31 Mart 2018 Cumartesi

Jacques Attali - Ölümümden Sonraki İlk Gün

Kişi ölmeden önceki anlarını biliyor, oradan başladığına göre. Belki de ölmüştür, öldüğünü bilmiyordur. Sabaha varmayacak bir gece, yorgunluk, kaygı, babayla ilgili görülen kabuslar, ölünce biteceği düşünülen rüyalar, geçmiş zamanın hayaletleri yakayı bırakmıyor ve kişi kurtulmak istiyor, New York'tan, Sarah'dan, O'na dönmek için. Yakınlık'takine benzer bir kurgu ama orada ölen yoktu, burada da henüz yok. Kişi ölecek, ölmeseydi uyandığı gün Brüksel'e dönüp yeni bir hayata başlayacaktı ama öldü. Ölmeden önce Sarah'nın nerede olduğunu merak ediyordu, yatağın diğer tarafı boştu ve o günden sonra boş kalacaktı.

O kim, kişi kim, neler oluyor, kişinin anlattığı kadarını bilerek ilerliyoruz. Karanlıkları dağıtmak istediği ölçüde görüyoruz, yavaş yavaş.

Kişinin kendisini nasıl kurduğunu görebilmek için düşüncelerinde gerilere gideriz; babasının ölümünü kurgulaması, Sarah'yla yaşadıklarını, pek çok zamana ve yere. New York'un göz boyamaktan ibaret olduğu ve Avrupa'nın ağır köklerinin özlendiği ölüm anına dek. O, kişinin gelmesini bekleyecek, döneceğinden haberi var. Kişi, yazdığı eseri bitirmeye çalışacak, kendine sözü. "Her son, yeni bir başlangıçtır." (s. 11) Kişi elli yaşında ve gücü var, her şeyi değiştirebilir, kesin kararını verdikten sonra önünde hiçbir şey duramaz. Uçağa atlayacak ve yeniden başlayacak.

Sarah'yla uçakta tanışıyorlar, BM'de çalışan kişinin New York yolculuklarından birinde. Babasıyla ilgili yalan söylüyor kişi, II. Dünya Savaşı'nda ölen bir babadan duyulacak gurura ihtiyacı var, bir de her gün ölümü bekleyen kurmacasız babayı yalnız bıraktığını unutmaya. Sarah babasıyla hâlâ görüşüyor, bu da kişi için kendi yalanını yüzüne vuran bir ayrıntı ama vazgeçmiyor, ayrıntıları uyduruyor, belki bir başkasının hikâyesini çalıp kendisinin, babasının yapıyor. Çarpıtılmış gerçeklik dünyayı ve kişiyi biraz daha kirletiyor, yanında olmayı istediği insanlardan uzaklarda bir soluk alıyor. Yetersiz bir tane. Aradaki mesafeyi hatırlatıyor, zamanla ölçülemeyecek bir aralık. Görmek istediğimiz insanları görmeyi engelleyen şeyler ne kadar kuvvetsizdir aslında, eğer gerçekten isteniyorsa bunun önünde durabilecek ne var? Yine her şeyin kolay olması ümidine kaçıyorum ama bu da yaşama çok uçuk. Kişinin yarattığı mesafeler örneğin; sessizliğiyle O ve Sarah arasında boşluk yaratıyor. Böyle bir boşluk bilinçli bir şekilde yaratılmışsa ilişkiyi çürütür. Simmel'i hatırlayalım, ilişkide karanlık noktalar varsa girdaba dönüşürler. Girdabın içinde dönüp duruyor kişi, nihai kararını verene kadar böyleydi. "Kaçtığım kişi aslında Sarah değil. Ben, kendimden kaçıyorum. Her zaman yaptığım gibi. Beni sevenlerden sonunda hep kaçıyorsam, bu onların kendi gerçeğime sızmalarından korkmamdandır." (s. 22) 

Öldü.

Kendini yıllar boyunca kurduktan sonra yaşamı onun elinden çıktı, bir metin gibi. Yayılmasını ve okurda bıraktığı etkiyi görecek artık, kendisini ölü bulan Sarah ve Max, ilk okurları. Panikliyorlar ama kişi kadar değil. Ölümü bir başka yaşamın muğlak başlangıcı olarak görmeye meyilli, yatakta yatan ölünün kendisi olduğunu kabullendikten sonra. Kapıların içinden geçebiliyor ama bedeninden çok da uzaklaşamıyor, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü anlayabileceği bir durum. Kendisinin de düşünmek için bolca zamanı var. Uyku haplarından iki tane almaması gerektiğini düşünüyor önce. Gece kalkıp iki ilacı da ağzına tıkarak uyumuştu, biri yeterliydi ama uykuya çok ihtiyacı vardı. Kalp krizinden sonra dikkatli olmalıydı ama olmadı. Ölünün kendisi olduğuna inanırsa ölüden bir farkı kalmayacağını düşünüyor, ölü bir başkası olduğuna göre bilinç biricik bir şey, bedenden bağımsız, düalist felsefeye gerek yok. Düşünce kendisini kurabilir, bedenden kurtularak. "Yabancı bir şehrin tam ortasında, gönül eğlencesi bir genç kızın yatağında yatan kim olduğu bilinmeyen bu cesetle hiçbir ortak yönüm olamazdı." (s. 37) O'nu bir daha kollarına hiç alamayacağını düşününce ölülüğüne geri döner, bedenine uzaklaşıp yakınlaşmalarla düşünür, geçmişindeki eylemlerini hangisine konduracağını bilemez ve sorgula(n)maya başlar. Zamanın diplerinden gelen pek çok anı, bunlara girmiyorum. Sarah'nın bu ölümdeki rolüne de pek girmeyeceğim ama tek bir şey söyleyeyim, onsuz yaşanamayacağı düşünülen kişinin gitmemesi için her şey yapılabilir. 

Hayal kırıklıkları, gerçekleşmemiş hayaller, öz kurmaca olarak yaşam... Ölen bir kişinin ardından çevrilen son sayfa, iyi bir metin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder