4 Mayıs 2012 Cuma

Yalçın Tosun - Peruk Gibi Hüzünlü


Elime üç kuruş para geçti, yine sahaf sahaf gezdim, çöplük içinde hazine bulmaya çalıştım. Buldum. Şunlar 20 TL'ye geldi:

Ambrose Bierce - Yaşamın Ortasından
Stanislaw Lem - Yıldızlardan Dönüş
Jorge Luis Borges - Brodie Raporu (İlk baskı, kih kih!)
Charles Bukowski - Factotum

Nerede kitap, değil mi? Daha kitap yok, önce reklam yapacağım. Arkadaşlar, sahafları yaşatmak pek umrumda değil. Gerçi umrumda, onlar yaşamazsa ben ucuz kitap bulamam. Evet, bu yüzden ikisinin reklamını yapacağım. Birincisinin adını bilmiyorum, ilk iki kitabı aldığım yer. Şimdi şöyle, Kadıköy'de heykelden yukarı çıkıyoruz, pek çıkmıyoruz. Sağda Pizza Hut var, girip iki pizza söylüyoruz. 200 kilo oluyoruz sonra, manyağız çünkü. Giriyoruz  Pizza Hut'ın sokağından, dümdüz gidiyoruz. Tepe çıkıyoruz, iniyoruz. Shaft'ın sokağı değil, bir sonraki veya bir sonraki sokaktan sola dönün. Göreceksiniz, sağda. Adam kitaplara fiyat koymuyor, kafasından söyleyiveriyor. Lem kitabı 5 TL ne lan, Solaris'in Kavram baskısını 35'e satan adam görmüştüm ben. Buraya abanın. "İyi okumalar," diyor dükkandan çıkarken sahibi. Başlı başına alışveriş yapmak için yeterli.

İkinci yer biraz daha meşhur; Bilge Sahaf. O sola döndüğünüz sokak var ya, dönmeyin. Dümdüz yürüyün. Sokağın bitiminde karşınızda. Fiyatlar gayet güzel. Süper bir abimiz işletiyor orayı. Milyon çeşit kitap var. Gerçi benim gibi fakir bir adam değilseniz şunlar umrunuzda olmayabilir. Bana ne.

Yalçın Tosun'u Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler'le tanıyalı bir yılı biraz geçti. Üç saatlik bir bekleyişte bitirmiştim kitabı. Peruk Gibi Hüzünlü de kısa ve yoğun bir okuma sürecinde bitti... ve arkadaşlar, yıllar sonra Van Halen dinlediğinizde ilk günkü gazı alıyorsanız Van Halen dinlediğiniz içindir. Van Halen çok yaşa!

Evet, kitap. Yalçın Tosun'un Peruk Gibi Hüzünlü şiiri dört parçaya bölünmüş, bu dört parça da dörder öykü içeren izleklere, epigraflara dönüşmüş. Matel Matiz şiiri bestelemiş, ben bir dakika falan dinledim, kapadım sonra. Kül Hece'yi biraz sevmiştim, lakin sonradan dinlemedim. Bana kalırsa bu memlekete iki Murat Yılmazyıldırım fazla. Tabii ki bana kalmasın, albümler çıkarsın Mabel Matiz. Lazım böyle sakin müzikler.

Evet, kitap. İzlekler üstünden gidelim.

"çocuklar tekinsizdir, annelerse uçurum;
olur olmaz düşülür"

Noktalı virgülün yönlendiriciliğine dikkat. Çocukların uçurumdan düşmemesi mümkün değildir bilgisi. Bu biliniyor, okuyucu da okuduktan sonra biliyor. Bu pencereden ilk dört öykü, ben ikisini anlatacağım.

Muzaffer ve Muz: Bir maymunu arkadaş edinen çocukla çocuğun arkadaşı. Şişman, sosyalleşememiş insan yavruları. Sonda gelen öpücükle çocuk cinselliğine bir bakış. Çocuk cinselliği diye bir şey var. Üreme organlarıyla ilgisi yok bunun. Tamamen duygusal bir şey. Arkadaşımız ayağını burktuğunda içte beliren ince sızı, tarifsiz bir his. Tarif edemeyiz, çünkü çoktan unuttuk o çocukluğun soğuk gecelerini, uzun sürmüş yazları. Yanakla dudak arasına kondurulan öpücükte bu gizli. Yalçın Tosun hatırlıyor, okuyucusuna da hatırlatıyor.

Altın Günü: Altın günlerini hep böreklerle, pastalarla hatırlıyoruz. Hepimiz böyle hatırlamıyoruz. Dedikodular, çekiştirmeceler gırla gider. İğrenç günlerdir altın günleri. Altın günü diye bir şey olmasaydı kadınlar biraz daha içten pazarlıksız, içi dışı bir insanlar olabilirlerdi bence. Neyse, aile yapımızdaki tabulaştırma geleneğinin bir yansıması var bu öyküde. Konuş çocuklarınla, değil mi bazı şeyleri. Ah anneler, durmadan, durmadan size düşüyoruz.

"bitmemiş her sevişme, paslı bir iğne gibi
doğrudan kalbe yürür"

Sayfa kıvrıklarından da gideyim. Yalçın Tosun'un öykülerini seviyorum, lakin bazı cümleler var ki orada ne aradığını düşünüyorsunuz. Öykü başlıyor, gayet güzel gidiyor, sonra şöyle bir cümle:

"'Kadınlar' dedi, 'Zordur kadınları anlamak. Onlarla da onlarsız da olmuyor.'"

Ağır klişe geldiği için ben orada koptum, normalde güzel öykü.

Üç Kadınlı Şehir: Yalçın Tosun'da anlatım teknikleri açısından güzel örnekler de var. Bu öyküde üç başlık halinde üç kadının hayatına giriyoruz. Biri sekreter kız, diğeri sekreter kızın annesi, diğeri de sekreter kızın lezbiyen patronu. Üç farklı bakış açısından sekreter kızı görüyoruz, en sonda da "Şehir" başlığında bu kadınların hayatlarının sözleşmeleri var. Şu cümle özellikle güzel:

"Her tarafı ince ince sızlayan şehir 'Aç martılar ağlamaya başlamadan birkaç saat uyusam yine iyidir' diye düşünerek yaşlı geceyi üstüne örttü."

Gece insanlarının gürültüsünde nasıl uyuyacak, o da ayrı bir merak konusu. Bir de üçüncü tekil şahıstan dinliyoruz kadınların hikâyelerini ama bu anlatıcı şehir mi, yoksa "anlatıcı" mı? Ayıramıyoruz.

"söz bitimi gibidir, odanın her köşesi
bir kuşatma büyütür"

Onat'ın Odası: Üniversiteye başlayınca değişim yaşamak isteyen gencimiz, Ankara'daki arkadaşının, Onat'ın yanına gider. Onun değişip değişmediğini görmek ister, kendisi pek başarılı olamamıştır çünkü. Oradaki öğrenci evine gelen üniversiteli gençler en olmadık şeye gülerler, sınıf atlamışlar gibi. Lan oğlum, üniversiteye geçip neyin değişmesi. Neyse, ağlar orada bizimki ve Onat görür ağladığını. Anlar gibi bakar. O andan sonra bir şeyler değişmiştir. Bir başkası, bizimkinin gözyaşlarına, acısına şahit olmuştur. Bir başkasıyla hayatın bir bölümü paylaşılmıştır. Bir şeyler değişmiştir artık. Evet.

Bazı Köfteler: Bazı köfteler, malzemeleri verilmediği sürece yenemezler ve yenememiş köftelerin bir çocukta yarattığı hasar büyüktür, eğer köfteler de muzlar gibi kutsal yiyecekler sınıfındansa.

"gece sona ermeden, peruk takan birini
öpmezsem yaram büyür"

Ferda'nın Unuttuğu: Bilinç akarken noktalama işaretini, hatta hiçbir işareti dinlemez ya, unutulacak olaylara sahip bir bilincin katlandığı, yaslanmasına izin verdiği acıları silmeden önce gözler önüne serip önce belki bir iki damla gözyaşına, bir iki baş ağrılı sinire yol açarak temiz aynalar yansımalarına kondurulan öpüşleri unutması da bu öyküdür.

Evet, böyledir. Yalçın Tosun'un yeni kitabını merakla bekliyoruz. Özel bir yazar; orada olduğunu bildiğimiz, fakat bir türlü aklımıza getiremediğimiz insanlarıyla, olaylarıyla bir öykü güzellemesidir Yalçın Tosun.

Bir iki rahatsız edici yazım hatası vardı, onun dışında bir problem yok.

Sırada kim var bilmiyorum, bu akşam başka bir kitabı daha yazacağım. Elektriklerin gitmesi, kitap okumak için süper bir şey.

Hamiş: Yalçın Tosun, 58. Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanmış. Deli sevindim, yeni kitaplar için gaz da gelmiştir. Süper.

9 yorum:

  1. Bu kitabı ben de çok okumak istiyorum. Artık merakım daha da arttı.

    Bahsettiğin sahafları bilmiyordum. Bir hazine sandığı da ben söyleyeyim. Kadıköy-Babil Sahaf. Bilmem bilir misin? Gerçi son zamanlarda her gidişimde kapı-duvar buluyorum. Kapanmış olma ihtimalinden korkuyorum. Kadıköy'de Bahariye'de adliyeyi filan geçiyorsun. Sağda park var havuz filan. Hemen onun başındaki sokağa giriyorsun. Az ilerde yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yolun hemen başında. Çok uygun fiyata harika kitaplar buluyorum oradan.

    Çok okuyorsun, çok yazıyorsun. Çok kıskanıyorum. :) Keşke bizim evde de elektirikler kesilse. :(

    YanıtlaSil
  2. Küçücük bir yer miydi orası? Yaklaşık bir ay önce açık gördüğümü hatırlıyorum, kapı önü sepetindeki kitaplara bakıp geçmiştim. Eğer orasıysa. Pazar yolum düşecek, oraya bakacağım. :j

    Elektrik kesilmesi/bilgisayar bozulması ve kitap ilişkisi üzerine ibretlik bir olay anlatacağım ama harfi harfine uyguladığım diyeti kutlamak için cips yiyorum, bir de film izliyorum. Yarın.

    Çok teşekkürler yorum için. :j

    YanıtlaSil
  3. Evet çok büyük bir yer değil. Kesin uğra. Umarım açık bulursun. Umarım ben de bir dahakine açık bulabilirim.

    Benim de o konularda çeşitli anılarım var. Senden sonra ben de paylaşırım belki. Sana iyi kutlamalar. :)

    Rica ederim. Ben teşekkür ederim güzel yazıların için. :)

    YanıtlaSil
  4. Eline sağlık hocam. Daha yeni denk geldim bloga, okuyacağım daha.

    Ben de yazmıştım kısa bir şey bu kitap hakkında: http://parsomen13.blogspot.com/2011/10/peruk-ve-huzun-gibi-diger-olumcul.html

    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
  5. Ben bu kitabın Saik Faik ödülü almış olmasına gerçekten şaşırdım. Son dönem öykücülerden (gençlerden diyelim) Sema Aslan'ı, Gökhan Yılmaz' ı, Gökçe Parlakyıldız' ı okuyunca bu kitabın fazla sığ ve karakterlerim havada kaldığını anlayabilirsiniz. Kusura bakmayın, her aryanın sonunda ayakta alkışlamam. @ahengame

    YanıtlaSil
  6. Ödül olayına hiçbir yorum getiremiyorum, zira bana göre süt, onlara göre çikolata yasaları devrede olacağından kendisinden daha "iyi" yazarlara neden ödül verilmediğini düşünmedim, iyi yazmayı ödüllerle kıyaslamak da istemedim. Lakin ben kendisine verilecek ödülün Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler yoluyla verilmesini isterdim, bana göre daha başarılıydı o kitap.

    Dediklerinizi okuyunca dediğiniz gibi muhtemelen anlarım, lakin pahalılar. :j Şimdilik elimdekini ve beğendiğimi alkışlayacağım, yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. utku merhaba;
      yanlış anlama blogunu yeterince doyurucu buluyorum.yazdıklarımla seni kırmak istemem. tabii ki beğenip beğenmemek biraz da bireysel bir şey. ben zaten yazma edimine hayranım; bir dosya oluşturup kitaplaştırmak bile bir çaba eseridir. bu sadece y. tosun için değil her yazar için takdir edilmesi gereken bir şeydir. özeleştiri yaparsam: "Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler"i okumadım. eleştirim için erken davranmış olabilirim. okuyunca sana düşüncelerimi yazarım. kolay gelsin.

      Sil
  7. Selam,

    Yok, kesinlikle yanlış anlamıyorum, hatta olabildiğince eleştirilmek istiyorum. Bu yüzden yerin dibine sokucu bir şey yazsan emin ol yerin dibinden yorumun için duraksamadan teşekkür ederim. :j

    Dediklerine de katılıyorum; o yazarların arasından bana daha yakın bir "ses" bulabilirim. Okumadığım için bir yorum yapamadım, fakat daha çok beğenme olasılığı konusunda hemfikiriz. Neden olmasın ki, onları bir yerden ucuza bulmaya bakar. :9

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar,
    Yalçın Tosun'un iki öykü kitabını az önce bitirdim. Ben de “Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler”i diğerinden başarılı bulduğum için Utku'ya katılıyorum. “Peruk Gibi Hüzünlü”nün önemli bir ödül alması gerçekten şaşırtıcı. İyi fikirleri olan yazarın ikinci öykü kitabını yayımlamadan önce öykülerinin üzerinde biraz daha çalışması gerekirdi bence. Bazılarının durumu çok ham.
    Selamlar,
    Eva

    YanıtlaSil