8 Mart 2019 Cuma

Horacio Castellanos Moya - Yılanlarla Dans

Akıl sağlığının bozukluğundan bir iki yerde bahsediliyor, Eduardo Sosa işsiz bir sosyoloji öğrencisi. Sosyolojik bir şey denediğini söyleyebiliriz, insanların gerçekliği biçimlendirme şekillerini harekete geçirip ortalığı iyice karıştırdıktan sonra elde ettiği verileri değerlendirmek üzere karmaşadan kurtulup kendi kimliğine, evine dönüyor. Sonrasında gazetelerden ve televizyondan gördüklerini bir araya getirip birtakım çıkarımlarda bulunabilir, o kısmı bizi ilgilendirmiyor, bizi ilgilendiren bölüm kaosun ne anlama geldiği.

Eski püskü, sarı bir Chevrolet kalburüstü insanların yaşadığı bir muhitte, şık bir dükkanın önüne park eder. Arabanın sahibi de en az araba kadar lüzumsuzdur ve sinir bozucudur, Bay Jacinto gündüzleri arabadan çıkıp aylaklık eder, yiyecek bir şeyler bulup tekrar arabasına döner. Dükkan sahipleri ve mahalleliler bu adamdan kurtulmak ister ama arabayı tam o noktaya park etmesini engelleyecek bir kanun yoktur, çağrılan polis de adamın çıkışmalarına karşılık veremez ve oradan uzaklaşır. Müşterilerinin kaçtığını gören dükkan sahibi kadın delirmek üzeredir ama hiçbir şey yapamaz, adamla atışıp takışarak mahalleyi eski haline döndürmeye çalışsa da başarılı olamaz. Bu noktada ortaya Sosa çıkar. Ablasının ve eniştesinin yanında yaşayan Sosa, Jacinto'yla konuşmaya çalışır ve huysuz, ayyaş herifi biraz konuşturmayı başarır. Muhasebeci olduğunu söyler Jacinto, her şeyi geride bırakarak arabasında yaşamaya başladığını anlatır ama Sosa zorladığı için, bir şeyler anlatmadığı zamanlarda genci tersleyip durur. Başka da bir şey bilmiyoruz kendisi hakkında, nereden gelip nereye gittiği, ailesi, hiçbir şey yok. Sosa kafayı kırmaya başladığı zaman, arabanın torpido gözlerindeki fotoğraflardan ve kimlik bilgilerinden öğreniyoruz meseleyi ama önce işlerin iyice çığrından çıktığı zamana gitmek lazım. Jacinto'nun gitmeyi teklif ettiği barlardan birinde Jacinto'nun önceden tanıdığı Coco'yla tanışıyor Sosa, bu üçü dolanmayı sürdürüyor ve gecenin karanlık sokaklarından birinde Coco'nun Jacinto'yla oral münasebeti başlıyor, ansızın. Jacinto durmadan sigara ve viski içerken Coco işini görüyor, sonra adamın penisini ısırarak kahkaha atıyor. Jacinto çok sinirleniyor, elindeki şişeyi cücenin kafasında parçalayıp kırık kısmı adamın karnına saplıyor, bağırsaklar ortalığı süpürüyor. Burada geçiş çok hızlı; Sosa cebindeki çakıyı çekip Jacinto'nun boğazını kesiyor. İki ölü. Sosa'nın Jacinto'ya dönüşme süreci başlıyor böylece.

Arabada yaşayan bir adam vardı, alkolik bir herif. Kovulmamak için elinden geleni yaptı, insanlarla dalaştı ve herkesi bertaraf etti. Anlatı bu mücadele üzerinde biçimlenecek gibi dururken hop, kırık şişeler ve yerleri süpüren bağırsaklar girdi işin içine. Neler oluyor? Sosa arabadaki yılanları da fark etti, dört tane. Arabada uyudu, uyandı, her şeyin bir halüsinasyon olduğu korkusu hemen geçti, yaşam olanca normalliğiyle akışına devam ediyordu. Sonuçta araba yerinde yok, mahalleli derin bir nefes aldı, her şey çözümlendi. Süper. Elde eski bir Chevrolet ve dört yılan var, Sosa yaşamını sürdürebilir, normalliğinin tadını çıkarabilir. Yılanlardan Jacinto'nun hikâyesini dinleyerek güne başlıyor, Jacinto bir aynasızın eşiyle ilişki yaşarken kadının polis eşi mevzuyu öğreniyor ve eşini öldürtüyor, bütün hikâyeyi de Jacinto'nun eşiyle kızına anlatıyor. O arada neler oluyor bilmiyoruz ama Jacinto sokaklara düşüyor, arabasında yaşamaya çalışıyor. Sosa'yla karşılaşana kadar. Öldürüldüğü yerde boğazı kesik bir şekilde yatıyor ama aslında yaşamını sürdürüyor; Sosa'nın leş kokusundan görünüşüne kadar her şeyi Jacinto'ya benziyor. Adamın kişiliğini üzerine geçiriveriyor Sosa, sonra eğlence başlıyor. Mektuplardan Jacinto'nun evinin adresini öğrenen Sosa eve gidip kim varsa öldürüyor, yılanlar basıyor mekanı falan, dört yılan kimle karşılaşırsa ya ısırıyor ya da boğuyor. Başlangıç anı da güzel; Sosa'ya birden bir huzursuzluk çöküyor ve konuştuğu kadını arkadan bıçaklayıveriyor. Yalvarıp yakaran insanlara da acımıyor, öldürmeye devam ediyor. Sonra Raúl'ün evine gidiyor, aldatılan polis iş arkadaşlarıyla birlikte ot içip poker oynarken kapıda Sosa'yı buluyor ve her şeyden haberi olan bu adamı bir güzel pataklıyor. Mekana yılanlarla dönüyor Sosa, sonrası katliam. Benzin istasyonu havaya uçuyor, insanlar ölüyor, medya yaygaraya başlıyor, ortalık savaş alanına dönüyor, sonra ünlü bir politikacının evini basıp onu da öldürüyorlar, bu noktada Sosa'nın anlatıcılığındaki bölüm sona eriyor. Şenliğe ara.

Emniyet Müdür Yardımcısı Lito Handal'ın objektifinden baktığımız bölümle devam ediyoruz, anlatıcı değişti. İşler tabii karışıyor, çünkü Latin Amerika'nın siyasi ortamı acayip kirli olduğu için Raúl'ün önemli bir operasyonu yürüten önemli bir polis olması, öldürülen politikacı falan, her şey birbirine bağlanıyor ve komplo teorileri havalarda uçuşuyor. Handal meseleyi çözmeye çalışıyor ama yukarıdan baskı yedikçe neye inanacağını, neyin peşinde olduğunu bir türlü anlayamıyor, Jacinto'yu yakalamak için bütün teşkilatı seferber etse de başarılı olamıyor. Olsa da yakaladığı kişi Jacinto olmayacak, Jacinto artık Sosa çünkü. Eski bir Chevrolet aranıyor, eski Chevrolet şehrin çeşitli yerlerinde belirip ardında sayısız mezarlık bırakıyor. Kovalamaca. İki bakış açısından gördüğümüz olaylar arasındaki bağlantılar da ilgi çekici, örneğin ormanlık bir alanda iki evsizin cesedinin bulunduğu haberi geliyor ama Handal umursamıyor pek, bu kargaşayla bir ilgisi olmayacak meselelerle uğraşmıyor. Uğraşsa cesetlerden birinin Jacinto olduğunu anlayacaktı oysa. Sosa'nın ettiği telefonu hem Sosa'nın hem de Handal'ın bakış açısından görürüz, aslında sıkıntıdan ötürü edilen telefonların farklı çerçevelerden bakıldığında etkilerinin çeşitliliğini görmek de ilginç bir anlatısal oyun haline geliyor.

Asıl meseleye bakarsak -muhtemelen- darbelerle sınanmış bir ülkede politikanın sadece ereksellik için bir araç olduğu fikri var, emniyet teşkilatıyla kodaman siyasetçiler arasındaki çıkar ilişkileri metinde Handal üzerinden gösteriliyor. Medyanın çarpıtılmış gerçekliğini insanların bir güzel yemesi de var, ayrı bir bölümde anlatıya dahil edilen gazeteci bir kadın üzerinden anlatılıyor. Köstebekler var, gazetecilere haber uçuran. Sonra, elbette medyanın haricinde kök salan gerçeklik. Böyle ülkelerde yılanlarla konuşulur, insanlar kolaylıkla öldürülür, her şey havaya uçar çünkü her şey uçucudur, tutunulacak bir sabitlik, emin olunan bir gerçeklik yoktur. Kayışı koparma anlatısı olarak görülürse çok eksik kalır bu metin, aşağıda akan suyu da görmek lazım.

Eğlenceli ve korkunç. Jaguar'dan. Güzel bir günde aldım bunu. Yeşim'le Kadıköy'de kahve içiyorduk, Korkuyu Beklerken'e gidecektik de oyunun saatinin gelmesini bekliyorduk. Sonra yanda bir bavul gördüm, içi kitap dolu. Oradan. Ex Libris vurulmuştur, gün hatırlanmıştır. Sevinmeye devam edelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder