1 Ağustos 2016 Pazartesi

Selçuk Baran - Haziran

Ben bir zamanlar yüksek lisansa başlamıştım, tez aşamasında kaldı. Şimdi tezi bitirmek için uğraşacağım, istikamet Demir Özlü'den Selçuk Baran'a döndü. İkisini de severim ama Demir Özlü'nün havasından suyundan uzaklaştım, hayatımın daha bir Selçuk Baran döneminde seyrettiğini hissediyorum. O zaman Selçuk Baran. Evet.

Selçuk Baran'ın bırakılmış, hassas biri olması, kuşku dolu ilişkiler yaşamasıyla bir açıdan ilgili. Hayatını ne ölçüde öykülerine akıtmıştır bilemiyorum, yine de öykülerindeki ötekilik duygusu, öyküde kurulan dünyanın renkleri, çiçekleri gibi doğayla bütünleştiren detaylar karakterler için bir çıkış kapısı olmasa son derece boğucu olabilirdi. Öyle değil, karakterler her ne kadar bir şeylerin dışında kalsalar da, bir şeyleri kaçırdıklarını hissetseler de geçici kurtuluşlarına sığınabiliyorlar. İki kurtuluş arası öyküler... Sancıyı on ikiden vuruyor Baran.

Haziran 1973 TDK Öykü Ödülü'nü kazanan bir ilk kitap. Kısa öykülerde bir durumun ince sözcüklerle çepeçevre kuşatılması, insanların tekrarlanan duygularının günden güne hayatları haline gelmesi olanca doğallığıyla işlenir. Öykülerden gidelim:

Odadaki:Yatalak adam, kızı Naciye'nin ölümünü kabullenemediği gibi karısının ekşi suratını her gün görmek zorunda ama olay karısı değil, kızının sesini bazı bazı duyuyor ve gözyaşlarıyla karışık günler durmadan geçiyor, geçiyor. Kadının şefkati uyandığı zaman hiçbir şey değişmiyor, adam ellerini yitiriyor çünkü. Duyduğu yoksunluk vücuduna sirayet ediyor. Eşinin elini okşamak istiyor ama beceremiyor. Naciye'ye sesleniyorlar sokakta, bakamıyor. Kadına göre herkes ölüyor, zamanı gelince onlar da ölecek. O zaman Naciye'yi kim hatırlayacak, Naciye nasıl yaşayacak?

İhtiyar Adam ve Küçük Kız: Çocukluktan yalıtılmak derin bir travmadır, insan hissettiğiyle yaşadığının farklı olduğunu anladığı zaman nasıl bir sıkıntı çeker? Farkına varmak için çok erken, yaşlanınca her şey için çok geç. İnsan çocukluğunu hissediyorsa çocuklarla yaşar, yoksa yetişkinlerin dünyasında kaybolacaktır. Hiçe dönüşür kişi. Gelini, yaşlı adamın odasının kapısını sıkı sıkı kapatır. Varlığı dışarıda bırakmanın beş kadim yolundan biridir bu.

"İşte, onu hayatının en önemli anında, kapalı bir kapının ardında unutuvermişlerdi. Hiç kimsenin düşüncesinde değildi. Bütün bilinçlerin ötesinde, odanın boşluğunda bir hiçti şimdi." (s. 18)

Dışarısı, gençlik, özgürlük tek bir ışığın içinde ve kapı kapalı.

Konuk Odaları: İki kanatlı bir öyküdür. Bir yanda çocuklu kadınların hep aynı günü yaşamaları ve bunu gürültülü bir biçimde yapmaları rezilliktir, iki kadın bu diğerlerine bakıp küçümser. Parklarda hep bu çocuklu kadınların izleri vardır ve sesler tepedeki bulutları darmaduman eder. Bu bir. İkinci kanatta geçmişe duyulan özlem mevcuttur, kuş gibi zarif bir yengenin mutlulukla dolu yaşamı hatırlanır, bir de kanserden öldüğü zamanki zayıflığı. Konuk odalarında hayaletler barınır, gürültüsüz olanlar.

Kavak Dölü: Misal bu kavağın varlığı neden hiç kalkmayacak bir ağırlığın sebebidir? Sadece bir ağaç. Metaforlar olmasaydı yaşamak çok daha basit olurdu.

Terzi abla yaşayan çocuklara, yaşayan ağaca, yaşayan kanaryaya öfke doludur. Neden? Yaşanamamış bir hayat, yaşayanlara karşı hınç doğurur da ondan. Eve gelen kuzen Rahmi bile belli bir alışkanlığın parçası olduğu için öfke uyandırır ama kadının hayatındaki en büyük değişim olduğu için minnetle kabul edilir. İhtiyar kız uykusu, terzinin başka bir dünyaya yolculuk biletidir belki, o yüzden geceler iple çekilir.

Anne: İnce bu öykü, çok ince.

Hawking'in filmi vardı ya, aynı durum. Anne, yatalak eşe ve çocuklara bakar ama kaçışın rahatlatıcılığına çoktan kapılmıştır. Anlam ifade ettiği ortamdan silinir, zaman zaman eve geç gelir ve eşyalarını görünce hayrete kapılır. Yerleri değişmiştir sanki, oysa kendi değişmiştir. Çocuklarına para dağıtır, eli boldur yaşamın onca zorluğuna rağmen. Sonradan komşu kadının cami hikâyesini dinler. Hoca zina eden kadınları anlatmıştır, komşu kadın anneye zinanın kötülüğünden bahseder.

Çocuğun anlatıcılığıyla görürüz her şeyi, o yüzden annenin nasıl bir tepki verdiğini yetişkin gözler görmez. İki durum da oldukça dertli. Suçlamalar bir yana, gerçeğin olası ağırlığı bir yana, yalnız bir kadının toplumda var olma çabası oldukça yorucudur. Kadın göz hapsindedir, kadının sorumlulukları vardır ve kadın ne ister, o bile bilinmez, anlatılmaz.

Yirmiden fazla öykü daha var, hepsinde farklı bir kaçışsızlık sezersiniz ya da kaçma teşebbüsü. Yalnız komşuya sabahın köründe çay ve kurabiye götürmek için uğraşan kadın, ölümlerin ardı sıra kör topal yürümeye çalışan insanlar, küçük sıkıntılar ve mutluluk çabaları. Baran'ın dünyası geniş bir dünya, her duyguya yer var.

YKY'den toplu öyküler çıktı, edinebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder