15 Eylül 2017 Cuma

H. G. Wells - Kipps

"Sıradan Birinin Hikâyesi" Wells'in kurgulayışıyla sıradan olmaktan çıkabilir. Mucizeler? Hayır. Uzaylılar? Başka dünyalar? O da değil. Wells akıl alan dünyalarının dışında tarihçiliğe de soyunmuş bir düşünürdür, kendi kurgu-tarihini oluşturmaya çalışmıştır. Anlatının Gücü'ne bakılırsa niyeti ve motivasyonu anlaşılabilir. Neyse, Kipps'in hikâyesinin gücü, Wells'in verdiği yaşam dersini bir kenara koyarak düşünürsek tam o anda ve orada olan bir gencin, Wells'in bir parçasını sunduğu tarihin odak noktasını oluşturmasında yatar. 19. yüzyılın kıyısında, İngiltere'de yoksulluğun gerçekten, gerçekten ezdiği, endüstrileşmenin köle-işçiliğe kapı olarak kullanıldığı zamanların hikâyesidir bu. Dickens esanslı bir anlatı olmasaydı Jack London'ın Uçurum İnsanları'na iliştirebilirdim ama o kadar çarpıcı bir sahicilik söz konusu değil; Wells'in yerlerde sürünen işçi sınıfını, kodaman tayfayı ve erdemli insanı anlatmasının bir sebebi var, tıpkı tarih yazımının yönlendirebileceği kurgu-tarih gibi. Dönem romanlarının kalabalık karakter kadrosu belli bir zaman dilimindeki bütün eğilimleri simgeler, burada da her biriyle verilen bir mesaj, bir dönem panoraması var ama önemli olan Kipps'in ne yaptığı ve ne yapacağı. Kipps kerterizimiz olacak.

Bir yıl kadar önce yayınevini ziyaret etmiştim, Caner ve eşi Merve'den bir hususta bilgi alacaktım. Birkaç kitap verdiler sağ olsunlar, Kipps'i de öyle okudum. Geç de olsa borcumu ödüyorum.

Metin üç bölümden oluşuyor, Kipps'in geçmişiyle başlıyoruz. Kipps'in dayısı ve yengesi var, annesiyle babası şöyle böyle hatırladığı figürlerden öteye geçmiyor. Bir miktar para ve Kipps, dayıyla yengeye verilenler bunlar. Yengenin Kipps üzerine kurduğu planlar var, öncelikle alt sınıf bir okul yerine orta sınıf okuluna yolluyor çocuğu. Sıkıntılı bir yaşam sürdürüyorlar, kapalı, dışarıya hiçbir şey sızdırmayan. Bu sızmazlığın orta yerinde Ann Pornick'le tanışıyor Kipps, çocukluk aşkı. Saf.

Ara: Buraya kadar bekardım, bundan sonrasında evli bir adamım. Yazıya geçen hafta başlamıştım, bitirmek bugüne. Devam. Evlenirler ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar. Değil, latife ettim. Orhan Kemal'in Gurbet Kuşları'ydı, kahramanımız "Suvazun koyluğunden" geldiğini söyler ikide bir, çözene kadar kafa patlatmıştım. Diyaloglar da ona göredir, yerelliği ve sınıfın dipliğini korur. Sonrasında kodamanların arasına karışma çabalarında, Ann'i bırakıp bir başkasıyla nişanlandığında da korur, döneceği yeri ve köle gibi çalışmaktan kurtulacağı yeri imlercesine aynıdır. Başlarda altı penilik bir bozuk parayı ikiye bölememesinde de benzer bir sabit vardır, paranın yarısını hatıra diye Ann'e verecektir ama beceremez, sanki paranın karşısında hep kendi kırılacakmış gibi. Çalışmaya başlamadan önce başarırlar nihayet, kazanılacak bir diğer yarının açlığı doğar.

Kipps, manifaturacılık yapan Mr. Shalford'ın yanına çırak olarak verilir ve ilk dişliliği burada başlar, çarklara uyum sağlamaya meyilli olsa da çarklara uyum sağlarken insanlığını kaybetmeye başlar. Çalışma koşulları rezalettir, sanayileşmenin kalmış tek dişi koca bir sınıfı ezmek için yeterlidir. Devreciliğe benzer bir sistem var, önce gelen ayak işlerinden yırtar ve Kipps son gelen olduğu için ne kadar pis iş varsa üzerine yıkılır. Yavaş yavaş nefret duymaya başlar, sömürülmektedir ve kendisini sömürenler patronu gibi beş para etmeyen adamlardır. İş arkadaşları umutsuzdur, ölene kadar o kanalizasyon borusunda sürüneceklerini söylerler. Bu çarktan kurtulmak için ne iradesi, ne bilgisi vardır; kitap okumaktan anlamaz, yeni yeni palazlanan sendikal hareketleri destekleyemeyecek kadar bilgisizdir. Yola devam etmesini dükkana gelen kadınlarla gönül eğlendirmesi ve diğer uğraşlar sağlar. Tüketim mesela, kazanılan üç kuruş para o kadar lüzumsuz işlere harcanır ki akıl alır gibi değil. AVM'de tezgah başında geçen yaşamlara bir bakın, içime koyu bir çukur açılıyor düşününce. Kipps kendi çukurunun pek farkında değil; öfkesinin ardında ne olduğunu çözemediği, sadece kişilere kinlendiği için ne yapması gerektiğini bilmiyor.

Ahşap oyma kursu. O kadar da bilmiyor değil sanırım, en azından yeni bir şeye başlayacak enerjisi var. İşlerinden olmak istemiyorlarsa karıları zapt etmenin gerekliliğinden bahseden erkeklerin katıldığı bir kursta kendini bulmaya çalışıyor. "Hiçbir şey bilmiyordu, hiçbir şey; tertemiz bir ışığın köşesinde titreşen karanlıkta yaşıyordu." (s. 77)

Büyümenin getirdiği yeni yollar alsın gerisini. Başkasının üstünlüğünü kabullenmek, kadınlarla ilişkiler kurabilmek, kolay kazanç, kolay kaybediş, sürüklenme, bulunma, ne olursa olsun ilk aşkın büyüsünün sürmesi ve anlayışın yol açtığı başka yollar... Sonucu aniden değiştiren kazancın sürpriz belirişi anlatıyı yaraladı ama didaktik bir metin zaten, uslu bir çocuk olursak Şirinler'i görebiliriz.

Ön kapağı çok yakıştırdım, insanları niteleyen aksesuarlar ama insandan bağımsız.

Şu an sabahın beşi, ödünç verecek birazcık uykunuz var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder