28 Haziran 2019 Cuma

James C. Davis - İnsanın Hikâyesi: Taş Devrinden Bugüne Tarihimiz

Barış Bıçakçı çevirmiş.

Olabildiğince objektif. Bilinen aşamalara girmeden, ilginç detaylar üzerinden gideceğim.

Okuyucuya, ilk bölüm. "Bütün duyduklarımıza ve söylediklerimize karşın dünya epey uzun bir süredir iyiye gidiyor." (s. IX) Dünya sadece "gidiyor", günümüzden geçmişe bakarak birçok şeyin iyiye, birçok şeyin de kötüye gittiğini söyleyebiliriz, o halde sırf bir gidişten bahsetmek daha mantıklı geliyor bana. En azından sağa sola atom bombası atan deli insanlar tarafından yönetilmiyoruz, bu iyi. İnsan merkezli bakış açısından bakarsak ekolojinin içine etmemiz, eh, bu kötü. Aztek rahiplerinin atan kalpleri keserek çıkarmaları, kalbi çıkarılan insan için ve insanlık için kötü. Liste uzayıp gider, akışa odaklanıyorum. 200 ülkenin çoğundan söz etmediğini söylüyor Davis, bu ülkelerin çoğunun kötü şeyler yapmasından ötürü bu durumun onlar için daha iyi olabileceğinden bahsediyor. Bunu direkt es geçebiliriz, güdümsüz bir ülke kalmadığına göre tartışmaya açık bir iddia bu.

Yeryüzünü Dolduruyoruz. Atalarımızdan en önemlisi Homo erectus, Dik İnsan. Ereksiyondan akla gelsin. Bu ata 300000 yıl boyunca dünyanın belirli bir bölgesinde, Afrika'da ve Asya'da dolanıp durdu. Biz Homo sapiens'iz, şu an Dünya'daki tek insan türüyüz. 160000 yıl önce Büyük Sahra'nın güneyinde evrimleştik. Bir müddet başka bir iki türle birlikte yaşadık ve -muhtemelen- onları ortadan kaldırdık. Cro-Magnon 30000 küsur yıl önce ortaya çıkınca zihinsel ve fiziksel olarak günümüzdeki en yakın formumuza kavuştuk, sonra yayılmaya başladık. Ölümden sonra yaşam olduğuna dair fikirlerimiz ortaya çıktı, eşyalarımızla birlikte gömülmeye başladık.

Lascaux'daki resimler II. Dünya Savaşı'nın başlamasından hemen sonra bulundu. Tarihi bir olay, resimleri yorumlayarak geçmişimiz hakkında önemli bilgiler edindik. Resimlerini yaptığımız hayvanlara bu yolla hükmettiğimizi düşünmüş olabiliriz, büyüye dair bir mevzu olabilir. Başka yerlerde başka resimler, heykeller, figürler yaptık. Denizlere açıldık, dünyanın her yerine gittik. Kutupların belirli bir bölgesi dahil.

Irmak Boylarında Toplanıyoruz. Koyun sürüleri. Zayıfları kesip yedik, güçlüler nitelikli bir türe doğru evrimleşti. Tarımla uğraşmaya başladık, göçerlik yerleşikliğe dönmeye başladı. Dünyanın hemen her yerinde aynı anda devrim oldu, bilişsel işlemler insan topluluklarının uğraşlarını farklı zamanlara dağıtmadı. Dağılım farklı süreçlerin işlemeye başlamasıyla gerçekleşti. Neyse, Ötzi'nin üstünden çıkanlar: sırt çantası, kesici kısmı bakırdan yapılmış bir balta, bir yay ve oklar, çakmaktaşından bir kama, iki adet mantar, bir çakaleriği ve mermer boncuğu olan bir püskül. Ötzi'nin çocuğunu doğurmak için birkaç kadın gönüllü olmuş, henüz böyle bir durum yok ama binlerce yıl önce yaşamış bir adamdan çocuk yapmak süper fikir. Sonra Sümerler ortaya çıktı, yazıyı ekonomik meselelerin kolaylaştırılması amacıyla icat ettiler. Şehir devletleri ve savaşçı krallar türedi, krallar tanrı tarafından seçildiklerini söylediler. Etena nam Sümer kralı birkaç devleti birden kontrol eden ilk kral olabilirmiş, iyi. Gılgamış da bu dönemin eseri. İlk kanunlar. Aynı dönemde Mısır'da da hareketlenme var; Akrep Kral denen bir adam -Dwayne Johnson geliyor gözümün önüne- Mısır'ı birleştirmiş, kimi kaynaklarda Menes olarak geçiyormuş. Mısırlıların çok ırklı bir halk olduğu ortaya çıkarılmış yakın zamanda.

Göçerler Yerleşiyor. İbraniler olarak anılacak bir Sami topluluğu Sümer ülkesinden Fırat boyunca kuzeye çıktılar, Harran civarından tekrar güneye yönlendiler. 4000 yıl önce oluyor bu, o tarihten yaklaşık 1000 yıl sonra yazılacak olan tarih, efsane, söylence derlemesi olan Kitab-ı Mukaddes'i okursak hikâyeleriyle karşılaşırız. Davis kısaca anlatıyor mevzuyu; Avram'ın Tanrı'yla konuşması, aralarındaki anlaşma gereği sünnet meselesinin ortaya çıkması, tek tanrı olayının o zamanlar için büyük sıkıntılar doğurması, bir dünya şey. Kurgulama kolaylaşsın diye bir baba, bir oğul ve bir torun kullanılmış. İbrahim, İshak ve Yakup. Kenan diyarından Mısır'a yapılan yolculuk, firavunla girilen birtakım maceralar, hikâyeyi biliyoruz. Davut'un pek çok mezmur yazmış olabileceği fikri ilginç. "Kitab-ı Mukaddes, önceden konar göçer bir hayat sürerken sonradan Filistin'de yerleşik hayata geçerek çiftçilik yapmaya başlayan bu yoksul insanlara, Mısırlıların ve Fırat ile Dicle kıyılarında yaşayanların sahip olmadığı bir şey vermişti: Bir bellek." (s. 45) Toplumları bir arada tutan yegane şeyin hikâyeler olduğuna pek çok kaynakta rastlarsınız, en efsanevi olanı Yahudilerin hikâyeleridir. Muazzam bir kültür birikimi, toplumsal hafıza sağlıyor.

Eskiçağın İki Kenti Farklı Yollar İzliyor. Sparta ve Atina. Perslerle savaşlar. İttifaklar ve ihanetler. Herodotos'un anlattığı hikâyeler ve trajediler Atinalıların belleğini oluşturuyor. Yazgıdan daha güçlü olmadıklarını düşünüyor insanlar, yine de mücadele ediyorlar, ellerinde mitolojik kahramanlar var çünkü. Yönetim biçimleri değerlendiriliyor, Aristoteles bir orta yol bulup yönetimi orta sınıfa bırakmayı öneriyor. Kent devletlerinde yaşamayanları barbar olarak görüyor bir yandan, uygar dünya Atina'dan ve civardaki diğer kentlerden ibaret.

Çin'in Binlerce Yıllık Serüveni Başlıyor. "Bitkisel bir uygarlık", ekip biçme işleri Çin'den sorulur. Shang hanedanının varlığını ortaya koyan kuvvetli kanıtlar ortaya çıkarılmış, efsanelerin doğduğu noktada gerçeklik payının olması heyecan verici. Çin'in tarihi hanedanların yükseliş ve çöküş öykülerinden ibaret, göçebelerle yapılan savaşlar var bir yandan. Çin sülalesi bütün devletleri ele geçirerek tek bir ülke oluşturuyor, ad da buradan geliyor zaten. Konfuçyüs ortaya çıkıyor, birtakım veciz sözler söylüyor ve sonrasında ortaya çıkan despotlar bu vecizeleri ortadan kaldırmaya çalışsalar da devlet yönetimi gibi çok önemli mevzularda aksamaların başlamasıyla bu bilge insanın düşüncelerine dönüyorlar. Uzaklaşıyorlar ve tekrar dönüyorlar. Devlet adamı yetiştirilirken Konfuçyüs'ün fikirleri üzerinden sınavlar yapılıyor falan. Deniz seferleri, baharat yolları, Çinliler güzel yürüyor.

Kimimiz Cihana Hükmetmeye Girişiyor. Ariler yayılıyor, "Arilerin Toprağı" anlamına gelen "İran" adını veriyorlar fethedip yerleştikleri bölgeye. Sonrasında Persler olarak bir araya geliyorlar, amaçları sırf fetih. Kral Yolu'nu inşa ediyorlar, o zaman için büyük iş. Sonrasında İskender çıkıyor ortaya, adamları hallaç pamuğu gibi atıyor oraya buraya. İskender Persepolis'te Kserkses'in 150 yıllık sarayını yakıyor, Kserkses'in Atina'yı yakmasının intikamını alıyor. Sonra ilerliyor, Hindistan'ın içlerine. Yıllar boyunca süren savaşlardan sonra aklında ilerlemekten başka bir şey yok ama komutanları isyan ediyor, İran'a güçlükle dönüyorlar. Orada ölüyor zaten İskender. Ölümünden bir süre sonra kurduğu imparatorluk parçalanırken Romalılar çıkıyor ortaya. Etrüskleri tokatlıyorlar, Kartaca'yı hacamat ediyorlar. Sonrası Roma tarihi.

Tüm Dünyayı Saran İnançlar Edindik. Arilerin ilk Hint uygarlığını yok edip kendi inançlarını ve kast sistemlerini dayattıklarını görüyoruz, günümüze kadar gelen sistemler bunlar. "Bugün Hinduizm olarak bilinen dinin temelinde, Arilerin, Upanisad bilgelerinin ve başka bilgelerin inançları vardır, ayrıca hiçbir aman bütünüyle yok olmayan eski İndüs halkının dini de kısmen Hinduizmi etkilemiştir." (s. 114) Siddhartha geliyor, onun hikâyesi. Sonra İsa. Milattan önce doğduğu söyleniyor, en az dört yıl önce. Bir hata var orada yani. Yaşamının özeti anlatılıyor, ilginç yerlere geleyim yine. Ölümünden sonrasına bakarsak ilk Hıristiyanların kendilerini Yahudilerin özel bir cemaati olarak gördüklerini öğreniyoruz. Yahudi perhizi kurallarını uygulayıp çocuklarını sünnet ettiriyorlarmış. Sonrasında Saul/Pavlus çıkıyor ortaya, dini biçimlendiriyor. İsa'nın yaşamını bilerek feda ettiğini Pavlus söylemiş ilk, İsa'nın böyle bir iddiası olmamış. Sembolik anlamların peşinde koşmuş bu adam, aslında İsa'nın yapmak istediğini baltalayan en önemli adam olabilir. Muhammed'in hikâyesi geliyor sonra.

Avrupa Büyük Rolüne Hazırlanıyor. Roma güç kaybediyor, Germenler ortaya çıkıp at koşturuyorlar, uygar dünyayı tehdit ediyorlar. İkiye ayrılma olayı, yıkımlar, gerisini biliyoruz. Karanlık Çağ denen dönem, önemli icatlar derken gidiyor böyle.

Günümüze kadar gelen bir yolun tarihi anlatılıyor, bazı açılardan. Hikâye işte, adı üstünde, form bu olunca aşırı detaya inilmiyor, tarihimizin bizi bir arada tutan hikâyelerden oluştuğu gösteriliyor. Güzel metin, olayının biraz başka olmasına rağmen yanında İnsan Nasıl İnsan Oldu? da okunursa faydalı olabilir, olmayabilir, bilemiyorum artık. Politika kulitika benim aklım ermez, okur geçerim. Temiz.

2 yorum:

  1. İnsan ekolojisi dersi almıştım okula gittiğim vakitler. Hocamız, insanın kültürel evrimini bilmeden ekolojik değerlendirmesini yapmak mümkün olamaz diyerek üç kitap okutmuştu bize, biri buydu. Çok keyif alarak okumuştum. Diğer kitapların biri Gezgin Şölen Utku, yediklerimiz içtiklerimiz nerelerden çıkmış, nasıl bir yol katetmiş falan filan, onları anlatıyor. Seversin belki YKY basmış, ben daha okumadım eheh.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oha bakayım hemen. Seni arayacağım bir de. Bu aralar.

      Sil