5 Nisan 2017 Çarşamba

Robert Pinget - Mösyö Songe

Pinget romanın yenilendiği zamanlardan yazıyor. 1951'de bir öykü derlemesi yayımlandıktan sonra istikameti tam belirleyememiş olacak ki Beckett'tan bir omuzluk yardım alıyor ve yirmi yıllık bir süre içinde mösyönün en önde tek başına dikildiği romanını tamamlıyor. Oyunları, romanları, her şeyiyle otuz kitaplık bir emeği var kendisinin, yanlış bilmiyorsam iki kitabı Türkçeye çevrilmiş, o kadar. Silik, başarısız bir yazar olduğu söyleniyor ama görünen pek öyle değil. Okura kalmış gerçi.

Yaşlı bir adamın hayatına dolaylı bakış; her şeyi gören anlatıcı bir adım daha atıp bildiğini de kanıtlıyor. Svevo'nun yaşlı adam ve genç kızlı güzel metni, Özen Yula'nın aynı güzellikteki öyküsünden sonra yıllanmış insanların dünyasına böylesi bir derinlikle girildiğini bilmiyorum, belki de bildiğimi unutuyorum ama ilk üçte kesinlikle mösyö de var. Zaman algısı, sosyalliği, asosyalliği, alışkanlıkları, arkadaşları, unuttukları, hatırladıkları, otuz iki kısım tekmili birden.

Altı bölümden oluşuyor, sabrım yettiğince ilerliyorum.

Emekli: Agapa yakınlarında yazlık bir kasaba, kışın çok sıkıcı ama mösyö için pek bir şey fark ettiğini sanmıyorum. Evinin sınırlarının içinde kontrollü bir hayat. "İnsan onun yaşında, ömrünü en ufak eğilimlerini gözetlemeye, en ufak tepkilerini haklı çıkarmaya ya da yermeye harcamışsa, kendini kapıp koyveremez artık." (s. 9) Titizlikte bir dünya markasından bahsediyoruz; ekmeğin azıcık bayat olmasından denizdeki gemiyi saatlerce dikizlemeye varan bir detaycılık var ve bu detaycılık yaşamın kendisi haline gelmiş durumda, o halde bunlardan başka pek bir şeyle ilgilenmeyeceğiz. İlgileneceğimiz şeyler hizmetçi Sosie'nin attığı adımları sayıp ne işle meşgul olduğunu merak eden bir adam, üç katlı villanın küçük değişikliklerle heyecan yaratan günlük yemek menüsü, içilen kahvenin ve okunan sigaranın sırasının karışması, karışmaması, bunların aslında pek bir şey ifade etmemesi ama bir adamın bütün bir hayatı oluşu. Mösyöyle tanışın, o yaşlı bir adam ve yeğeni dışında pek, hiç ziyaretçisi yok. Faturaları incelemekten, hayat pahalılığından ve yaşamı duyumsayışını incelemekten başkaca bir işi varsa o da hizmetçisine çatmak, hiç verilmeyen farklı cevaplar almaktır. Anlatıcı geçmişi irdelemenin pek bir anlam ifade etmeyeceğini, okurun verilenle yetinmesi gerektiğini söyler. Mösyönün gençliğini bilmek neyi değiştirir? Bilemiyoruz, biz şimdiyle ilgileniyoruz.

Ağustos Ayı: Sonbahardan önce son çıkış. Şairin yazı bütün imgeleriyle birlikte terli, bunaltıcı, yorucu. Hizmetçisinin suçlamasına göre insanları sevmemesine yol açan bir cümle kurma sevdası var mösyönün, yapacak hiçbir şeyinin olmadığı zamanlar, bunaltının en derin yerinde varoluşunun gerçeğine karşı göreceli bir güven duygusu yaşıyor ve her şey olduğu gibi, bildiği gibi duruyor. Defterinde. Denemelerinin köşelerinde bir yerde. Yazıyor mösyö ama ne amaçla, her şey olduğu gibi dursun diye? Her şey akıp gitsin, yenileri gelsin diye? Yeğenine yazdığı mektuplarda unutkanlığından ve sıkıntısından başka bir şey yok, belki biraz özlem. Yazma edimine ömrünü sıkıştırdığını söyleyebiliriz, tabii ömrünün bildiğimiz kısmını. Geçmişini bilmiyoruz dedik. "Yalnızca şu an var." (s. 24) Sahildeki bigudili kör, postacının şakaları yeni bir rüzgarı peşte sürüklüyor ama ne kadar yenilik getirse de bilincin işlemesinden kaçıyorlar; mösyönün unutkanlığı kapıları kendiliğinden kapıyor ve tazeliği çıkılamayacak duvarlar içine kapatıyor. Çürüme. Aynı şey geçmiş için de geçerli. "Geriye kalanları, geçmişten çıkagelseler bile, acılarını yeniden hissedemediklerini, hatıralarım diye adlandıramayacak." (s. 32) Geçmişin şimdiye erememesini duygu taşımayan hatıralarıyla eşleştiriyor ki pek de duygusal bir insan olduğunu söyleyemiyoruz kendisinin. Uç bir yorum oldu belki ama durum bu. Hatıraların arası doldurulamayacak boşluklarla dolmuş, duygular şeffaf bir zeminde eriyip yitmiş, hiçliğe karışma korkusu daha yaşamın sürdüğü zamanda ölümden ödünç alınmış.

Arkadaşlarını davet ettiğinde kiminin kötürüm olduğunu, kiminin ameliyat olduğunu öğrenir ve bir süre bununla mücadele eder, gelebilenler gelir ve heyecan verici yeni yaşamlar olarak beliren oğullar, torunlar, yeğenler curcunasında an elde tutulamaz, anların arasına da korkunç boşluklar girmeye başlamıştır. Gece vakti yakılan odun ateşinden fırlayan kıvılcımların havada yok olması, gökyüzüne bakıldığında boşluğa bakma duygusunun doğması gibi. Çabasına alkış mösyönün. "Hiçbir şey vaat etmeyenlerle yetinildiğinde, bazen bir şeyler elde edilir." (s. 49)

Yazıyla sonsuzluğa ulaşmanın mutlu bir çağda doğması ve mösyönün buna şahit olması güzel, sırf bununla yaşayabilir ve sonu düşünmeyebilir. Unutacağı bir şey tabii, belki gazetesine döndüğü zaman yaşamaya devam edecektir.

Robert Pinget iyi, meselesi güzel, anlatımı güzel.

1 yorum:

  1. Selam.
    Öykü kitaplarını pek sevmem ama bu kitabı YKY Yayınalrın da gezinirken almıştım. Fakat çok beğenerek okuduğum öykü kitaplarından biri olmuşt benim için.
    İyi geceler.

    YanıtlaSil