9 Temmuz 2015 Perşembe

J. G. Ballard - Çarpışma

Filmi de var, bilirsiniz. Rahatsız edici değildir, insanlık halleridir. Makineleşmedir, Bauman'ın "akışkan aşk" dediği şeydir, tüketimdir, Marx'ın "yabancılaşma" dediği şeydir. Frankenstein'ın yaratığı doktoru yiyor. Otomobiller ait olduklarımız. Gücü bacaklarınızın arasında hissedersiniz, elinizin altındadır. Cinsel tatmin sağlar, sahibi sizsiniz. Öyle değil. Otomobiller kaza yapar, parçalanır. İnsanlar da öyle, daha kolay parçalanırlar. Kopup yanağa düşmüş kafa derisi, parçalanmış cinsel organlar, yirmi yerinden kırılmış bacaklar, kopmuş çeneler ve cinsel dürtü uyandıracak pek çok yaranın parçalanmış arabalardan farkı yok.

Neden olsun? Normal dünyanın normu?

Ballard kendine has bir yazar. BK anlayışı tipik okur için biraz itici, çokça yabancı. Adam farklı bir yerden bakıyor mevzuya, "insana insandan iyi BK olamaz" görüşüyle yazıyor. İyi yapıyor.

Giriş bölümünde Ballard huzursuzluğunu anlatıyor. Seks ve paranoyanın hüküm sürdüğü 20. yüzyılda teknolojinin, paranın mutluluk olarak dayatıldığı insanlar önlerine serilen sonsuz seçeneği gelecek olarak kabul ediyorlar, seçilenin daha iyisi -daha yenisi, daha parlatılmışı, dahası- ortaya çıkınca mutsuzluğa kapılıyorlar. Arayıp durdukları aşk, sevgi, insanı daha "iyi" yapacak her duygu sürekli güncellenmek zorunda, Alain Badiou'nun dediği gibi. Koşuşturmaca. Seçenekler. Korkunç bir hız. Arkanıza baktığınızda toz duman. "Less is more" demişler, iyi etmişler. Daha yoğun yaşamak, özümsemek varken yeniye koşmak yorar, yoruyor. Hızınızı sonsuza kadar koruyamayacaksınız.

Başka, diyor ki gerçekle kurgu günümüzde yer değiştirmiştir. Hayatı bir kurgu olarak değerlendirmek lazım. Yazarın görevi de bu bakış açısıyla değişiyor. Böylece 19. yüzyılın kafam kadar metinlerine veda ediliyor, "karakterleri üzerinde manevi yetkesi olmayan yazar" arayışlara yöneliyor.

"Ben, yazarın rolünün, yetkesinin ve dilediğince davranma özgürlüğünün kökten değiştiğine inanıyorum. Bence artık yazar, bir anlamda hiçbir şey bilmiyor. Ahlâksal bir bakış açısı yok. Okura kendi kafasının içindeki seçenekleri ve imgesel alternatifleri sunuyor. Yazarın rolü, safariye çıkmış ya da laboratuvarda çalışan, bilinmeyen bir yerle ya da denekle karşı karşıya olan bir bilim adamının üstlendiği rolden farklı değil. Bütün yapabileceği, çeşitli varsayımlarda bulunup bunları gerçekler karşısında sınamaktır." (s. 7)

Ballard için Çarpışma, bu durumun uç noktada bir eğretilemesi. Ayrıca teknolojiye dayalı ilk pornografik roman. Teknolojinin ve erotizmin egemenliğindeki dünyaya bir uyarı.

Anlatıcı, eşi ve Vaughan arasındaki ilişki otomobillere ve sekse bağlı. Vaughan ölene kadar doyumsuz bir şekilde kazaların, kadınların ve birbirlerinin peşinde koşuyorlar. Bolca parçalanmış araba ve insan arasından görünen şehrin panoraması birbirine geçmiş yolların üzerindeki ateş böcekleridir. Birbirine çarpmamaya çalışır bu ışıklar, bazı insanlar çarpışmaları için uğraşır. Kaza yerinden gitmek bilmeyen insanları düşünün. Neyi izlerler, ne çeker onları? Bu üç karakteri çeken kandır. Kan tatmin eder, parçalanmış etler tahrik edicidir, meniyle yıkanmış araba parçalarının arasında düzülecek insanlar tek zevk kaynağıdır.

İnsan korkuyor; her şeyin mümkün olabildiği bir dünyada akıl sağlığı yitmeden nasıl yaşanır? Bize normal olarak sunulanların karşısında başkalarının normları var. Evlerden kurtulmak gerek, evet, böyle söylenir. Yaşam dışarıda. Her şeyin olabildiği dışarısı korkutursa, o zaman ev sığınılacak tek liman olabilir. Yirmi yıldır, otuz yıldır evinden dışarı adım atmayan insanların yaşadığı bir dünyada hangisi normal?

Normal diye bir şey yoktur.

Ev Emmisi

İnsana şöyle adam gibi bir tokat aşkedenlerinden nefis bir metin. Ballard nefis bir yazar. Şahit olduğumuz dünya bok gibi bir dünya. Dave Matthews'tan seçenekler karşısında başı dönen insan için geliyor:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder