22 Haziran 2019 Cumartesi

Olivier de Marliave - Hadımların Dünyası: Çağlar Boyunca Hadımlık

Lord Varys'i düşünelim. Çocukken satılıyor, yeni sahibi tarafından hadım ediliyor, sonrasında diplomasi yeteneğini geliştiriyor, istihbarat ağı kuruyor, diyarın esenliği için kralları indirecek konuma geliyor. Taraf değiştiriyor, Targaryen cenahına geçiyor ve yine diyarın esenliğini düşündüğü için öldürülüyor. Çin saraylarından Osmanlı haremlerine kadar dünyanın pek çok yerinde örneği görülen hadımlardan biri Varys, taht kavgaların körüklemesinin veya söndürmesinin sebeplerinden yola çıkarsak insanı değil, diyarı düşündüğü çok açık. Hadımların kendilerince nedenleri var, tahtı ele geçirmek isteyenler askerle işbirliği yaparak tepedekilerin kellesini uçuruyorlar ve boşalan yerlere kendi adamlarını yerleştiriyorlar. "Bizans entrikası" dendiği zaman bunu anımsayacağız, yazarın detaylarıyla anlattığı katakullileri okuduğumuz zaman Varys'in sütten çıkmış ak kaşık olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde Osmanlı'da da devam ediyor mevzu, direkt miras almışız adamlardan bu hadım olayını. Köle ticareti de işin başka bir boyutu. Rus hadımlar meşhur, Hindistan'dakilerle birtakım ortak ritüellere sahipler. İtalya'daki ses sanatçısı hadımlar da işin içine katılmış, ortaya muazzam bir inceleme çıkmış. Detaylar yer yer mide bulandırıcı olabiliyor, coğrafyadan coğrafyaya cerrahi farklar var ama yöntem hemen hemen aynı: Takım taklavatı bir kayışla, iple, saracak bir şeyle iyice sar, sonra bıçağı al ve tek hamlede ne varsa kes. Korkunç. Tıbbın ilerlemesiyle birlikte anestezi yapılmaya başlanmış ama çok acemice, ot falan yedirmişler hadım olacaklara, sonrasında da yaraya sürmüşler falan, facia. Enfeksiyon yüzünden hadım edilenlerin yarıya yakını ölmüş, ortalamaya vurunca ortaya çıkan sonuç bu. Kaderler benzer, hadımlığın hikâyesi de benzer, dünyanın her yerinde. "Günümüzde Mumbai'nin banliyölerinde yaşayan Hintli hicralar ("hadım"), Rus Skoptzy'lerle benzerlikler gösterir çünkü hadım edilmenin her zaman dinle ve kutsallıkla yakından ilgisi olmuştur. Tüm dünyadaki hadımların en büyük ortak noktası belki de budur." (s. 11) Asur'un kraliçesi Semiramis'e dayandırılıyor hadımlığın doğuşu, savaş esirlerini hadım ettirirmiş. Cinsel organların savaşlarla ilintilenmesi aşağılama maksadıyla doğuyor, bir Mısır firavunu muydu, Mısır ordusunu dağıtan bir başka komutan mıydı, dev bir penis heykeli yaptırıyordu bir savaştan sonra. "Sizi becerdim, buna bakıp bakıp hatırlayın," demek istiyor. "Saksıya fesleğen gibi oturturum" anlamı da çıkar. Neyse, hadım etmenin başta prostat hastalıkları olmak üzere pek çok hastalığı iyileştirdiği bilindiğinden tıbbi bir uygulama olarak da görebiliriz bu işlemi ama nadirdir, yazarın niyeti daha çok sosyal, psikolojik ve tarihi açıdan hadımlığın sürdürülmesinin ve sona erdirilmesinin aşamalarını incelemek. Farklı bölümlerde farklı coğrafyaların hadımları inceleniyor, ilk sırada Çin var.

Yasak Şehir'de yaşamış son hadım, Sun Yaoting 1996'da öldüğünde imparatorların Çin'inden geriye hiçbir şey kalmadığı söyleniyor. 1911'de cumhuriyetin ilan edilmesinden ve Mao'dan sonra silinmeye çalışılan imparatorluk zamanlarından son bir kalıntı Yaoting, evlatlığıyla birlikte uzun yıllar yaşadıktan sonra Pu Yi'yle çıktığı yolculuğun, bir zamanların şanlı sarayının anılarıyla birlikte gömülmüş. Feodal Çin'den geriye hiçbir şeyin kalmaması için uğraşan Kızıl Muhafızlar Yaoting'in hazinesine el koymuşlar, adam yoksulluk içinde yaşamış. İronik bir şey, adamın hadım edilmesindeki amaç yoksulluktan kurtulmak, iyi bir yaşama kavuşmaktı. Babası Yaoting'i hadım ettirirken çocuğun saraya alınacağını umuyormuş, umduğu gibi de olmuş. Kesilen alet edevat hadımlara teslim edilirmiş, yaşamları boyunca korurlarmış organlarını. Yaoting de korumuş, az daha ölümüne sebep olan işlemin bir anısı olarak. Anı kısmı kendisini bağlıyor, ritüel aslında. "Eksiksiz bir erkek" olarak bir tek imparator kalabiliyormuş Yasak Şehir'de, hadımlar organlarını belki de eksik olduklarını hatırlamak için taşıyorlardır. Neyse, hadımların kalleş ve komplocu oldukları düşünülürmüş, bu inanç Konfüçyüs'ün öğretisine dayanıyormuş. Beden bütünlüğü anneye ve babaya saygı duymanın temeli olarak görüldüğü için hadımlar mimlenirmiş. Gerek kıyafetlerinden, gerek bedenlerindeki değişimlerden hemen ayırt edilirlermiş zaten. Kötü kokarlarmış, idrar enfeksiyonu yüzünden. Çubuk veya borumsu bir şey takıyorlarmış idrar yolu için, leş bir şey. Kana karışır o be. Kamburlaşırlarmış, göğüsleri gelişirmiş ve sesleri incelirmiş. Ses inceliğine İtalya cenahlarında rastlayacağız. Hadımlarla alimler arasında iktidar savaşları yaşanırmış, Tyrion ve Varys geliyor akla yine, ilk zamanları tabii. MÖ 1100 yılında saraya girmiş hadımlar, Zhou Hanedanlığı sırasında. İmparatorların sahip oldukları hadım sayısı iki bini bulmuş zaman zaman, çevirdikleri entrikalar muazzam olmalı. Cinsel yaşamlarına baktığımızda takma penislerle ve prostat uyarılmalarıyla idare ettiklerini görüyoruz, genelevlerin daimi ziyaretçileriymişler. Aralarından mucitler ve kaşifler çıkmış, en ünlüsü Zheng He. Amerika'yı keşfeden ilk kaşiflerden olduğu düşünülüyor.

Hicralara geldik, Hindistan'a. Hukuk mücadelesi vererek tanınmalarını sağlamışlar, büyük olay. Toplumsal baskı, kast sistemi gibi arızalar yollarından alıkoymamış. Çoğu fahişelikle geçiniyor, düzenledikleri festivallerle umacı olmadıklarını anlatmaya çalışıyorlar. Bu arkadaşların hadımlık ritüelleri biraz korkunç. Kan akıtmaları gerekiyor, bu yüzden cinsel organlarının kan toplamasını sağlıyorlar. Eh, buna tamam diyoruz ama alet kesildikten sonra kazığa oturtulmak nedir? Anüs parçalanması sonucu kadın cinsine eriştikleri düşünülüyormuş. Çekiciler bu arada, çok güzeller. AIDS'e kolaylıkla yakalandıkları için Güney Afrika'dan sonra AIDS'in dünyada en sık görüldüğü yer Hindistan, istatistiklere göre. Tek başlarına bu durumdan sorumlu olmasalar da sayıları epey tırmandırdıkları açık. Yaşadıkları özel yerleşim yerleri var, izole edildikleri söylenemez ama toplum kendilerini tam olarak kabul etmiş değil. İnandıkları tanrılara ibadetlerini sürdürüyorlar. Gazneli Mahmud'un hadımlarla yaşadıklarına dair hikâyelere geçerek tarihçelerine de bakmış oluruz. Bu hükümdar yılda en az bir kere Hindistan'ı yağmalarmış, köle toplamak için. Bir veziri çok yakışıklı bir hadıma sahip olduğu ve bunu kendisine söylemediği için evi basılmış, sonrasında işkence sehpasında öldürülmüş. Hadım doğruca Gazneli'nin odasına. İngiliz sömürgeciliği zamanlarından ilginç bir hadise de sömürü amacıyla Hindistan'a gelen ilk İngilizlerin şatafat ve görkem içinde kaybolup Hint adetlerini benimsemeleri. James Achilles Kirkpatrick nam bir yerleşik lord din değiştirerek Müslüman olmuş ve on dört yaşında bir kızla evlenmiş. Süper.

Afrika'daki köle ticareti. Osmanlı zamanında da var, Osmanlı'dan önce ve sonra da var. V. Mehmed Reşad hadımlara ve kölelere düşkünmüş, bu yüzden Afrika'daki köle ticareti Osmanlı'nın son zamanlarına kadar çok önemliymiş. Etiyopyalı köleler siyahi kölelere göre daha değerliymiş, ten renginden ve vücut yapısından ötürü. Hadım edilen köleler, edilmeyenlere göre on kat daha pahalıya satılırmış. Müslümanların köle edinmelerinin yolunu yapan dini meseleye de yer veriliyor; siyah ırkın sürgüne gönderilen Ham'dan geldiği düşünülüyor, Nuh'un oğlundan. Dolayısıyla mubah, al-sat yapıp para kazanılabilir, yolda başa bir şey gelir de para lazım olur diye bir tanesi yanda taşınabilir. Eşya gibi. Java'ya kadar gitmiş köleler, sayıları milyonlarla ifade ediliyor. Afrika'nın çektiğini başka hiçbir kıta çekmemiştir herhalde, 9. yüzyıldan kalma bir Endonezya yazıtına bakılırsa Asya'ya bile köle satılmış. Öbür yandan ABD'ye götürülen köleler var. Sağlı sollu. İnsanın insana ettiği korkunç.

Bizans ve Osmanlı zamanında İstanbul'daki hadımlar, ses sanatçıları ve Rus hadımlar sonraki başlıkları oluşturuyor. Osmanlı zamanındaki işler çok ilginç ama Bizans'ın kaotik ortamıyla karşılaştırılamaz sanırım. Osmanlı Bizans'tan olduğu gibi almış bu hadım olayını, güç kaybetmesinin bir sebebi aslında çok açık.

Güzel bir araştırma, iflah olmaz meraklılar için birebir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder