Çürük Kapı: Evin on yıllık olduğuna yemin edecek şahitler lazım, yoksa aile sokakta kalacak. Bayburtlulara gidilmez, en iyisi hemşeriler. Yalan yere yemin etmekten korkarlar ya da ev yıkılırsa akrabalarını getirirler. Kandırmak lazım, ev üç yıllık. Damı boyası yepyeni, bir tek kapısı çürük gözüküyor. Çocuk, annesiyle babasının tedirginliğini görerek korkuyla büyüyor. Belediyeciler geldiğinde dua etmekten başka yapacağı bir şey yok. Şahitlerden ikisi cayıyor, ikisi yemin ediyor ve ev kurtuluyor. Bir de görevlilerden birinin kapıya asılıp çaat diye kırması var. Çürümüş bir yerleşim yerinde sevinçler büyük oluyor.
Atike Teyzenin Kuyusu: Teyzemizin bahçesine açtırdığı kuyu, mahalledeki su savaşlarını bitiriyor. Çok para harcıyor açmak için, çok emek harcıyor ve başarıyor sonunda ama kuyunun olduğu parsel başka birine aitmiş, tapu işleriyle alakalı bir memur gelip ortaya çıkarıyor bu durumu. Toprak sahibi kuyunun olduğu kısmı satmaya yanaşmıyor, el koyuyor. Gecekonduların böyle bir tehlikesi var işte, toprak sahibi ortaya çıkınca geriye gitmek kalıyor. Teyze hastalanıyor falan, taşınıyor. Gözyaşlarıyla uğurluyorlar.
Oruçtum Yav!... : Selim Dayı Almanya'dan dönünce evlenmek ister, oradaki kızlar ona pek yaramadığından civardan kız soruşturur, buldurur bir tane. Başlığı verir, evlenir. İlk gün kızın ağabeyi kızı kaçırır. Aile başlığı geri vermez. Dayı'ya ilk günden kıza çökseydi bunların yaşanmayacağını söylerler. Dayı'nın tepkisi başlıkta.
Gece Kaçan Müşteri: Bakkalın oğlu, müşterilerinden birinin kızına aşıktır. Kızın ailesi esnafa borç takıp kaçmaya çalışır. Zalim baba, oğlunu kaçmasınlar diye erketeye gönderir. Oğlanın borç morç umrunda değildir, sevdiği kız gidecek diye yanmaktadır. Nöbeti falan sallamaz, eve döner. Bir de bakar ki gerçekten de kaçmaya çalışmışlar, kardeşiyle babası da eşyaların yüklendiği arabayı yağmalamışlar. Çocuk çok üzülür, kardeşinin kızla ilgili patavatsız bir şakasına karşılık yumruğu çakar. Kimse ses çıkarmaz, çocuğun kıza aşık olduğunu anlamışlardır falan. Ulan ne kötü be. Baba mangır derdinde, evlat gönül derdinde. Öf.
Erdal: Erdal'ın babası Almanya'ya gidip bir daha dönmemiştir, geride bıraktıkları sefalet içinde yaşamaya çalışır. Mahallelinin dilindedirler, böyle bir ortamda büyümeye çalışır Erdal. Bakkalın yakmaya çalıştığı veresiye fişlerini alıp miskete yatırmak için yanan bir varilin içine girer, son anda kurtarırlar. Mahalleli toplanıp yine dedikoduya başlar çocuğun önünde. Allah sabır versin Erdal.
Şen Ola Düğün: Bir dolmuş güzellemesi. İşçi sınıfının dertleri, dalavereler, metresler... Maceralı bir yolculuk.
Terzi: Esnafın hazır giyime karşı tutunamaması, terzi amcanın geçmişi yadı ve dükkanı kapatmaya karar vermesi falan. Acıklı.
Üç öykü daha var, onlar da pek güzel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder