15 Mart 2015 Pazar

Alain Badiou - Sonlu ve Sonsuz

Mevzuda dil problemi çıkmasın diye gramerle başlıyor Badiou, "Sonlu", "sonsuz olmayan" anlamına gelmektedir ve bunun tersi de geçerlidir. Kelimeler sezgiyi sınırlamasın diye iki sayfada bu sonuca varıyoruz. İşbu kitap, sonu olmayan ve olan şeyler hakkındadır.

Bir sonlunun içindeki daha küçük sonluların varlığını inceliyor Badiou. Zamanın, mekanın bir sınırı olduğu ve ölçülebileceği söyleniyor. İnsanın sonlu varlıkları sonsuzlardan arındırma çabası bu, tamamen insan yaratımı. Mesafe, zaman, sayılar, bilinmeyeni açığa çıkarma, isimlendirilmelerinden önce de var olan şeylere kimlik verme çabası. Bilinmeyenden korkarak yaşayamıyor insan, koca uzaya ne adlar savurmuşuz. Yine insanın kendinden. Başka bir yaşam formuyla -düşünebileninden- karşılaşırsak eğer -ki zamanın birinde olacak bu- insanoğlunun yaşayacağı travmayı görmek isterdim.

İnsanoğlu sonludur, düşünceleri sonsuzdur ve bu düşüncelerle sonsuzun ne olduğunu sezebilir. Badiou için eğer bir Tanrı varsa o sonsuz olmalıdır, sonlu olduğu an Tanrılık haklarını yitirir. Bencilliğimize rağmen sonlu olduğumuzu kabullenebildik. Kabullenmemiz gerekir. Tanrı'nın sonluluğu insanoğlu için büyük hayal kırıklığı olurdu. Tanrı, sonluluk kavramını hiçbir şekilde içermez. Buradan tasavvufa yürümeye korkuyorum, neler çıkar kim bilir. İnsanın sonluluğu, sonsuzluk karşısında küçücüktür. Koca bir karanlığın içinde minicik bir mum alevi. Çevirmen Murat Erşen, Pascal'ın kamışlı sözüyle Mevlana arasında ilişki kurarak insanın evrensel kaygısına referans veriyor: Çok küçüğüz.

Cantor'un sonsuza açtığı yeni pencereler, insanoğlu için daha farklı sonsuzları düşünme olanağını sundu. Cantor, bütün sayıları bir araya getirdi ve bu sonsuza "omega" adını verdi. Kilise ayağa kalktı. "Tanrısal sonsuzluk varken bu ne lan?" İnsanlar ayağa kalktı. "Ulan bu ne?" Edimsel sonsuzda hep bir sonraki adıma ulaşırsınız. Bir sonraki sayı, bir sonraki evren, her neyse. Sanal sonsuz... Sonsuz işte.

Bütün bunlarla başa çıkmanın yolu nedir? "(...) Şairleri ve müzisyenleri dinlemek gerekir, sonluluğumuzun çekiciliğinde yaşamak gerekir, rüzgarla, denizle, oyunlarla, kahkahalarla, eğlencelerle, danslarla; ama zaman zaman da filozofları ve matematikçileri dinlemek ve düşüncemizi sonsuza ulaşmak için bir yay gibi germek gerekir. (...) Bu ikisine, sonluluğun sevincine ve sonsuzun gücüne sahip olursak, mutluluğa kavuşacağımıza inanıyorum. Mutluluk her zaman, sonlu ve de sonsuz olan bir şeydir." (s. 31)


Üniversite zamanlarından kalan en güzel şeylerden biri, pazar sabahlarının eşlikçisi Asia Minor. Koca koca "Mozaik" yazmışlar, onu da vereyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder