16 Temmuz 2015 Perşembe

Kurt Vonnegut - Allah Senden Razı Olsun Bay Rosewater

"Cömertofobi: Kendinden daha az varlıklı kişilerin sorunlarına karşı duyulan histerik ilgisizlik."

Eliot Rosewater, milyon dolarlarla oynayabileceği bir vakfın başında. Harvard mezunu, ortalama bir öğrenciden ortalama bir insana dönüşmemiş adamların en "delisi". Amerikan Rüyası için deli. Çalışmak özgürleştirir, çalışmayanlar veya çalışamayacak durumda olanlar şu güzel ortamı bozuyor. Obama'nın sağlık reformunu protesto edenlerin ellerindeki pankartları gördük: "Sosyalizm istemiyoruz ulan!" Lisede edindiğim iki üç dosttan biri yıllardır ABD'de yaşıyor, adamın ziyarete geldiğinde söylediği: "Abi çalışacaksın ve tüketeceksin. Bütün sistem bunun üzerine kurulu." Bay Rosewater, Rockefeller muadili ailesinin servetinin kendi sorumluluğunda olan bölümünü dağıtmak, sisteme çomak sokmak için uğraşıyor, hastalık derecesinde. Peşindeki avukat Rosewater'ın deli olduğunu kanıtlayıp hukuk sistemindeki açıklardan servetin bir bölümünü cukkalama derdinde. Cömert adamın zavallı eşi kafayı yemekle meşgul. Senatör baba, müsrif evlat engelleyicisi konumunda, elinden geldiğince. Çomak sağlam ama tutan el nereye kadar dayanabilir?

Vonnegut'ın bu bağlamda kurduğu dünyada karakterlerin uçukluğundan kaynaklanan kara mizah, bahsi geçen rüyanın sonucu. Herkes aynı rüyayı görmek zorunda değil, görmeyense çoğunun orada olmak için can attığı -görünürde- refah topluluktan uzağa fırlatılıyor. İkiliği görenler ve çözüm üretmeye çalışanlar çoğunca pek akıllı olmuyor. Servetini dağıtmak isteyen biri pek de normal karşılanmaz. Yardım derneği vs. kuran zenginlerse çok güzel işler yaparlar gerçekten, vergiden düşmek şartıyla.

Dünyaya karşı Rosewater tek başına. Yıldızlı bayrağın dalgalandığı dünyanın en güçlü devletinin ve düzeninin amansız muhalifi.

Rosewater, babasıyla konuşurken 10 yaşında delirmeye başladığını söylüyor. Üniversite okurken II. Dünya Savaşı patlıyor, adamımız savaşa katılıyor ve döndüğünde okulunu bitiriyor. Belki biraz daha delirmiş olabilir. Başlangıç noktası burası, bir de Vonnegut'ın alter egosu, Eliot'ın çok sevdiği bir BK yazarı olan Kilgore Trout. Bu abimiz Şampiyonların Kahvaltısı başta olmak üzere birçok Vonnegut kitabında görünür. Yalvaçtır; Vonnegut adama seksen küsur kitap yazdırmıştır ama başarısız bir yazardır, öykülerinin nerede yayımlandığını bilmez, takip de etmez. Yarattığı kişiler Papini'nin karakterleri gibidir; bir noktadan dünyaya takmış, absürt çözümlerle daha iyi bir dünya yaratmaya çalışan insanlar. Bir öyküde paranın ve insanların ne boka yaradığını sorgular, Eliot birinin son derece değersiz, diğerinin kıymetli olduğunu düşünür. Değersiz olanı kıymetli olanlara dağıtınca eşitliğin sağlanacağını, aslında birçok problemin bu dengesizlikten doğduğunu düşünür. Azı çoğa katmak, buradan yola çıkar. Deliliğin ilk adımı. Tutku derecesinde bağlanır adama Eliot.

"'Lan orospu çocukları, bayılıyorum size,' demişti Eliot, Milford'da. 'Sizden başkasını okumuyorum artık. Olagelen, gerçekten korkunç değişiklikleri bir tek siz yazıyorsunuz. Yaşamın bir uzay yolculuğu olduğunu -hem de öyle kısa falan da ddeğil, milyarlarca süren bir uzay yolculuğu olduğunu- bilecek kadar uçuk bir tek siz varsınız. Dünyanın geleceğiyle gerçekten ilgilenecek kadar yürekli bir tek siz varsınız; makinelerin bize neler yaptığını, savaşların ne yaptığını, şehirlerin ne yaptığını, büyük ve basit fikirlerin ne yaptığını, korkunç yanlış anlamaların, yanlışların, kazalarla felaketlerin ne yaptığını gerçekten görebilen bir tek siz varsınız. Sınırsız zaman ve mesafeler üzerine, hiçbir zaman ölmeyecek gizler üzerine, önümüzdeki bir milyar küsur yıllık uzay yolculuğunun Cennet mi Cehennem mi olacağına şu sıralarda karar verildiğine kafa patlatacak kadar çatlak bir tek siz varsınız.' (...) 'Küçücük bir hayatın küçücük bir parçasını büyük inceliklerle yazan kuş osuruğu yeteneklerin canı cehenneme - burada esas konu yıldız kümeleri, sonsuzluk ve henüz doğmamış trilyonlarca can.'" (s. 24)

Vonnegut'ın anlatım tekniği bana yaşlı bir ağacı anımsatıyor. Sağlam bir kök, sağlam bir gövde ve her yöne uzanan sayısız dal. Bu dallar çeşit çeşit güldürüye, taşlamaya, zamana ve mekana çıkabilir. Ne zaman dala, yaprağa ulaştığınıza dikkat etmezsiniz, uca geldiğinizde gövdeden devam edersiniz. Kolajdır bir anlamda; bir şiir, bir resim, bir yaşantı, her şeyi duvara yapıştırıyor Vonnegut ve gerçekten, gerçekten komik. Trajikomik diyelim. Vakfı arayan insanlarla Eliot muhatap oluyor, her birinin problemi ayrı.

"'Desem ki, bir milyon dolar karşılığında bir hafta daha yaşarım?'
'Geber' derim. Bin doları dene.'
'Bin dolar.'
'Geber. Yüz doları dene.'
'Yüz dolar.'
'Şimdi anlaştık. Gel de konuşalım.'" (s. 82)

Bir dünya komiklik ama altında insan olmanın trajedisi saklı. Açgözlülük, ikiyüzlülük, insana dair her türlü duygu patır kütür taşlanıyor. Cennet'in pek sıkıcı bir yer olmasıyla ilgili alıntıyla bitiriyorum. İnsanlar Cennet'ten sıkılır ve tekrar doğmak isterler. İlk Matrix de insanın Cennet'i kaldıramayacağı gerçeğiyle birlikte silinmemiş miydi?

"(...) Bütün istedikleri üç boyut, anlaşılması kolay küçük zaman paketleri ve içerisiyle dışarısını ayırt etmelerine yardımcı olacak kadar kapalı bir mekândır." (s. 87)

Vonnegut okuyun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder