1 Ekim 2018 Pazartesi

Krisztián Grecsó - Peşinden Gidiyorum

Macarlara özgü bir duygu olmalı, sadece Macar diyarında yaşayanların anlayabileceği türden. Bomboş, bitimsiz bir ovanın yaşamla doldurulması duygusu. İnsan bunu kendi ruhu için de hisseder, okuduğum kadarıyla çoğu Macar yazarda bunun izi var. Çorak geçebilecek bir yaşamı uçlarla doldurma güdüsü. İfade edemiyorum tam, okudukça sezilen bir şey. Macaristan'ı enine boyuna gezmiş bir arkadaşım, Macarların doğayla garip bir ilişkileri olduğunu söylemişti. Doğanın parçası olmaktan öte, kendi yaşamlarını sonsuz döngünün dengiymişçesine üretme yeteneklerinin olması, coğrafyaya özgü bir durum. Metinlere baktığımızda gördüğümüz kontrol edilemez akışın kaynağını da burada aramak lazım. Grecsó'nun Daru'sunda bir dönemin toplumsal ve siyasal olaylarını izleyebiliriz ama asıl olay, dönüşmek istemediğim(iz) birinden ne kadar uzaklaşabileceğimize dair bir kıyasın ortaya çıkmasıdır. Anlatıcı olarak Daru'yu bulur bulmaz ikinci, üçüncü, sayısız Daru'nun hikâyesi başlar. Anlatıcı-Daru, kendisinin anlattığı kişi olmadığını söyler, başka zamanların başka kendiliğidir o. Geride kalmış ama unutulması güç benliklerin geçidini takip ederiz, hepsi bir araya gelerek anlatıcı-Daru'nun sözcüklerini, duygularını biçimler. Serbest dolaylı anlatımın değişik bir biçime bürünmesine yol açar bu; çoğu kez karakterin veya anlatıcının seslerinin birbirine karışma tehlikesi baş gösterince afallatıcı, kötü bir etki oluşur, okur metinle olan mesafesini yitirir. Daru ve anlatıcı-Daru arasında böyle bir problemin doğmaması, anlatılan zamanların onlarca yıla yayılmasına rağmen, hatta Daru'nun kendini bölmesine rağmen, kısacası onca parçalanmaya rağmen hâlâ kaynaktan, özden bir parçanın aynı kalması sayesinde. Klişe bir tanıma ulaşıyorum; ne kadar aynı kalsak da parçalanırız, farklılaşırız ve ne kadar parçalansak da değişmeyiz, bütünümüz yine biz ederiz. Eder miyiz?

Grecsó'nun YKY'den de bir romanı çıktı, çevirmeni yine Gün Benderli. Birçok Macar yazarı Türkçeye kazandırdığı için kendisine sonsuz teşekkür.

Daru'nun erginlenme ayinlerinden, ilişkilerinden ve yaşamı oluşturan diğer pek çok parçasından daha fazlası var bu anlatıda, en başta benliğin oluş(a)ma(ma) sancılarının çeşitliliği ve anlatılış biçimleri. Çocukluğundan kırklı yaşlarına kadar uzunca yolculuğu boyu yanındayız Daru'nun; anlatıcı olarak kurduğu benliğini dinliyoruz ama davranışlarının göstericiliğinde buluyoruz gerçeği. Deneyimlerinin davranışları üzerindeki etkileri silikleştikçe ortaya çıkan çatışmaları okur olarak incelemeden önce anlatıcı-Daru tarafından nasıl değerlendirdiklerini görüyoruz, bu açıdan kendini tartan bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor. Macaristan'ın devrimle muhasebesi, savaş yıllarında ve Sovyet yönetiminde insanların kendilerini durmadan yeniden konumlandırmaları ve bunun sonucu olarak kaçarı olmayan kuşak çatışmaları da atmosferi sağlayan etkenler olarak karşımıza çıkıyor. Hızla gerçekleşen çok sayıda değişim, nesiller arasındaki bağlantıyı kopardığı gibi bireyin kendini kurma çabasını da sekteye uğratıyor. "Neden her şey bu kadar çabuk değişti. Bunu kavrayamıyor bir türlü, yetişkin olmayı beceremiyor." (s. 87) Çocuk olmayı da beceremiyor aslında, hayalet bir anneyle kaba, anlayışsız bir babanın çocuğu olarak sevgiyi karşı cinste aramaya başlaması yaşamının oldukça erken zamanlarına denk geliyor. Anlatının bölümlere ayrılmasında Daru'nun hayatına giren kadınların başlıklar olarak karşımıza çıkmaları, bitmek bilmeyen sevgi arayışına, doyumsuzluğa bağlanabilir. Bir başka dikkat çeken nokta da Daru'nun gelişiminin kadınlarla ilişkileri üzerinden takip edilmesi. Her ilişki farklı duyarlılık seviyelerine ulaştırıyor Daru'yu, daha iyi bir sezgi daha büyük acıları, çıkmazları getiriyor. Bir süre sonra sürüklenme duygusundan başka bir şey kalmıyor geriye, yeterince acı çektiği zaman bu sürüklenmenin yaşamın ta kendisi olduğunu fark eden Daru, kim olduğunu bir başkasında aramaktan vazgeçip sadece o âna odaklanıyor. Bu yapının oluşumunda Depeche Mode, a-ha gibi grupların müzikleri önemli ama ne kadar önemli olduğu konusunda Grecsó ne yazık ki isimleri anmanın ötesine geçmiyor. Jo ve alkol var, mançizde umutsuzca doymaya çalışanlar gırla, partiler duman altı cinselliğin kapısını aralıyor ama müzik, Daru'nun taşındığı bir evde bulduğu gitarla yaptığı müzik, sevgililerinden birinin az meşhur olması sonrasında kendisinin yarım bıraktığı müzik ne yazık ki pek anlatılmamış, aslında Daru'nun seyrinde önemli bir yere sahip olabilirmiş ama bir fikir olarak belirip sonrasında bırakılmış gibi.

Daru'nun çocukluğundan itibaren, Lili'den başlıyoruz ve ilk yenilgilerine, okuldaki ilk başarısızlıklarına, okul çocuklarıyla ilk çekişmelerine şahit oluyoruz. Grecsó'nun yaşamıyla paralellikler taşıdığı söylenebilir, Daru gibi yazarı da nispeten yoksulluk içinde bir çocukluk geçirmiş. Perde'yle çevrilmiş bir ülkenin fakir ama umutlu çocukları büyüyor, belki geleceksizlik duygusu yüzünden biraz pervasızca, bu yüzden yaşamlarının nereye gideceği konusunda bir fikirleri yok, kaderlerinin başkaları tarafından çizildiğine inandıkları için gelişine yaşıyorlar biraz. Daru büyüyor, öğretmen okuluna gidiyor, kütüphaneci oluyor ve karşısına çıkan insanlarla bir arada yaşamaya çalışıyor, bazen yaşadığı onca rezillik isyan etmesine yol açsa da devam ediyor, başka hiçbir şey düşünmeden, çarpık ilişkilerini sürdürerek ve her şeyi biriktirerek. Anlatıcı-Daru'nun varlığı bir bölünmenin ipuçlarını veriyor sanki, bir noktaya kadar Daru, Daru olarak kalmış ama en sonunda kişiliğini bölüp geçmişine başka bir gözle bakmak zorunda hissetmiş gibi. İnsanı parçalayan üzüntüleri bilirseniz, kendinizi bölüp bir parçanızı unutmanın tek kurtuluşunuz olduğunu da bilirsiniz. Şöyle bir imge: Anlatıcı-Daru kendini böldükten sonra o ândan öncesindeki, anlattığı parçasını metne döktü ve ondan kurtulabilmek için metni ortadan kaldırdı. Metin sonlanırken Daru'nun başladığı yere dönmesi, eşiyle birlikte doğduğu yerleri ziyaret etmesi kendine dönüşün işareti değil, bir çemberi kapatıp metni de kapatması anlamına geliyor. Bir şey bitmeden yeni bir şey başlamayacaktır, bu yüzden kurtuluruz, unuturuz, hatırlayacak bir şey kalmaz.

Daru'da büyük bir parçamı gördüm, daha ne kadar ileri gidilebilir diye düşünürken çoktan gidilmiş olduğunu görmenin şaşkınlığı, gelmesi beklenen son nokta bir türlü gelmezken başka bir yere ulaşılmış olduğunu fark etmenin sersemleticiliği, sinirlenmek, üzülmek, yine de çabalamak, denemek, bir döngü. Stres dolu anlarda kesintili düşünce yapısının getirdiği kesintili cümleler, huzur anlarında detaylı, tasvirli anlatımlar, Daru'nun yaşamına göre biçimlenen bir anlatı. Hararetle öneriyorum, bu metin tez okuna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder