25 Aralık 2017 Pazartesi

Wilhelm Genazino - Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk

Baturay iki yıldır söylüyordu bunu. Söyler, darmadağın edecek kitaplar ondan sorulur. Pınar'a söyledim, alıp okudu. Okur, beni edebiyatçıbaşısı ilan etmişti. Ödünç aldım. Alırım, hayatta nadiren böyle şeyler olur. Her şey birbirinin ucundan tutar. Birileri birilerine ilişir. Dokunun, derim. Birbirinize yol açın.

Gerhard Warlich için felsefe doktorası kuşların uçumu kadar mutluluk sağlamaz. Dünya masalarının başında oturan adamlar tarafından çeşitli kalıplara sokulmuştur. Sayısız kalıp. Varlık, bilgi, doğası olan her şey sayfalarda hapistir, doğa da. Felsefenin mutluluğu arayıştadır diye düşünüyorum, arayanlar bulduklarını düşünmezler, içinden geçtikleri yaşamın tadını bilirler. Tat curcunası. Bitimsiz. Biteceğini, bittiğini düşünenler ya kendilerini çok aşağı gören zavallılardır ve yeni bir şey söyleyemeyeceklerini düşünürler ya da başkalarının göreceli kesinliğine bel bağlamış kibirlilerdir diye düşündüm, Ekin karşımda, bir şeyle uğraşıyor, sordum, "Bitmez, bilmek konusunda mutlak bir sona ulaşılamaz," dedi. Etimolojik açıdan baktı. İyi bakar. Warlich'in bakışını gördü biraz, adamımız felsefenin kıyısında gözlemci olarak bulunur ve yaşamı gözler. Her bir hareketi, her bir davranışı görür ve mutluluğu bu kırıntılarda bulur. Mutsuzluğu bütün hayatında.

Açık hava kafesinde insanları gözlüyor. "Cılız güneşin altındaki insanlar, başarı ve rekabete dayalı toplumumuzun, mesai sonrası nihayet seyre sunulmuş yaldızlı kenarları gibiler." (s. 5) Çeşitli olaylar, insan davranışları ve Warlich'in kendine dönüşü. Başka umursayanı yok ve yaşamını bu şekilde sürdüremeyeceğini düşünüyor. Yıllardır birlikte yaşadığı sevgilisi Traudel iyi, evi iyi, geliri iyi ama hayat katlanılamaz derecede kötü. Yükünden mi? Hayatın seyri tamamen değişirse yükten de kurtulur, acınası olan her şey başka bir şeye dönüşmenin ihtimaliyle ortadan yok olur, Traudel de susar belki, her şeyin iyi olduğundan, hiçbir değişikliğe gerek olmadığından bahsetmez daha fazla. Oysa bir anda ortaya çıkan deli kadının yarı ölü insanları canlandırışı gibi bir durum gerekiyor Warlich için, şahit olduğu bu olay yaşamının nasıl olması gerektiğini de anlatır. Birbirine eklenen olaylar, mutluluğun örüntüsünü oluşturur ve kek hırsızının elindeki kek, Warlich'in mutluluğu haline gelir ki onu izleyen biri de meyve hırsızı olduğunu düşünebilir, manavın önünde gözlem yaptığı için şüphe çektiğini düşünür. Sanırım kutu adamlık tam onun için; pek görülmeyecek ve muhteşem bir biçimde görecek. Anlamlı bir hayatın özü, gözlemin bir mesleğe dönüşebilmesi ama imkansız bu, mutsuzluk buradan doğuyor.

Warlich 41 yaşında, felsefe doktorası var ve bir çamaşırhanede organizasyon müdürü olarak çalışıyor. Okulda ve okul dışında felsefeyle alakalı bir iş bulamadığı için 27 yaşında dağıtım şoförü olarak işe başlıyor ve müdürlüğe kadar yükseliyor. Traudel bir bankada şube müdürü olarak çalışıyor. Araları iyi, Traudel çocuk isteyene kadar.

Sanırım hiçbir yerde bulamayacağımı düşündüğüm bir parçamı Warlich'te buldum: Giysilerini parçalanana kadar giyiyor. Ben bunu bir zaman bıraktım, sanırım sürdüreceğim. Bir tane öykümde yazmıştım, zamanı üzerimde taşımak gibi bir duygusu var. Warlich için kişinin kendi yok oluşuna aşina olması demekmiş bu, bana çok yakın. Bana yakın olmayan kısmı, adamın yıpranmış atletlerini ve donlarını da giymeye devam etmesi, bunu yapmıyorum. Yaşama karşı duyduğu dehşeti savuşturmasını sağlıyormuş bu. "Ölümümle adeta dirsek teması içindeyim. Bir kitap yazabilseydim başlıca tezi şu olurdu: İnsan felaketleri ancak izleyebilir, kavrayamaz." (s. 17) Balkonda delik deşik bir pantolon, bir. Üç olduğunda Traudel için sonun başlangıcı belirecek.

Yaban arısı etrafta uçarken, Warlich izlerken, daima izlerken mutluluğu yakaladığı an yaşamındaki mutsuzlukların bir dökümünü yapabiliyor ama bu anlar çok kısa. Çözümsüz bir yaşam için yeterli kısalıkta. Daima Traudel'e göre hareket etmesi büyük bir dert, bir tek öpüşürken değil. Sevişirken de. Geçmişinden bir şeyleri kazımak gerekecek, annesi ve babası çıkacak ortaya. Annenin memeleri ve Warlich'e borçla ayakkabı alması, çocuğun utanmasına yol açması, koca bir yaşamı biçimlendirmesi Traudel'in biçimlendirmesine yakın. Annede yaratılan cinsellik Traudel'e yansıyor, büyük çıkmaz. Yaban arısının bile davranışlarında bir belirlenim var, bu durumda Warlich çok daha kötü bir durumda. Melankolik yabanileşmeden mustarip, kendi kavramını yaratması bakımından iyi bir filozof olduğu söylenebilir sanırım. Yeni bir pantolon alması gerektiği söylenirken iyice yabancılaşıyor, ancak seviştikleri zaman bir çocuk gibi davrandığında bu yabancılaşmadan uzaklaşıyor. Çocuk bahsi açılınca yıkımın başladığını hissediyor Warlich, kadınların hep daha fazlasını istediğini, daima en iyisini istediğini, ellerindekiyle yetinmediklerini, daha da ne istediklerini hiç bilmediğini, muhtemelen onların da bilmediklerini, kadınların istekleriyle ilgili bir yığın bilinmeyen olduğunu ve neden daha fazlasını istediklerini bilmediklerini söylüyor. Kadınlar ne istiyor? Bir süredir beni ilgilendirmiyor.

İş. Warlich, patronunun iki adamını izlemesi yönündeki emrini yerine getiriyor ve adamları işten kaytarırken gördüğünde onların kovulup kovulmayacağının kendisine bağlı olduğunu düşünüyor. Özel olduğu duygusu. Wittgenstein, Gadamer ve Kant okuyunca eşsiz biri olduğunu düşünmesi de benzer bir duygu. Kibrinin altında ezildiğini anlıyor, yıllar önce aynı sınıfta okuduğu akademisyen bir arkadaşını görünce. İşini söylerken utanıyor ve bir okul kurmak üzere olduğunu belirtiyor, arkadaşından kendisiyle birlikte çalışmasını istiyor. Eve gidiyorlar ve Traudel seviniyor, uzun bir süre sonra Warlich'in bir arkadaşı evde, bunaltılı bir adam için büyük bir ilerleme ama sonlara doğru öğreniyoruz ki Traudel, ortada olmayan bir okul için yapılan pazarlığı duyuyor ve ikinci uyarı gelmiş oluyor. Eskiye dair bir kafa karışıklığı, Warlich'e göre bu ama deliliğe beş kaldığı söylenebilir. Mutluluktan gözleri yaşaran bir adam, tombul kargalar ve diğer hayvanlar, bir de devinim halindeki insanlar ona yaşadığını hissettiriyor, sadece gözlem yapması ona bir anlam veriyor. Olduğu yeri kabullenmeyen, her şeyin çok farklı olabileceği ihtimallerden uzaklaşmış bir adam Warlich, yıkımı yakındır demiştim, anlatıp bitiriyorum.

Eski bir arkadaşa uzatılan ekmek dilimi ve ardından geçirilen kriz, Traudel için son damla. Warlich'i bir kliniğe yatırıyor ve adamın melankolisiyle yüzleşmesini sağlayarak kurtulmasını istiyor. Melankoliyle dış dünya arasındaki uyum, elemanın iyileşmesinin önündeki en büyük engel. Her şeyin birbirine karıştığı, anıların ve olasılıkların şimdide sıkıştığı an. Nokta.

Ionesco'nun Yalnız Adam'ıyla arka arkaya okunmalı. Anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder