anı alsam yeter sanırım, arada da ailenin sırlarını falan söylerim, kitabı okumaya niyetlenenler de spoiler verdim diye beni vururlar. Zahmet etmesinler, kurşunlar içimden geçip gider. Katana, domates. Hatırladınız?

Yok yok, o kadar da spoiler vermem ama bu kitabı gerçekten okumanız lazım. Kuş Kadın size hiç benzemiyor. Sezin'e benziyor. Sezin'i tanımak ister miydiniz? Eşim olur. Kuş'a da benzer. İyisi mi kitabı okuyun. Sezin katana sevmez, domatese bayılır. Hayır, hayalet değil. Evet, uçup gidecek.

Lea anlatıyor, Karınca Aslanı. Kobo'nun kumlu ve kadınlı kitabından biliyoruz, tuzak kurar ve çemberden kaçamayanları yer. Anne de böyledir, kızı ondan bir türlü kurtulamayacak gibidir. Sepetten düşmek üzere olan civcivleri kurtarayım derken kızının arılar tarafından sokulmasına sebep olur ve avutucu bir şeyler söylemek ister. Doğa her şeyi iyileştirecektir. Bu. Kıza karşı duyulan sevgiyle doğa sevgisi karışmış mıdır?

Marangoz Arılar: Anneyi arı sokar, Böbebú -ailenin büyü ve çekip çevirme işlerinden sorumlu yaşlısı ve çok daha fazlası ama hayır, spoiler yok- Kuş'un boğazında bir delik açarak hayatını kurtarır. Kuş, bu kez ölmeye çalışmadığını söyler, acı acı güler. Lea için büyük yıkım, Kuş'un uçup gideceğinin farkına vardığı an yapacak bir şeyinin olmadığını da anlar. Yaşam boyu çaresizlik.

Kuş'un ne iş yaptığını söyleyim arada, kendisi kuş halkalar. Şehre gidip biyoloji okumuştur, okurken bir müddet akıl hastanesinde yatar çünkü doğadan ayrılıp şehir hayatına ayak uyduramaz. Sonradan Leo'nun yardımıyla uydurur, evlenirler ve kadın ortadan kaybolur. Bir yıl sonra ortaya çıktığında Leo'dan boşanıp Lea'nın babası olan adamla evlenir. Falan filan.

Oyunlar da var tabii, onları söylemeden olmaz. Çocuk aklı ve yazar aklı sıkı çalışır, ateş böceği yutan babanın midesinin ne zaman aydınlanacağını bekleyen Lea kadar tatlı bir çocuk olamaz. Bir de karga var demiştim, sırası gelecek. Başka oyunlar da var, çok yaratıcı.

Yeter, Kuş'un altından kalkamayacağım, herkesten iki anı yok. Bu kadar. Kitabı okumanız gerektiğini söylemiş miydim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder