Sonradan ortaya çıkan vasiyete göre Vega'nın memleketine dönmesi halinde evin iki ortağı olacak, bunu Ivo ve ailesi bilmediği için şaşırıyorlar ve Vega'yı haklarından mahrum etmeye çalışmayı düşünüyorlar, Vega pes etmiyor, evi hemen satmak istiyor ki gençliğinden kalan son ur da koparılıp atılsın, geriye hiçbir şey kalmasın, hayatının bir parçası 45 bin dolar olarak banka hesabındaki sayılara eklensin, 45 bin dolar eden bir tiksintiden kurtulsun, böylece iç savaşın ve ölen onca insanın izlerini de silebilsin, tabii önce onları yerin dibine sokacak, on bir yıl süren iç savaştan sonra komünistlerin El Salvador'u nasıl yağmaladıklarını anlatacak, ölen onca insanın yok yere, birilerinin cebini doldurmak için sıçan gibi öldüğünü söyleyecek, savaştan sonra ülkede hiçbir alanda bilimsel bir gelişme görülmediğini, herkesin ülkeden kaçmak istediğini, üniversitelerinde tarih bölümlerinin olmadığı bir ülkenin berbat durumunu anlatacak, sefil solcu politikacılardan bahsedecek, çürümenin siyasi kanatlar için aynı şekilde ilerlediğini söyleyecek, yaptıklarından ve yapmak istediklerinden taviz vermeyeceğini söyleyecek sonra, zaten kurulmuş bir şekilde döndüğünü, Kanada vatandaşı olduğunu her fırsatta dile getirdiğini ve isteklerine karşı çıkan kim olursa onu bu kozla korkuttuğunu ve korkutacağını söyleyecek, hiçbir şekilde uzlaşılamayacağını anlatacak, ülkenin kocaman bir gecekondu mahallesine dönüştüğünü, zengin muhitlerinin aynı korkunçluğa sahip olduğunu, özel üniversite sayısının kırka ulaştığı ülkede paralı embesillerin "üretildiğini", beşeri ve sosyal bilimler derslerinin Sovyet ders kitaplarıyla öğretildiğini, ülkenin en iyi üniversitesinin koridorlarında bok yığınlarının biriktiğini, ülkenin her yerinde bok yığınlarının biriktiğini, ülkede kimsenin insan gibi yaşamadığını, lavabolara işendiğini, geleneksel yiyeceklerin bok yığınlarından farksız olduğunu anlatacak, ardından birkaç gününe dair izlenimlerine geçecek, örneğin Kanada'dan El Salvador'a yolculuk ederken uçaktaki hayvanlardan bahsedecek, insan taklidi yapan hayvanlardan, alkolün etkisiyle anırmaya başlayan, uçağı tımarhaneye çeviren hayvanlardan söz ederken bindiği taksicinin kendisine attığı düşmanca bakışlardan şikayet edecek, kardeşiyle ve kardeşinin bir arkadaşıyla gittiği bir mekanda parça tesirli el bombalarıyla havaya uçurulma korkusunu tekrar tekrar anlatacak, serseriler tarafından öldürülmekten korksa dahi neden bir an önce gitmediğini anlatmayacak, kendini henüz gerçekleştirmiş değil, bunun için bir faciaya ihtiyacı var, pasaportunu kaybetmesi facia ihtiyacını karşılıyor, gittikleri bir genelevde cebini yokluyor ve pasaportunun yerinde olmadığını görüyor, uzunca bir süre orada çakılı kalmaktan korktuğu için kardeşine ve kardeşinin arkadaşına pasaportunun kaybolduğunu söylüyor, hüngür hüngür ağlayacak duruma geliyor, arabaya dönüp pasaportu arıyorlar ve buluyorlar, pasaportta Thomas Bernhard yazıyor, Vega'nın en sevdiği yazar, adını olduğu gibi aldığı Bernhard bir başka Avusturya'da, hatta Avusturya'dan daha Avusturya olan bir yerde dolanıyor, doğduğu ülkeyi Kanada'ya dönmeden önce düşünceleriyle yok etmeye çalışıyor. Yok Etme.
İster istemez Bernhard'la kıyas gerekiyor. Bernhard'ın karakterleri bir "olma" sürecini sürdüren, kendileriyle de mücadele eden karakterler, dolayısıyla Vega'ya göre çok daha derinlikliler. Vega'nın ülkesine dönmesiyle doğan, bazen abartılı bir şekilde vurgulanan nefreti parodiye çark kırmanın kıyılarında dolanıyor açıkçası, zafer kazanmak üzere olan bir karakterin nefretiyle kendini yok etmenin sınırındaki bir karakterin nefreti arasındaki fark bariz, bu yüzden anlatım Bernhard'ın kusursuz bir kopyası olsa da karakterler arasında temeli, geçmişi tam anlamıyla, geniş açıdan kurulmamış -Vega'dan bahsediyorum- bir kişiliğe sahip karakterden doğan büyük bir fark var. Bunun yanında Fatih Balkış'ın Karaçam Ormanı'nda'ki karakterinden de bahsetmek gerek, Balkış'ın karakteri ve anlatısı da bu bağlamda Moya'nınkinden çok daha başarılı. İki anlatıcı da ülkelerine Kanada'dan dönüyorlar, bu da ilginç.
İyi. Bernhardvari metinler artsın, anlatılarda öfkeli sesler yükselsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder