Dost'tan çıktı bizde. Banks'in çok katmanlı metinlerinden biri. Diğer kitaplarına göre seveni az, basit bir bestseller diyen de var. Bence bir tık ötede duruyor, arka arkaya çözülen gizemler, sınırsız macera yok. Onoda'nın geçmişine dönülen kısımlar ve kızımızın gördüğü rüyaların ayrıntılı anlatımıyla pek de kolay bir bulmaca olmadığını söylemek lazım. Susan Sontag'in rüya-gerçek-edim döngüsüne bir nebze yakın. Üç katmanın birleştiği nokta, okuru tatmin edebilir düzeyde. Banks'in diğer kitaplarına oranla daha oyunsuz, şaşırtmayan bir mevzu var. Tabii işin içine iç savaş, CIA falan karışınca olaylar içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Philippe'le Onoda'nın su altındaki yolculuklarıyla başlıyoruz. İç savaş çıktığı için Panama Kanalı civarında mahsur kalan üç gemiden birinde çalışan Philippe, Onoda'nın kalbini çalar, tam tersi de olabilir, gemiye dönerler ve yakınlardaki bomba seslerini duyarlar. Geminin tayfasıyla çeşitli politik geyikler döner, radyodan bilgi edinmeye çalışırlar ve ateş hattının az ötesinde olduklarını anlarlar. 1980'lerin politik ortamında soğuk savaş sıcak olanına evrilmiştir. SSCB, ABD'ye diklenip Güney Amerika'yı pırtlatır, gerillalar sağı solu basar, civcivli bir ortamda bizimkiler gemilerinde saklanıp fırtınanın dinmesini beklerler. Onoda'nın uçak fobisi vardır, bu yüzden gideceği her yere kara veya deniz yoluyla gider. Bu noktada Onoda'nın geçmişine gitmek lazım. Maddi durumu iyi olmayan annesinin fedakarlıklarıyla bir çello edinir. Çocukken gittikleri bir klasik müzik konserinde çelloya bayılır ve enstrüman alındıktan sonra saatlerini çalışarak geçirir, özel dersler alır. Tek mutluluk kaynağı çellosudur, okuldaki kızların despotluklarına enstrümanı sayesinde katlanır. Konservatuvar bursu kazanır, çok iyi bir sanatçı olur ve çocukluğunda izleyip hayran olduğu topluluğa katılır. Avrupa turnesine gideceklerdi galiba, uçağa binerler ve Onoda kafayı yer. Her şeye göğüs germesine rağmen uçak korkusunu bir türlü atlatamaz ve uçaktan iner. Büyük bir hayal kırıklığı. Sonrasında Japonya'da konserler verir falan, Stradivarius alır, ünü dünyaya yayılır.
İşlerin pisleştiği nokta yine Philippe'le daldıkları bir sırada ortaya çıkar. Tepelerinde zodyak botlarla birilerinin dolandığını görürler, gemiye çıkarlar ve gerillaların gemiyi ele geçirdiğini görürler. Başlarda işler yolunda gider, Onoda başka bir gemiye götürülüp gerillaların liderine çello çalmak zorunda bırakılınca mevzu karışmaya başlar. Lider Amerikalıdır, ABD'nin savaşa girebilmesi için gemidekileri öldürmek üzere gönderilen bir provokatördür. 11 Eylül için üretilen senaryolardaki gibi. Gemisine gönderildiği zaman şenlik başlar, bileklerinden bağlanıp yere oturtulan adamların arasına el bombaları atılır, Philippe ve şürekası çıkan arbedede vurulur, Onoda tecavüze uğrar ve öldürülmek üzere kazan dairesi gibi bir yere kapatılır.
Kaldırılamayacak kadar büyük bir baskı insanı olmadığı bir kişi yapar. Onoda uçak korkusu yüzünden grupla turneye gidemediği zaman havalimanının dışında protesto gösterileri vardır, kendisine saldıran bir polisi o hengamede öldürür ve bu yüzden depresyona girer, aklını yitirme noktasına gelir. Büyük bir sarsıntı. Bunun çok daha fecisini yaşadığı için ninjaya dönüşür, adamların elinden kurtulur ve herkesi teker teker katletmeye başlar. Birinin gözüne parmağını sokar, birkaçını petrolün içinde yakar falan. Çok feci.
Böyle bir şey. Banks'e başlamak için doğru kitap olmayabilir, yine de adamı bilenler için tatmin edici bir kitap.
Güzel bir şeyle bitiriyorum, Görüşürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder