7 Mart 2018 Çarşamba

J. G. Ballard - Vahşet Sergisi

Sürrealistlerin söküp aldıkları standart imgeleri dönüştürdükleri şeylerin rahatsız ediciliği. Ney?

Dört gözlü bir kadın, bir gözüne bıçak saplanmış. Diğer gözü bıçağa bakıyor. Kalan gözler yeterince uzun süre bakılmış karanlık gibi bakanına bakıyor. Veya amorf vücutlar. Veya masanın üzerindeki akışkan saatlere konmuş sinekler, arkada Brueghel uzamı. Bu derinliğin neden rahatsız edici olduğunu uzun süredir merak ediyorum, bizim algımızın biçimlediğinden uzak bir görüşe yol açtığı için sanırım. Giderek küçülen figürler ucubelerin toplanışını andırıyor. Marilyn Monroe, görüldüğü üzere yüzünün sol kısmı deforme. Daha da iyisi şurada. Gus Fring'in şu durumda bile kravatını düzeltmeye çalışmasını gücüne, personasına herhangi bir zarar gelmediğine inanmak istemesine bağlıyorum ve günümüz toplumundan bir farkının olmadığını düşünüyorum Fring'in. Havaya uçsak bile yere düşmeden önce kalan parçalarımızla fotoğrafını çekeriz gibi geliyor bana, simülasyonumuz son derece başarılı bir şekilde yaratıldığı için yaşamın hiç kaybolmayacağını sanıyoruz ve her şeyin korkunç berraklığında pornografi her şeyi birbirine bağlıyor. Patlayan uzay mekikleri, depremler, trafik kazaları, metal aksamların kestiği, parçaladığı insanlar, vajina, penis. Patlayan bir şeyle vajinanın doğurduğu imgeler kapı komşusu haline geliyor. Brueghel'de tuhaf uzama yayılmış insanlar tekinsizlik doğuruyor. Ballard, Batı toplumunu, özellikle ABD'nin durumunu böyle bir zemine yerleştiriyor, Will Self'in yorumuna göre "İngilizcedeki deneysel romanın zirve noktası" bu metin. 

Fragmanlar halinde yazılmış bölümler belirli bir bütünlük oluştursa da bağlantılar düz bir anlatı oluşturamayacak kadar muğlak. Yaşamın imgeler tarafından parçalanıp uç noktalarının birbirine tutturulması için müthiş bir teknik, kesik metinlerin ustası Burroughs'un önsözü yine bu tekniği anımsatır nitelikte. Ballard, sıralı bir okuma yerine herhangi bir sayfadan herhangi bir bölümün okunabileceğini, sonra aynı rastgelelikle başka bir bölüme geçilebileceğini söylüyor. İzlekler hemen hiç değişmediği için bu mümkün. Bazen Talbot, bazen Travis olan, Traven olmasını ünlü yazarın gölgesini metnine düşürmek istediğini söyleyen Ballard'a borçlu olan karakterin insanoğluna faciaları sevdiren bir günümüz peygamberi olduğu söylenebilir; kaosa pek de mütevazı olmayan katkısıyla anlatının orta yerinde dikiliyor. Paramparça olup içindeki insanları da kendine benzeten araçların aşığı Vaughan'ın ortaya çıkışı da yine bu metindedir, zaten Çarpışma'nın tohumlarının bu metinle atıldığını söylüyor Ballard. Kokain Geceleri için de aynı şey söylenebilir; Akdeniz'i "Avrupa'nın Florida'sı" olarak niteleyen Ballard, oraya taşınanların beyinlerinin ölmüş gibi gözüktüğünü belirtiyor. Lefebvre de benzer şeyleri söyler; Akdeniz'e kıyısı olan bölgelerde insanların bütün bir yıl biriktirdiklerini şipşak sekse, tüketime ve benzeri eylemlere ayırıp aynı yorgunlukla işlerine döndüklerini anlatır. İçi boş veya çarpıtılmış imgeler, sanırım bütün dünyaya sıkı bir logoterapi şart.

Vahşet Sergisi için malzemeler toplanır, deforme edilecekler deforme edilir ve gerçekleştirilen eylemlerle travma yaşayan toplumun -bu durumda toplumu oluşturan karakterlerin- rahatlaması sağlanır. Rahatlamak; kan ve cinselliğin biçimleri yoluyla. Birkaç farklı senaryo birkaç bölüme yayılmıştır ama dendiği gibi, bir bölümden başka bir bölüme geçilebilir, okur için herhangi bir zorluk doğmaz. Bölümlerin sonlarında Ballard'ın açıklamaları bulunur, otobiyografik bilgileri ve düşünceleri yoluyla nelerin döndüğünü daha da anlaşılır kılar. Kennedy ölümleri, James Dean, Elizabeth Taylor, Marilyn Monroe, Vietnam Savaşı gibi meseleler, metnin yazıldığı altmışlı yılların sonunda güncelliklerini korumaktadır, söz gelişi James Dean'in trafik kazasında ölmesi sonucu popülaritesinin artmasında insanların cinsel güdülerinin tatmin edilmesinin büyük rolü vardır. Ballard istatistikler sunar ama kaynak göstermez, kurmacadan tamamen çıkmak istemediği için olabilir sanırım. Neyse, insanlar araba satın aldıklarında veya kaza yapıp yaralandıklarında, kısacası yaratabilecekleri en büyük olguların karşısında tahrik oluyorlar, cinsellik patlaması yaşanıyor hatta. Cinsel organlara gerek yok, araba yıkarken boşalan insanlar düşündürücü. "Vajinayla ilişkiye girmek ne açıdan bu kül tablasıyla ya da mesela iki duvar arasındaki açıyla ilişkiye girmekten daha uyarıcı? Seks artık kavramsal bir edim, büyük olasılıkla artık yalnızca sapkınlıklar yoluyla birbirimizle iletişim kurabiliyoruz. Cinsel sapkınlıklar ahlaki açıdan nötrdür, her türlü psikopatolojik çağrışımdan muaftır; aslına bakarsan benim denediklerimin çoğunun modası geçmiş." (s. 107) İnsan bir imgeye indirgenmiş durumda, doğuracağı arzuyu herhangi bir nesne de doğurabilir, en azından yansıtabilir. Duygular gereksiz bir aracı haline gelir, başka nesnelerle giderilebilir hale gelen isteklerin yerine yenileri üretilir. Tam da bu noktada kitle iletişim araçlarına, daha da önemlisi hakim ideolojiye giydirir Ballard. Arzu üretimi konusunda savaşların, katliamların, faciaların varlığına ihtiyaç vardır ve Vietnam Savaşı bu yüzden bitmek bilmemiştir, bir topluluğun güdülmesi gerektiği için. Savaş yoksa da televizyonlarda üretilir Ballard böyle söyler ve Ballard'la birlikte Baudrillard da Körfez Savaşı için benzer şeyleri dile getirir. Özgür irade -varsa böyle bir şey- saldırı altındadır, yeniden kurgulanır. "Dünyanın şartlarına razı olmadıkça kendimiz olmamız bile imkânsız neredeyse." (s. 44) Kendimiz olmamız için gereksindiğimiz veriler değiştirilir ve buna karşı bir önlemimiz yoktur, kitle iletişim araçları sayesinde üretilen idollerin ölümü psişik felaketler olarak belirir örneğin. Aynı şekilde ofis blokları, otoyollar, uzay mekikleri, felaket potansiyeli taşıyan her şey büyük tehlikedir, bunlar insanı oluşturan sistemlerin uzantıları görevindedir. Henri Laborit'in Kent ve İnsan nam incelemesi aslında tam da bu konuya odaklanır, vücudumuzu oluşturan sistemlerin makro ölçüde genişletilerek kabul ettirilmesini ve insan güdümünde kullanılmasını anlatır Laborit. Bu metinle paralel olarak okunabilir.

Her bölümde farklı bir konu vardır; trafik kazaları, uzay araştırmaları faciaları, idollerin ölümleri, savaşlar, pastiş üretiminde cinsel organların mimari olanakları, aslında cinselliğin imge yaratımı açısından sahip olduğu sonsuz üretim gücünün dünyayı pornografiye dönüştürmesi, mesele az çok bu.

Ballard'ın en deneysel, günümüz açısından en apokaliptik metni. Düşündüm de, vahşet (atrocity) bile değil anlatılan, vahşetlik özelliği kayıp.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder